Mümkünsüz kılınan ve hicabın karekökü bense kurdukça kuruyorum ve kuramları ihlal ediyorum ve kanunlara ve de kurallara bir ömür riayet ederken…

Ah, sevgili mevsim…

Ah, yekpare düşlerim…

Ah, içine düştüğüm bu mütevazı aşk ve nemalandığım insan izlekleri…

Düşkünlüğüm mü düşmüşlüğüm mü gözden yoksa aklımdan çıkmayan isimler mi ve onlara ait cümleler hatta alt belleğimde kaydı silinmeyen telefon numaraları…

Ah, sevgili mevsim mademki azat ettin dünü şimdi yakana yapıştım ya ve yoyo gibi gidip geldiğim hayatın kâh yamacında kâh zirvede saklı iken mutum ve umudum.

Mevsimlerden seni sevdim, hazan ve yaş dolu gözlerimi sana hibe ettim…

Ben aşka ve umuda zimmetliyim bir de Rabbime âşık ve koştuğum her gece hece hece…

Ben hazanım tıpkı senin gibi.

Ben hüznümün revaçta olduğu yaşadığım cennetimden kovuldum.

Ben şehre âşık ve şiire…

Cinnet gecelerinde uyku tutmazken gözümü ve salkım saçak duygularım ve yüreğimin kilitli çekmecesini ansızın hizmete açmışken ve işte yeniden kilitlediğim yüreğim…

Sözcüklerim var benim s/aklandığım ve aşkın bir hurafe olduğunu beyan edenlere karşı gelip de karışmadan insan içine bir o kadar insanları artık uzaktan sevdiğim ve sevgimi söylemeye artık cüret etmeyeceğim elbet kayıtlı Allah katında ve yüreğimin raflarınca binlerce kitap ve cümle ve hitap ettiğim sensin, sevgili mevsim ne de olsa ben de sana âşık ve eşlik eden bir rüzgârım.

Rengim solgun.

Yüreğim s/üzgün.

Mabedimde kundaklandı ve hicret edeceğim o günün beklentisi ile hicap doluyum gerisin geri kaçtığım bir dünya diğer yandan kucakladığım dünya aslında dünyamı çalanlar aslında yüreğimin kapısını çalanlar aslında benim bana yaptığım o büyük eziyeti meziyet bildiğim…

Bir esaret mi yoksa aşk?

Olsa olsa cahil cesaretidir benim yoksa her müşküle düştüğünde mi insan birine ya da birilerine b/ağlanır elbet refüze edildiğim koca ömrün tabuları yıkamadığım belki kendi tabularım insanların dokunmasına izin vermediğim.

Artık zor bu saatten sonra gerçi kolay bildim ben aşkı ve birilerine inanmayı ama…

Açık kapı mı bırakıyorum yoksa? Elbet cüssesi ile geçemez artık kimse o kapıdan bense eşiğindeyim dünyanın ve ahiretin ve eziyet edildiğim ömrün her kulvarında sevmek benim tek lüksüm olmuşken ve hırpalandığım sonra saçımı başımı yolduğum ve yolunmuş tavuğa dönen yüreğim ve işte g/izini sürüyorum mevsimin ve kaderin ve de umudun…

Mutumsa yitik.

Muradımsa saklı ve ben amaçsız yaşarken…

Mealim sevgi oldu da ne mi oldu?

Elbet köprüler kurdum.

Elbet yağmalandı yüreğim.

Elbet saçım başım dağınık yüreğin de sakındığı kimse gözünden.

Bir mintan ki bir ömür üstümden çıkarmadığım asla kirlenmeyen ve kokmayan ve pürü pak ve izafi gölgelerden ve afaki sevgilerden ırak…

Bir tebessüm diliyorum evrenden.

Bir de karşılığı olmasını istediğim bir selam.

Allah’ın selamını da almazlarsa yapacak bir şey yok artık bu saatten sonra ve Araf’taki ruhumla da kilit noktası iken alıp da verdiğim nefes ve nefsime de düşkün değilken nefes nefese kaldığım belki de nefsimin nefesini ilk günden yok saydığım…

Yok sayıldığım bir dünyada artık neyin mücadelesini veriyorsam ve yeri gelmişken de söyleyeyim…

Kuluçkaya yatan bir muradım var.

Mahşeri kalabalığınsa sessizliğe denk düştüğü bir dünya özlemi.

Bir rengim var hem benim ve rengârenk bir gönlüm.

Bir aksanım var ve hicret edeceğim günü bekliyorum.

Bir mizacım var ki evlere şenlik.

Bir mabedim var ki yağmalanmış.

Bir yüreğim var ki gümbürtüsü uzaktan duyulan.

Bir ruhum var ki delişmen.

Bir maruzatım da yok çünkü binlerce maruzatımı sığdıramıyorum tek bir cümleye ama bildiğim ve çok sevdiğim o cümlede yaşıyor ve yaşatıyorum hayallerimi ve umudumu:

Allah var gam yok madem…

Gelin görün ki yeryüzünü cehenneme dönüştürenler var ve o kadar çok kötülük ve zulüm var ki ve gama düştüğüm ama gamıma ve hüzünlü kalbime sahip çıkan Rabbim de beni asla terk etmezken…

Birileri gitti işte.

Birileri yine yitip gidecektir de.

Aslında benim yitip giden aslında benim bana cehennemi yaşatan.

Israrla mı yaşar ve yazar ve sever insan?

Ah, sevgili mevsim, sen benim ruh ikizimsin ve ben illa ki soluyorum gün bitiminde ve illa ki ç/ağlıyorum ve illa ki tırmanıyorum o yüce dağa ve tam erişecekken zirveye ve işte yamacında dolanıyorum o dağın sonra prangalar vuruyorlar iç sesime ve dış ses acımasızca yargılıyor ve yerden yere atıyor.

Atamadığımsa bir kaygı ve korku karışımı.

Kayarak yazıyorum.

Yazarak seviyorum.

Severek yaşıyor bazense korkuyorum ve illa ki korkumun üstüne gidiyorum ve başa dönüp yeniden yazıyorum hikâyemi.

Çünkü ben yazdığım her hikâyenin başkahramanıyım.

Yorgunum ölesiye.

Bir varmışım bir yok meğerse…

Yokluğumu giyindim ve hiçliğimle kuşandım ve varlığımı tek zerreden ibaret bildim ve tek kıvılcımla yangına döndüm ben…

Yangından ilk kurtardığımda kalemim.

Sevgili mevsim, sen ve matemim.

Sevgili mevsim ben sana sadık en sarı ve en hüzünlü yaprağım.

Sevgili mevsim, ben dalımdan öyle bir koptum ki ve geriye dönüp yeniden dalıma asılı olmak en büyük dileğim…

Sevgili mevsim ve sevgili kendim ve sevgili dünya…

En mahzun kuluyum ben Rabbimin ve en çok seven.

 


( Mevsimlerden Seni Sevdim Hazan... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.10.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.