Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 28.10.2021
Okunma Sayısı : 749
Yorum Sayısı : 6



ON DÖRT  ASIR EVVEL, PEYGAMBER  MUHAMMED’İN  MEKKE DUVARLARINDA KURDUĞU  HÜKUMETİ, BUGÜN DE  TÜRK  MİLLETİ ANKARA’YA KURMUŞTUR.

Aslında  29 Ekim 1923 de  Mustafa  Kemal Halk  Partisi Grubu toplantısında  açıklamıştı  Cumhuriyetin  ilanı  ile  ilgili  kararını  ve  tüm  konuşmalar  da  Halk  Partisi Grubunda  yapılmıştı  ama  hemen  belirtelim bu  ilk  konuşmalar  Halk  Parti  Grubunda  olsa  da  mecliste zaten  başka  parti  olmadığından  bir  yerde Meclis  Toplantısı  da  sayılabilirdi.

Mustafa  Kemal kısaca devletin  rejim  şeklinin Cumhuriyet  olacağını  ifade  edince pek  çok  milletvekili  söz alarak konuştu.

Mesela  Antalya Milletvekili  Rasih Kaplan ‘’ Şeriata  en  uygun  yönetim  şekli  cumhuriyettir.’’ Dedi  ve  konuşması  ayakta ‘’ Yaşasın  Cumhuriyet.’’  Nidalarıyla  karşılandı.

Konya Milletvekili Eyüp Sabri Bey “Arkadaşlar! Bizim Hükümetimiz bugün Cumhuriyet olmuyor. Teşekkül ettiği günden beri Cumhuriyet olmuştur. Bâzı ihtiras ocaklarını alevlendirmemek için unvanını açıkça verememiştir. Bugün tamamen unvan-ı hakikisini alacak devre hulul etmiştir ve verilmek lâzımdır”  Dedi.

Maddeler üzerindeki görüşmelerde en dikkat çekici yorum ise Şarkîkarahisar Milletvekili Mehmet Emin Bey’den (Yurdakul) geldi. Saltanat sisteminin  tarih boyunca milletlere cellatlık yaptığını, milletleri esir tuttuğunu  söyleyen Emin Bey uzun konuşmasında şu noktanın üzerinde duruyordu:

  “Esir yaratmıyan Allah, hırs ve gururu tedibettirmek(yola getirmek) için bir elinde kılıç bir elinde âsa olduğu halde dünyaya inkılâp yapacak bir büyük Peygamberin gönderilmesine ihtiyaç gördü ve gönderdi. O, kılıcı ile zâlim hükümdarları tedib ettiği gibi, asası ile de kanlı tahtları kanlı saltanatları, yerlerin dibine geçirtti. Adsıza şeref, esire hürriyet, zayıfa hak, sefile saadet verdirecek bir Allah'ın hükümetini kurdu ve bunun adı Cumhuriyetti.” 

Mehmet Emin Bey devamla şunları söyledi:

‘’Ondört asır sonradır ki, ey arkadaşlar! Allah, yine böyle bir ilâhi hükümet kurdurmak, ikinci bir mucizesini yaptırmak için' en müntehap( seçilmiş-  özel- ayrıcalıklı ), en büyük bir milleti intihab etmiştir(seçmiştir), bu millet Türk Milletidir. On dört asır evvel, Peybamber Muhammed'in Mekke duvarlarında kurduğu Hükümeti, bugün de Türk Milleti Ankara'ya kurmuştur. Şu aziz saatte ben, bu ihtiyar arkadaşınız, Allah'ımdan bu Hükümeti takdis ederim. Bu Hükümetin temellerinin, arzın temelleri kadar sağlam olmasını isterim.” 

İsmet İnönü  de  kürsüye  çıktı  ve ‘’ Millet  hakimiyeti  fiili olarak  eline  alıştır.  O  halde  bunu hukuki olarak  dile  getirmekten  neden  çekiniyoruz  ki. Cuhurbaşkanı olmadan  başbakan  seçilmesini  teklif  etmek  kanunsuz  olur. Başbakanın  seçilmesi  için  de  Gazi  Paşanın  teklifinin  kanunlaşması  gerekir.’’ Dedi.

Meclisin  en  yaşlı  üyesi Abdurrahman Şeref  Bey son  sözü  aldı ve ‘’ Hükümet  biçimlerini  birer  birer  saymak  gereksizdir. Egemenlik  kayıtsız  şartsız milletidir.  Kime  sorarsanız sorun bu  cumhuriyettir. Doğan  çocuğun  adıdır. Ama  bu  ad  kimilerine hoş  gelmezmiş.  Varsın  gelmesin.’’ Dedi

Her  şey  tıkır  tıkır  işliyordu  yalnız  çok  önemli  bir  eksiklik  vardı.

Pardon 175  eksik...

Evet 333 Milletvekilinin  olması  gereken TBMM de  29 Ekim 1923  Günü  sadece  158 Milletvekili  vardı. Yani  Türkiye  Büyük  Millet  meclisinin  29 Ekim 1923  Tarihli Genel  Kurul  toplantısında milletvekillerinin  yarıdan  çoğu  mecliste  değildi.

Böyle  bir  genel kurul toplantısından  haberleri  mi  yoktu?

Mustafa  Kemal  ve  onun  yakın  çevresindekilere  küstükleri  için  mi  genel  kurula  gelmemişlerdi?

Kendilerine o yıllarda da  sonraki  yıllarda  da Cumhuriyet  ve  devrimlerin  düşmanı denilen  bu  insanlar sayıca  çoğunlukta  oldukları  ve  isteseler  cumhuriyeti  ilan  ettirmeme  gücüne  sahipken  niçin meclise gelip ‘’ Cumhuriyetin ilanını istemiyoruz.’’  Dememişlerdi.

Onlar da  Cumhuriyeti istiyor  iseler  niçin  meclise  gelip  bu  coşkuya  ortak  olmamışlardı?

Yoksa  bazı  kişilerin  iddia ettiği  gibi  Genel  Kurmay  Başkanı  Fevzi  Çakmak her  birisinin kapısına  asker  dizip  o gün  hiç  birisini  evlerinden  dışarı çıkartmamış mıydı?  

Maalesef yakın tarihimiz  olmasına  rağmen  bu  konu  hep  karanlıkta  kalmıştır.

29 Ekim  saat 18.00 de  TBMM  toplantısına  geçildi.

Tasarı  okunduktan  sonra  oylamaya  geçildi.  Oylama  sadece  15 dakika  sürmüştü  ve TBMM de  bulunan  158  Milletvekilinin  hepsi  kanun  tasarısına  ‘’ Evet ‘’ oyu  vermişti.  Yani  Cumhuriyet  ilan  edilmişti.

Daha  sonra  Mustafa Kemal’in  Cumhurbaşkanı  olması  oya  sunuldu.  Bu  konuda  sadece  Eskişehir  Milletvekili  Emin  Bey’in  itirazı  vardı ki  onun  itirazı da  Cumhurbaşkanının parti  başkanı  olmaması  yönündeydi.  Cumhurbaşkanının  partinin  başında  değil milletin  babası  olması  olması  gerektiğini  savunuyordu. Diğer  milletvekilleri ‘’ Tabii  ki  öyle  olacak.’’  Dediler. Yani  partili  bir  kişi hem  cumhurbaşkanı  hem de  milletin  babası  olabilirdi. Bunda  hiç  bir sakınca  yoktu.

O gün  son  söz  Mustafa Kemal’indi.

Diş  ağrısından  muzdarip olduğu  için  kısa  bir  konuşma  yaptı  ve  şunları  dedi:

"Efendiler; asırlardan beri Doğu'da haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu.

Son yıllarda milletimizin fiili olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti.

Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükümetin yeni adıyla medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.

Arkadaşlar; bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz, kazandığım bu güven ve itimada layık olmak için pek önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.

Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır."

Ertesi  günkü  gazetelerin bir  ikisi hariç hepsi  Cumhuriyetin  ilan  edildiğini ve  Mustafa Kemal’in milletvekillerinin  hepsinin  oy  birliği ile  Cumhurbaşkanı  seçildiğini  yazdı. Oy  kullanmayan  ya da  kullanamayan  yahut  kullandırılmayan 175 Milletvekilini  hepsi  yok  saymışlardı.


Peki  yorgan  gitmiş  kavga  bitmiş  miydi?

Gelecek bölümde...

Resim: Vakit  Gazetesi:

‘’ Cumhuriyet  dün  resmen  ilan  edildi. Birinci  Reis-i Cumhurumuz Gazi Mustafa  Kemal  Paşadır. İlk  Başvekaleti de İsmet Paşa  işgal  edecektir.
( Tarihten Silinmek İstenen Bir Milletin Öcü—3. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 28.10.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.