Beklentisizliğimin Nefsin Sancısı Anaforu 1-2 Bölüm
Öylesine
istek doluydu ki kendimi bundan korumak onunla olmamak için kendimi ne kadar
zorlasam da buna mâni olamıyordum, onun için delice bir istek olabilirdi lakin
benim için ona dokunmak, yarın ne olacağını bilmeden onunla
olmak, arzu ve isteğine cevap vermek onu mutlu mesut etse de bir anlığına, ben anlık zevk ve mutluluktan
öte bir ömür sürmesinden yanaydım. Bunu ona üstüme
beni bir anda kucaklayarak o sıcacık teniyle buluşturacak iştahını üzerime doğru gelirken nasıl kapata bilir vazgeçirebilirdim
bilemiyordum! İnsan
birkaç günlük tanımayla tenini başka birisine birden dokundurmasına ve bir tende
eriyerek bir bedende olmasına, vakti gelmeden temas etmesine razı değildim.
Ona anlatmak için düşüncelerimle
kavga ederken onu ikna edemeden delicesine bir atakla “Haydi onu vazgeçireceğim
bir şey
söylememe yardım et” diye çırpınırken, aklım buna dünden razıydı. O ılık
nefesini duymak, saçlarında gezinmek, dudaklarında erimek iki tende bir olmak
için, benden önce sanki soyunmuştu. İşte zurnanın cart dediği,
çalamadığı, yanlış
akort edilmiş
saz gibi bozuk çalan saz gibiydim. Bir akort bana bir nota gerekliydi ban şu anda hemen! İçimden
“Rabbim sen bana yardım et” diye yalvarırken. Rabbim seni yapacağının ne olacağını bekliyorum
imtihandasın dediğini hissederken, karşı koyamadan, üstüme soyunarak gelen
ikinci tanışmakla
benimle olmak isteyen belki “sevdiceğim “diyeceğim
Sevda istekli, haliyle üzerime yürüyordu. Kaçmak istesem de oda da kaçacak bir
yerde yoktu! Rabbim niyetimin ortaya çıkmasın benden imtihanla beklerken, -Her
an imtihan halinde olduğumuz aşikâr- Aklımın” Salak mısın, ayağına gelmiş
daha ne istiyorsun, bırak kendini olayın akışına
ben sana yardım
ederim, haydi sende bir adım at” diye delicesine söylemini duymamak için
kıvranıyordum. Şu anda metafizik denilen “Fizik bilimlerinin ötesinde olan, fizik ve bilim ile
açıklanamayan ve sınırlarını aşan, fizik ötesi.” Bir şeyin yani bu halimden ötesini ya da Metafizikle gerçeğin üzerini
kapatmaya çalışan, beni köşeye sıkıştıran bu
halimi aşarak, bir anda ışınlanarak, Metafiziki anlamda bu anda, bu sınırımı bana
aştıracak bir
oluşumla ötelere gitmeyi çok istedim.
Ben içten içe kıvranırken o hala gülümseyerek üstüme doğru geliyordu, sevinçliydi gözlerindeki o metafizik
gibi sınırları aşmış bir gerçekle üzerime geliyordu. Kokusu odayı doldurmuş başımı döndürürken, içinde
bulunduğum anın
çözülmeyen düğümlerini nasıl çözerim diye düşünürken, doğal ifadesi isteğiyle üstüme hücum etmesinden nasıl kaçabilirdim ki? Lakin kaçmalı”
hayır” demeliydim, lakin nasıl? Onu incitmeden kırmadan, ona bunu yorumlarken,
hiç dinleyecek bir halde değildi, gözlerindeki sevinç, tenindeki sıcaklığı beni de odayı da yakıyordu alev, alev! Rabbim ne
çetin bir sınav, sen her şeyin iyisini bilirsin, diye içimde dualar ederken, onun bir beklentisi
vardı, benim ise beklenilmeyenin sancısıyla sancılandığım, beklentisizliğim varken bunu nasıl ifade etmeliyim bilemiyordum! Böylesi anlarda daha öncelerde bu an
olmadan önce, çok güçlüyüm dediğim anlarda, aslında hiç gücümün olmadığını anlıyorum ve Rabbime sığınıyorum, lakin bu imtihanı aşmalıyım ya da her zaman ki gibi kaybedenlerin sınıfına
yazılmalıyım! Şu anda bir karanlık odaya bir anda sığınmak, benim için bir
aydınlıktan
fazlası olacaktı. Beni buradan kurtaracak bir tünelin içinde kaybolmayı o kadar isterken
yaklaştı ılık nefesiyle, tüm kaçış güzergahlarımı kapatmış zaferiyle, bütün duygu ve hislerimi etkisi altına
almış güzelliğiyle, kendisinde sanki daha önceden var olmuş deneyimiyle “Çok utanmışa benziyorsun, ilk defa mı? Dediği anda eridim bittim, oysa bunun tanışma dönemi üç bey ay sonra evlilik teklifi istemeler, kına, nişan töreni evlilik
nikahı gibi uzun yolu varken, bir anda hepsini yok saymakta ne oluyordu?
Hayatın yaşanılacak belirli bir aksiyonu vardı bunu hiçe saymak
yok saymak bu kadar kolay mıydı? İnsan kendini bir anda başkasının kucağına atarak, karşındakine sormadan hazır mısın,
demeden, belli bir biçime kendisine uyan biçimi ile zorlayarak, benim için
betimlenmesi zor hatta imkânsız olana zorlayarak, kabul ettirmesi etik miydi? Aklımda
bu sorular geçerken şu anı atlatacak bir anın bir an önce zihnimden meydana çıkması için aklımı
zorluyordum. Ve Üstündekilerini çıkararak benim için akılla
ve mantıkla algılanamayan şu anın içinde kıvranırken o neşeli
canlı istekli haliyle her şeyin
bir anda olmasını isteyen bakışıyla,
üstüme doğru
kendini bıraktı! Şu
anda bundan beni kurtaracak bir bilgim yoksa gerçeklikte mi yok sayıla bilinir,
değişkenliği
anında kabul mu
etmeliyim? Sürecin başarısı bilgi ile olursa ben
şu
anda bilgisiz ve sürecin beni yok ederek değersiz bir hale sokmasının ıstırabını yaşarken,
bilmediğim
bu gerçeklik benim için yoktur diyen aklımın beni kandırması için çabaladığını, bilmek” kavramaksa”
ben şu
anda hiçbir şeyi
kavrayamadan bir heykel gibi durmak yerine nasıl var olduğumu
bunu istemediğimi
anlatacağım?
2
Ah nefsim ah benden
önce soyunmuş hazırdı.
Şeytan ise kıvranırken beni eliyle itelemek isterken, eli uzanamıyor
kararsızlığımı kararıyla kendi isteğiyle gerçekleşmesinin sancısıyla
parçalanıyordu. Bu halimin böylesin benim istemediğim şekilde derinleşerek bir
anaforun içine çekmesine karşı koyamıyor ve anaforun beni içine çekmesine an
kalmıştı. Bana katkı sağlayacak unsur düşünce ve bilgiden şu anda yoksun aklımın
nefsimin beni ısrarla hatta benden önce hazır olmasının şaşkınlığıyla aklım o
anda boşalmıştı. Beni ben kendimi bildiğim kimliğimden soyutlayarak başka birisi
olmam giden sürecin sancısı beni gevşetmiş haliyle hazırlarken, çeşitli
açılardan beni bu açmazdan çıkarak formülün peşindeydim. Keşke “Arşimendin” Evraka
evraka yani buldum buldum dediği anı yaşamayı o kadar candan gönülden
istiyordum ki bunu anlatacak cümleler kifayetsiz kalmıştı. Kifayetsiz bende
kalmıştım ancak böyle halimi anlatayım da anlayın. Bir anlık olanaklardan
yararlanma peşinde olan Sevda bir anlık yararlanacağı arzu ve isteğinin
gerçekleşme arzusu peşinde iken benim buna karşı çıkmak için çektiğim ıstırabı
görmekten çok uzaktaydı. Alnımda boncuk boncuk terler akarken çabalarımın boşa
gitmesi beni gerçekten parçalıyordu. Belki uzun ilişkilerin onu sarmadığını
günlük zevkin peşinde olduğunu sanmam ya da onun bunu bana tüm çıplaklığıyla
anlatmasının korkunç gerçeği, benim bu işler için uygun olan hayatın otoriteri
ya da teorisi neyse o şekilde olmasın istediğimi bildiğinden beni bununla
sınarken imtihanım gibi, bunu ona anlatırken kırmadan “Hayır” diyememenin
sancısı içindeydim hala. Ben değişik aylar yıllar bir ömür dolu anların
boyutunda acele etmeden gidilmesi gerektiğini ona anlatmadan, o kısa yoldan
kestirmeden giderek bunu gerçekleştirmenin peşinde iken, * yarın araya girecek
olan fikir ayrılığından dolayı ayrılma durumunda onu bu haliyle terk edememenin
pişmanlığıyla kalmamanın derdindeyim.
Bu
üç beş dakika benim için bir yıl gibi üzerime çökerken ağırlığıyla benim
ömrümden ömürleri bir anda aldı nerdeyse! Bazıları için anlamlandırılan an olsa
da benim için anlamlandıramadığım anın içinde kıvranıyorum, bir kısa noktadan
diğer bir adımlık noktaya varmak çok kolayken benim için asırlık bir yol
şekline dönüştü. Bir gerçeğin olumlu ya da olumsuz haliyle beni değiştirmesine
izin vermeme bu kadar zor olacağını hiç tahmin etmemiş, aklımın ucundan dahi
geçirmemiştim! Şu anda ben; iyi,
kötü, güzel, çirkin, yararlı, doğru, yanlış, büyük, küçük, yavaş, hızlı,
tehlikeli, zararlı vb. kavramlarla arasına sıkışmış halde iken ne yapacağımı
inanın şaşırmıştım. Kısa bir an nasıl olurda bir yıl gibi gelebilir ki bunca
ağırlığıyla eziyetiyle? Benim bildiğim öğrendiğim dünya da böylesine şeyle
böylesine aniden yoktu, bana böyle öğretmişlerdi bende böyle bilmiyordum! Hayat
bu insana bir şeyler öğretirken eksi mi, artımı diye düşünerek ya da
düşünmeyerek bir şeyleri yaşatmaya senide Rabbim sınayarak duruşunu görmek
istiyordu, gerçekten çok zordu, zordan da zordu bu durum! Gelenin yanında yanı
arkası önü arkasındaki gerçeğin yansıması zamanla belli oluyordu ve bunu biraz
görmeden bu belirsizlik az görünür olmadan aceleyle olması bu şekilde olması
beni korkutuyordu. Bu saldırıya karşı beni koruyacak bir zırhım olmalı lakin bu
varken ben var biliyorken şimdi savunmasız ve zırhsız açıkta kaldım. Bu anda
bir arabulucuyla bu halimi çözüme kavuşturmanın formülünü ararken, üzerime
abanan Sevda’nın tenindeki alevin kendisini yakarken, beni de yakmasına ramak
kalmıştı bu anı durdurmak nasıl olurdu bilmiyordum! Bu anda buna harcayacak
bedenimle bir enerji sarf edemedim, zaten oda alev alev yanmak üzere iken, benim
enerjimle patlamaya götürür ve beni ona esir ederek, kendimi teninde kucağında
bulmama neden olabilirdi! Kısa yolu bulmalıydım. Aklımla nefsim “ne gereği var”
diye ısrar ederken, haydi “piyango sana vurdu haydi iyisin” diye itelerken
olayın içine, ben başka düşüncelerle onları oyalarken galiba olayın içine
düştüm düşmek üzereyim!
Devam
edecek