Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 30.12.2021
Okunma Sayısı : 715
Yorum Sayısı : 6

Mehmet Akif Ersoy Mısır'a gittikten sonra nasıl bir hayat yaşadı?
1925 Yılında Mısır'a giden Mehmet Akif Ersoy burada Abbas Halim Paşa'nın kendisine tahsis ettiği Kahire yakınlarındaki Hilvan köyünde bulunan bir köşke yerleşti ve iki sene bu köşkte yaşadıktan sonra oğulları Emin ve Tahir ile eşi İsmet hanımı da getirterek mütevazi bir eve taşındı. Belli ki himaye altında yaşamak ona ağır gelmekteydi.
Peki Mehmet Akif Türkiye'den ayrıldıktan sonra Türkiye ile bağları tamamen kopmuş muydu?
Evet.. Bu sorunun cevabı çok çok ilginçtir. Zira onun Mısır'a iltica ettiği 1925 tarihinde Türkiye'de ilginç bir yarışma açılmıştı. Yarışanın konusu ise İstiklal Marşının güftesinin yani sözlerinin değiştirilmesi yarışmasıydı.
İyi de böyle bir yarışmaya niçin gerek duyulmuştu?
İstiklal Marşı mevcut haliyle “Batı’yı çok fazla eleştiriyordu, manevi unsurlar fazlaca ağır basıyordu ve Atatürk’ten bahsedilmiyordu İstiklal Marşında...
Maarif Vekaleti( Milli Eğitim bakanlığı) Hars ( Kültür ) Müdürlüğünün açtığı bu yarışma ile ilgili pek çok gazete haberi olmasına rağmen nasıl sonuçlandı- ne gibi gelişmeler yaşandı bilmiyoruz. Ama öyle anlaşılıyor ki Mehmet Akif'in İstiklal Marşından daha güzeli yazılamadı.
Her neyse... Bir taraftan Mehmet Akif 'in İstiklal Marşının bile değiştirilmesi düşünülürken Mehmet Akif Mısır'da yaşarken bir başka girişimde bulundu TBMM:
Kur'an-ı Kerimin Tefsiri- Sahih-i Buhari'nin Türkçeye çevrilmesi ve ve Yine Kur'anın Türkçe meali yazdırılacaktı.
Bu işte Tefsir görevi Elmalılı Hamdi Yazır'a - Sahih-i Buhari tercümesi Ahmet Naim Efendi'ye - Meal yazma işi de Mehmet Akif'e havale edilmişti ve Mehmet Akif'in Mısır'daki hayatı içerisinde en önemli konu bu Kur'an meali yazma işiydi.
Mehmet Akif bir süre sonra TBMM nin bu iş için verdiği parayı iade etti ama meal yazma işine büyük bir özenle devam etti. Ancak 1936 da Türkiye'ye dönerken bu meal hâlâ bitmemişti.
Türkiye'ye dönerken yakın dostu Mehmet İhsan Bey'e( Eski Cumhurbaşkanı adaylarımızdan Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası ) '' Eğer geri dönersem üzerinde çalışır neşrederiz. Dönemezsem yakın '' Demişti ve bir daha Mısır'a dönememesi sebebiyle bu meal yakıldı.
Böyle bir vasiyetin iki sebebi olabilirdi: 1- 1932 den itibaren Türkiye'de ezanın Türkçe okunduğu gibi camilerde cemaatle kılınan namazlarda da sesli okunan surelerin Türkçe okunması... ( Mehmet Akif yazdığı mealin Kur'anın yerine konulmasından çekiniyordu 2- Kendisi dönemezse başkaları yazacağı meali bozabilirler endişesi...
Peki ne oldu bu meale?
Kısaca söylemek gerekirse vasiyetine uyularak yakıldı.
Başka neler yaptı Mehmet Akif Mısır'da?
Câmiatü’l-Mısriye Dârulfünûnu’nda ‘Türk Dili ve Edebiyatı’ müderrisliği yaptı. Ancak Türkiye'de '' Mürteci'' diye yaftalanan Mehmet Akif Mısırda da Arap entarisi giymediği aksine ceket ve Frenk gömleği giydiği için '' Frenk Meşrep( Fransız Taklitçisi ) '' olarak damgalandı bazı kesimlerce.
Peki nasıl bir hayat yaşıyordu?
Onu da bize Mehmet Akif'in öğrencilerinden biri anlatsın.
1928'in Haziran ayında Mehmet Akif'in evinin kapısı çalınır. Hane halkı kapıyı açtıklarında hiç beklemedikleri bir misafir görmenin şaşkınlığı içindedir.
Gelen Mehmet Akif'in edebiyat ve sanat dünyamıza kazandırmış olduğu ama dünyanın belki de en aykırı insanıdır.
Evet bu gelen Mehmet Akif'in uzun süre el verdiği ama daha sonra içkiye aşırı düşkün olması sebebiyle küstüğü ve elini üzerinden çektiği Neyzen Tevfik'ten başkası değildir.
Mehmet Akif her şeye rağmen eski öğrencisi ve dostu Neyzen Tevfik'i bir şartla evine misafir eder. O şart da eve asla içki sokmamaktır.
Sonrasını ve bu arada Mehmet Akif'in Mısır'daki yaşantısı hakkında ipuçlarını gelin Neyzen Tevfik'ten dinleyelim.
''Akif sabahları erken kalkar Kur'an tercümesine başlardı. Sabah namazını kılar- çayı hazırlar beni uyandırırdı. Ona hasretini çektiği makamlardan taksim yapardım. Gözlerinden damla damla akıttığı yaşları benden saklamak ister ve sonra bana tercüme ettiği Kur'andan parçalar okurdu. O zaman ben de coşar elime neyimi alır ve duygularımı neye bırakırdım. ''
Neyzen Tevfik'in anlatımlarına göre Türkiye'de kendisi hakkında söylenen sözlerden oldukça rahatsızdır. Bir defasında Neyzen'e '' Meğer ben Vahhabi imişim de haberim yokmuş.'' Der.
Yine Neyzen Tevfik'in hatıralarında 1928 yılı yılı itibariyle Mehmet Akif'in maddi durumunun oldukça iyi olduğunu görmekteyiz. ( Bu aslında normaldir zira ekonomik sıkıntıları 1929 Dünya Ekonomik krizinden sonra başlamış ve had safhaya ulaşmıştır.
Neyzen Tevfik'in anlatımlarına göre Mehmet Akif'in evine gelen giden oldukça fazladır. Özellikle Abdurrahman Azzam Paşa ve ailesi evi en sık ziyaret eden dostlarıdır.
Neyzen Tevfik'in hatıralarına göre Mehmet Akif'in bunca sıkıntıları yetmezmiş gibi oğlu Emin'in babasının tam tersine bir hayat yaşaması- sık sık meyhanelere gitmesi yani serseri bir hayat yaşaması onu çok rahatsız edermiş.
Mehmet Akif'in evinde kaldığı günlerde sık sık Emin ile meyhanelere giden Neyzen Tevfik bir keresinde eve geldiğinde kapı önünde bıraktığı yarısı boş bir içki şişesinin Emin tarafından tüketildiğini anlattığı gibi Emin'in içinde bulunduğu durum yüzünden Mehmet Akif'in ona '' Sen adam olmayacaksın'' demesi karşılığında '' Geziyorum- bisiklete biniyorum- güreş tutuyorum. Daha nasıl adam olayım?'' diye karşılık verdiğini anlatır.
Son olarak... Neyzen Tevfik Mısır'dan ayrılırken Mehmet Akif ona bazı şiirlerini hediye eder: Secde- Gece ve Neyzen Tevfik'in içkiden üç bin dört yüzüncü kez tövbe etmesini münasebetiyle yazdığı '' Derviş Ahmet şiirleri bunların en önemlileridir ama Neyzen bu hediyeleri İstanbul yerine ayak bastığı İzmir'de dağıtır şiirleri.
Mehmet Akif Mısır'da kaldığı on bir yıl içinde 34 şiir yazar yani her yıl sadece üç şiir... [ Her gün üç şiir yazıp Edebiyat siteleri izin verse bir o kadar daha yazacak arkadaşlara özellikle duyurulur. ))))]
Bu arada hepimizin bildiği Safahat adlı eserinin '' Gölgeler'' adını verdiği bölümünü de Mısır'da tamamlar.
Ancak giderek sağlık durumu bozulmaktadır. Bir taraftan da evlatlarını istediği gibi yetiştirememenin sıkıntısı Mehmet Akif'i iyice yıpratmıştır. Vatan hasreti ise artık son haddindedir.
1935 Yılında biraz hava değişimi için o zamanlarda Fransız Mandası altında bulunan Hatay'a gelip kısa bir süre Hatay'da kalır ve böylece hakkındaki sıkı takip yeniden başlar. Attığı her adım- aldığı her nefes takip edilmekte ve artık içişleri bakanı olan Şükrü Kaya'ya rapor olarak sunulmaktadır.
O raporlardan biri ve daha nice raporlarla devam edeceğiz.
( Türkiye'de Mürteci Mısır'da Frenkmeşrep / İrtica 906-- 3. Bölüm başlıklı yazı Sami Biber tarafından 30.12.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.