BİR ÖLÜM KAMPININ
KUTSANMIŞ KAHRAMANI RAHİP
MAXİMİLİAN KOLBE
Bugün siz değerli
okurlarıma çok ilginç
ve sıradışı bir
rahip olan Maximilian Kolbe’yi
anlatacağım.
Neden böyle bir
konu seçtim peki?
Bunu yazıyı okuduğunuzda
anlayacaksınız. Tabii ki ‘’ Bir
Hıristiyan Rahibinin hayatından
bana ne?’’ Demezseniz.
Böyle bir konu seçtim zira
bu rahibin hayatını okuduğunuzda İslam dünyasında
var olan pek
çok şeyin Hıristiyan dünyasında
da var olduğunu
göreceksiniz. Mesela namaz
kıldırmak...Evet bu rahip
bir Hıristiyan olmakla
birlikte namaz kıldırıyor.
Gelin isterseniz en
baştan başlayalım bu çok
ilginç rahibin hayatına.
Bugün Hıristiyan dünyasının Maximilian Colbe daha
doğrusu Saint ( Yani Aziz )
Maximilian Kolbe Maria olarak
bildiği rahip Kolbe, 8 Ocak 1894'te, o zamanlar Rus
İmparatorluğu'nun bir parçası olan Polonya Krallığı'ndaki Zduńska Wola'da doğdu
ve ona
konan isim Rajmund idi.
Babası bir dokumacı ve
etnik bir Alman
olan Julius ve annesi de ebe bir
Polonyalı olan Maria idi.
Kendi anlatımına göre 12
yaşındayken bir gece başından şöyle
bir olay geçer:
‘’O gece Tanrı'nın Annesine( Hz. Meryem ) bana ne olacağını sordum. Sonra elinde biri
beyaz diğeri kırmızı iki taçla yanıma geldi. Bu taçlardan herhangi birini kabul
etmeye istekli olup olmadığımı sordu. Beyaz olan, saflıkta sebat etmem ve
kırmızı, şehit olmam gerektiği anlamına geliyordu. Ben ikisini de kabul
edeceğimi söyledim.’’
1907 de Fransisken tarikatına
katılır abisi ile... 1910'da Maximilian dini adını seçer ve o adı
kullanmaya başlar artık. 1914 de ayrıca adına Maria ( Meryem) ismini de ekler.
O artık Maximilian
Maria Kolbe’dir.
Kolbe, 1912'de Roma'ya gönderildi ve burada Papalık Gregoryen Üniversitesi'ne
gitti. 1915'te orada felsefe doktorası yaptı. 1915'ten itibaren çalışmalarına
St. Bonaventure Papalık Üniversitesi'nde devam etti ve burada teoloji doktorasını kazandı . Meryem'e adanma
ve emanette aktif rol aldı.
Bu çalışmaların ortasında Birinci Dünya Savaşı patlak
verdi. Maximilian'ın babası Julius Kolbe, bağımsız bir Polonya için Ruslara
karşı savaşan Jozef Piłsudski'nin Polonya Lejyonlarına katıldı ama bu savaşlar
esnasında Ruslar tarafından yakalandı
ve hain muamelesi
görerek idam edildi. Bu
olay genç Maximilian için
travmatik bir durumdu.
Öğrenciliği sırasında, Roma'da Masonlar tarafından bir yıldönümü kutlaması
sırasında Papa X. Pius ve XV.Benedict'e karşı şiddetli gösterilere tanık oldu. Papalara yapılan
bu hakaretler karşısında 16 Ekim 1917'de , Meryem Ana'nın
şefaati yoluyla, özellikle günahkar Masonların
ve Hırıstiyanlık düşmanlarının din değiştirmesi için çalışmak üzere ‘’Militia
Immaculatae’’ (Tertemiz Ordu) adlı bir
örgüt oluşturdu.
Kolbe bu hedef konusunda o kadar ciddiydi ki tarikatının ‘’Mucizevi Madalya’’ duasına
şunları ekledi:
‘’Ey günahsız gebe kalan Meryem, sana sığınan bizler
için dua et. Ve sana başvurmayanlar için; özellikle Masonlar ve sana tavsiye
edilenler için...’’
Kolbe, tüm Fransisken Tarikatı'nın ek bir yeminle
Immaculate'e adanmasını istediyse de
bu fikir
iyi karşılanmakla birlikte uygulanamadı.
1919'da yeni bağımsızlığını kazanan Polonya'ya döndü.
Lekesiz Bakire Meryem'e saygı gösterilmesini teşvik etmede aktifti. Solcu –
özellikle komünist – hareketlere şiddetle karşıydı.
1919'dan 1922'ye kadar Krakov Ruhban Okulu'nda
öğretmenlik yaptı.
1922'den 1926'ya kadar Grodno'da dini
bir yayınevi işletti. Faaliyetlerinin kapsamı genişledikçe, 1927'de Varşova
yakınlarındaki Niepolanów'da yeni bir Conventual Fransisken manastırı kurdu.Bu merkez kısa
sürede önemli bir dini yayın merkezi haline geldi
1930 ve 1936 yılları arasında Kolbe, Doğu Asya'ya bir
dizi misyon üstlendi. İlk olarak Çin'in Şanghay kentine geldi, ancak orada bir
taraftar toplamayı başaramadı. Daha sonra Japonya'ya taşındı ve 1931'de
Nagazaki'nin eteklerinde bir Fransisken manastırı olan Mugenzai no Sono'yu
kurdu.
1932'nin ortalarında Kolbe, Japonya'dan ayrılarak
Hindistan'ın Malabar kentine gitti ve burada uzun zamandan beri kapalı olan
başka bir manastır kurdu.
1933'te Krakov'daki tarikatın genel bir bölümü için Polonya'ya döndü.
İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden sonra, Kolbe manastırda kalan birkaç
keşişten biriydi ve burada geçici bir hastane kurdu.
Kasaba Almanlar tarafından ele
geçirildikten sonra, 19 Eylül 1939'da onlar tarafından tutuklandı, ancak 8
Aralık'ta serbest bırakıldı.
Etnik Alman soyunu tanıması karşılığında kendisine Alman vatandaşlarına benzer
haklar verecek olan Deutsche Volksliste'i imzalamayı reddetti.
Bu arada manastırında Alman zulmünden sakladığı 2.000 Yahudi de dahil olmak
üzere Büyük kısmı Polonya'dan gelen mültecilere barınak sağladığı manastırında
çalışmaya devam etti. Bu arada dini eserler yayınlamaya da devam ediyordu. Ancak adeta
bir mülteci sığınma evi ve yayınevine
dönüştürdüğü manastırında yazdıkları
hep Nazi karşıtı yazılardı.
17 Şubat 1941'de manastır Alman makamları tarafından kapatıldı. O gün Kolbe ve
diğer dört kişi Gestapo tarafından tutuklandı ve Pawiak hapishanesine
hapsedildi. 28 Mayıs'ta da tutuklu olarak meşhur Auschwitz
kampına nakledildi.
Auschwitz kampında rahiplik yapmaya devam eden Kolbe, dayak ve kırbaç dahil
olmak üzere şiddetli tacize maruz kaldı.
Temmuz 1941'in sonunda, bir mahkum kamptan kaçtı. Kampın komutanı
yardımcısından kamptan kaçma girişimlerini caydırmak içim bir yeraltı sığınağında açlıktan ölmek üzere
on adam seçmesini istedi. Komutan yardımcısı on
adam seçmişti ama
bunlardan biri olan Franciszek Gajowniczek adlı kişi, "Karım!
Çocuklarım!" diye ağlayıp sızlamaya
başlayınca, Kolbe ‘’ Ben onun yerine
gönüllü olarak sığınağa
gitmek istiyorum’’ dedi.
Bunun üzerine Franciszek Gajowniczek yerine onu
aldılar.
Bundan sonra bir yeraltı sığınağında aç ve
susuz bir şekilde
yaşamaya başladı bu
on kişi.
Aç ve susuz oldukları
halde Kolbe onlara namaz
kıldırıyordu ve hep birlikte
namaz kılıyorlardı.
Evet..Biliyorum şaşırdınız. Bir Hıristiyan
Rahip ( üstelik de Süryani değil. Süryanilerde aynen
bizim namazımıza benzeyen
ve adına namaz
denen bir ibadet
var. ) nasıl namaz kıldırır?
Öncelikle bu ‘’ Namaz kıldırıyordu’’ ifadesi bana
ait değil tabii ki. ‘’ Blessed Maximilian Kolbe- Priest
Hero of a Death Camp ( BİR ÖLÜM KAMPININKUTSANMIŞ KAHRAMANI
RAHİP MAXİMİLİAN KOLBE’’ Adlı
kitabın yazarı Mary Graig’e
ait. Ayrıca Türkiye’deki
Hrıstiyan Pastörler de ( Protestan Din adamları ) Hrıstiyanların yaptıkları
dualara namaz dendiğini
söylüyorlar . İsterseniz şu linkten
bakabilirsiniz: www.youtube.com/watch?v=_AycyGx4js0&ab_channel=KanalHayat
Bu beni
de hayli şaşırttı ve araştırınca gördüm
ki Hıristiyan dünyasında
yapılan dualara namaz deniliyormuş ki
ilginçtir bizde de Kur’anda geçen
Salat kelimesinin manası
bazı sözlüklerde dua
olarak geçer.
Evet...bir rahip olarak kendisi
dua ederken diğer
mahkumlara da dua ettirir
Rahip Kolbe.
Bu arada diğer mahkumlar açlık ve
susuzluğa ancak on
beş gün dayanırlar
ve hepsi ölür. Sadece
Rahip Kolbe sağ
kalmıştır. Sonunda onu da
zehirli bir iğneyle
öldürmeye karar verirler
ve 14 Temmuz 1941 de damarlarına
karbolik asit enjekte ederek öldürürler.
Cesedini de 15 Ağustos 1941 de yakarlar.
On dört yıl sonra 12 Mayıs 1955'te
Kolbe, Vatikan tarafından Tanrı'nın bir Hizmetkarı olarak tanındı.
30 Ocak 1969'da Papa VI. Paul tarafından saygıdeğer ilan edildi,
1971'de aynı Papa tarafından İnancın İtirafçısı olarak aziz ilan edildi ve 10
Ekim 1982'de Papa II. John Paul tarafından aziz ilan edildi.Papa, ayrıca Maximilian
Kolbe'yi günah çıkaran ve bir hayır şehidi ilan etti.
Kolbe'nin Auschwitz'de kurtardığı adam olan Franciszek Gajowniczek,
Holokost'tan sağ çıktı ve onun azizlik törenlerine konuk oldu.
Genel Roma Takvimine Maximilian Kolbe için bir bayram
günü eklendi.
Londra'daki Anglikan Westminster Manastırı'nın Büyük Batı Kapısı'nın üzerindeki
heykellerde tasvir edilen on 20. yüzyıl Hıristiyan şehitinden biridir.
Kolbe'nin kafasından ve sakalından
alınan kıllar, onun bilgisi dışında, 1930 ve 1941 yılları arasında manastırında
berberlik yapan iki keşiş tarafından korunmuş durumdadır. Bu emanetler, Kişisel
eşyaları, kıyafetleri ve ayinle ilgili kıyafetleri Niepokalanów'daki bir
şapelde korunmakta ve
Hrıstiyanların ziyaretine sunulmaktadır.
Ne diyelim?
Toprağı bol olsun...