Bir Fedakarlığın Öyküsü / Çileci Marina
Marina orta düzeyde
zengin olan bir
ailenin tek kız çocuğu
olarak 525 ile 650 Tarihleri
arasında herhangi bir zaman diliminde dünyaya geldi
ve bu fani dünya
üzerinde sadece 40
sene yaşadı.
Marina’nın dünyaya geldiği
yer Lübnan’dı.
Annesini çok küçük yaşta kaybeden Marina bir süre
babası ile yaşadı. Biraz serpilip büyüyünce babası
onu zengin bir kocaya
verip kendisi de
bir manastıra kapanmak
kararı aldı.
Babasının bu kararını
öğrenen Marina ‘’ kendi
ruhunu kurtarırken benimkini
yok etmek mi istiyorsun?’’
Diye sordu. Babası Eugenius ‘’ Başka ne
yapabilirim ki sen
bir kızsın.İkimiz birden
bir manastırda yaşayamayız’’ dedi. Bunun
üzerine Marina tüm saçlarını
kazıttı ve erkek
keşiş kıyafeti giydi.
Eugenius sahip olduğu
tüm mal varlığını
fakir fukaraya ve manastıra bağışladıktan
sonra kızı ile
birlikte Kadiz Vadisindeki Quannoibine Manastırına kapandı. Marina
artık Keşiş Marinos olmuştu.
Manastırda diğer keşişler ve
rahipler Marina’nın ince sesini çok
fazla dua etmeye yordular.
Bazıları da onun
bir hadım olduğunu
düşünüyordu.
Bir süre
sonra Marina’nın babası öldü.
Tek başına kalan Marina
manastırdaki hayatına devam
etti.
Manastır yaşamında bayağı
mesafe kat eden Marina bir
gün baş rahip tarafından üç
arkadaşı ile birlikte manastırın işleri
için bir görevle görevlendirildiler. Görevleri
uzun bir yolculuk
yapmalarını gerektirdiği için
de gece
bir handa kaldılar.
Handa aynı zamanda bir Doğu
Roma askeri de kalmaktaydı
ve hancının güel
kızına göz koymuştu.
Kızı ayartıp bekaretini bozduktan
sonra şayet hamile kalırsa rahip Marinos ( Yani Marina) tarafından iğfal
edildiğini söylemesini tembihledi.
Aradan bir iki ay geçti.
Hancının kızı gerçekten
de hamile kalmıştı
ve babasının öfkeyle ‘’ Çocuk kimden?’’ Sorusuna
daha önce tembihlendiği
gibi ‘’ Rahip Marinos’tan’’ Dedi.
Hancı kızını kolundan tuttuğu
gibi manastırın baş rahibinin
huzuruna çıktı. Bağırıyor çağırıyordu.
Baş rahip bu bağırıp çağırmanın sebebini sorunca
hancı kızının Rahip Marinos
tarafından kirletildiğini söyledi.
Baş Rahip Keşiş Marinos olarak bildiği Marina’yı çağırdı
ve hancının dediklerinin doğru
olup olmadığını sordu.
Marina ‘’ Yalan ‘’ Dese doğacak
çocuk muhtemelen öldürülecek
veya en azından
piç diye damgalanılacak ve
itilip kakılacaktı. ‘’Evet ‘’
Dedi. ‘’ Suçumu itiraf ediyorum.
Hamile kızın karnındaki
çocuk bendendir.’’
Başrahip kızı nasıl kandırdığını filan
sormadı bile. Kısaca ‘’ Def ol
Manastırdan’’ Diyerek kovdu
Marinayı.
Bir süre sonra Hancının kızı
doğum yaptı. Hancı
doğan çocuğu sokaklarda
dilenen Marina’nın kucağına
teslim etti.
Marina tam on sene dilenerek- sokaklarda yatıp kalkarak bu
çocuğa hem annelik hem de
babalık yaptı. Bu arada
manastırdaki keşişler baş rahibe
yalvardılar ve on sene
sonra Marina tekrar
manastıradöndü ama bu sefer de
manastırın en ağır
işleri hep ona
veriliyordu. Yani çilesi bir
türlü bitmiyordu.
Nihayet 40 Yaşına
gelmişti Marina ama artık
çektiği çilelere dayanamayan vücudu
iflas etmişti. Kısaca öldü...
Rahipler Kıpti Ortodoks geleneklerine
göre Marina’yı yıkamak için
soyduklarında onun bir kadın
olduğunu gördüler ve
hayretten dondu kaldılar.
Durumu baş rahibe anlattıklarında o da
ne diyeceğini nasıl davranacağını bilemedi.
Bu arada Marina’nın cesedine
dokunan tek gözü
kör bir keşişin
gözünün birden bire açıldığına
da şahit oldular.
Başrahip önce hancıyı
ve kızını çağırttı. Hancının kızı
gerçeği itiraf edince
başrahip ağlamaya başladı ve
kendilerinin rahip Marinos olarak bildikleri
Marina’nın bir azize
olduğunu ilan etti.
Saint Marina bugün sadece Kıpti – Süryani ve Marunilerin değil
aynı zamanda Ortodoks ve
Katoliklerin de kabul ettikleri ve
saygı duydukları bir azizedir.
Tabii ki tüm bu
yazdıklarım bir efsanedir.
Ne kadar
doğrudur bilmem. Ama bir insan- dini
ve inancı ne olursa
olsun – bir çocuk için
bunca fedakarlığa katlanıp
bunca çileler çekmişse
ona bir Müslüman olarak benim de aziz dememde bir sakınca olmaz
sanıyorum.
Ne diyelim: Eğer böyle biri gerçekten de yaşamışsa Allah taksiratını
affeylesin. Peygamberimiz( S.A.S) dünyaya gelmeden önce
yaşamış olma ihtimali çok
kuvvetli olduğuna göre
‘’Allah Rahmet Eylesin.’’ demekte de
bir sakınca yok
sanırım..
Velhasılıkelam hani bir zamanlar Esengül’ün
meşhur ettiği bir şarkı
vardı: Senin derdin dert midir
benim derdim yanında’’ Aynen öyle
işte.
Zavallı Marina öldükten
sonra Azize ilan
edilse de az dert
mi şu çektikleri?
Halimize bin şükür.
RESİM: 14. Yüzyıla ait bir
Fransız tablosunda Marina ve babası Eugenius’un manastıra ilk gelişleri tasvir
ediliyor.
(
Bir Fedakarlığın Öyküsü / Çileci Marina başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
11.11.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.