İman İle Bilinir-4-

İmanın Şartları Nelerdir, Kaç Tanedir? İmanın Şartı Kaçtır, Neden Bilinmesi  Gerekir?

Bilmek Acıyı Duymaktır

“İman ederken bilmek” acıyı duymaktır, hissetmek, yaşadığını insan olduğunu seni yaratan Âlemlerin Rabbine teslim olduğunu hatırlatır. Yoksa karşıda konuşan iki insanın konuşmasını duymaya benzemez bu “duymak”, tüm damarlarında hissiyatınla duymaktır ve bu duymaya da icabet ederek teslimiyetle gitmektir. Bunun sonunu başını düşünmeden gitmektir, gidersem “şu” olur “bu” olur “falan” “filan” olur yok böyle bir düşünce aklından geçirmek…

Ne Durumdayız?

Perdeleri kapalı mı tutmalıyız?

Her şeyini vermeye hazır olanla, olmayanın farkı nedir?

Sahne bize ait mi? Yoksa başkaları ele geçirmiş de onların yazdıkları rolleri mi oynamalıyız?

Bunlara cevabı siz verin.

 

Bize Tat veren Başkasına da tat vermesin mi?

Bize tat veren hayat kazancımız buna imkânı olmayan başkalarına neden aynı tadı vermesin? Rabbim bizi seçimlerimizde özgür yaratmışken” seç” beğen” derken neden vererek seçmeyelim ki? Seç beğen bir küme iken bu kümeleri dağıtarak, seçme beğenme kendin için seç beğen, ya da benim söylemlerime dediğime göre diyene göre seç beğeni kabul edelim ki? Yarın ölecek olanın söylemi ne kadar doğru olabilir ki? Ölümsüz Alemlerin Rabbinin sözü varken? Şartların yoksa şartları zorluyorsan da bu yeterlidir zaten… Düğümleri çözmek için çaba sarf ediyorsan, bu da başlangıç için yeterlidir zaten. Seni özgür bırakmayan kılmayan her adım sana vurulmuş bir zincirdir bunu da bilmek lazım hem de “İman ederek bilmek” lazımdır.

Bizi Yalnız Bırakan

İsterseniz bir hikâye ile devam edelim. Günlerden yıllardan bir gün önemli değil hangi yıl olduğu. Sekiz yaşındaki Ramazan, kendisinden bir yaş büyük arkadaşı Cesur’un üzgün olduğunu görünce yanına yaklaştı.

-Arkadaşım neden üzgün duruyorsun?

-Babama üzülüyorum!

-Ne oldu baban hasta mı?

-Hayır! Yalnız her gün sabahtan akşama kadar ter döküyor, kazandığı evimize yetmiyor? Borcu varmış tefeci birisinden almış, öde öde bitmiyor!

-Nasıl oluyor ki?

-Her gün faiz koyuyor muş!

-Kimmiş bu?

-Bizim mahalleden Kulaksız Necati!

-Vay şerefsiz vay! Zaten ben onu hiç sevmiyorum!

Biraz düşünceye daldılar. Onu yapalım olmaz dediler! Bunu yapalım olmaz dediler! En sonunda Ramazan.

-O olmaz bu olmaz! Yaptığı da olmaz bir şey yapıyor, bizde yapalım olsun gitsin.

-Bizde ofisine girelim neyi varsa yoksa alalım!

-Olmaz bize yakışmaz!

-Ben yakışsa da yakışmazsa da yapacağım.

-Akşam olsun arka kapıdan gireriz zaten kapısı oranın bozuk ben biliyorum, kilitliyorlar lakin boşuna. Eski bozuk kasası var, ben geçen topumuz bahçelerine girerken görmüştüm.

Akşamın karanlığı çökünce içeriye usulca girdiler. Eski kasayla az uğraşınca açtılar, içindeki paraları senetleri defterleri alarak usulca çıktılar. Tüm evlerin kapısı zaten kilitli değildi her evin önüne biraz parayı içeriye bırakarak evlerine döndüler. Sabahın köründe mahalleyi bir telaş kargaşa aldı. Ofise giren kulaksız Necati kasanın içini boş görünce sağa sola saldırmaya bağırmaya başlayınca mahalleli ayağa kalktı. Her kalkan kapıdan içeriye bir tomar para ile uyanınca, durumu fark ederek, anlaşılan her kim yaptıysa parayı paylaşmış diyerek kabul etmeyerek toplayarak kulaksız Necati’nin yanına vararak.

-Bunu kimin yaptığını bilmiyoruz yalnız senden aldıklarını kapımızdan içeriye bırakmışlar.

-Kızgın kulaksız Necati

-Paranın ne önemi var sizlerin olsun! Senetlerle defterim kayıp o bana lazım o, def olun gidin başımdan. Parayı istemiyorum sizlerin olsun, kim yaptıysa bulun getirin borçlarınızda bir kalemde sileceğim. Zaten o paralar sizden aldığım fazla paraların tamamıydı, hanginizin ahı tuttuysa geri size döndü. O defterin bulunması lazım içindeki bilgiler başkalarının eline geçerse sonum olur sonum!

Herkes kulaklarına inanamadı. Oysa beş kuruş için adam kesen Kulaksız, şimdi parayı değil senetleri değil defteri istiyordu! Herkes birbirine baktı bir şey anlayamadı, herkes paralarını alarak bir köşede oturmaya beklemeye başladılar. Ramazan ve Cesur da uzaktan izliyordu.

-Gördün mü şerefsiz paraları almıyor, defter onun için çok önemli demek ki!

-Hem borçları da silecekmiş. Gel defterle senetleri geri verelim ne dersin?

-Olmaz! Az sancılansın geceleri yatamazsın, yaptığının cezasını çeksin belki o zaman olur. Bak mahalleliyi görüyor musun ne kadar mutlular, yine eskisi gibi bir aradalar. O şerefsize borç ödemek için gece gündüz çalışanlar şimdi rahat mesut ve mutlular.

 

Olayı ısrarla buraya bağlamıyorum sesli düşünüyorum hak edenin hakkı verilmezse böyle öyle ya da şöyle, nasıl baş getirilir bunca gereksiz yüke insanlar! Çocukça da olsa haksızlığa karşı yapılan bir hareket var, birisinin dur demesi gerekirken dur demeyenlerin sonucunda en son yapılacak bu kalmış, hem aldıkları parayı da geri, vermek isterken o para sizin diyerek almamış…Para kazanmak soymak önemli derken daha önemli olanı elinden alınmış…Şimdi seyre dalsın yaptığının cezasını çekerek öyle ya da böyle insana yapılacak bir yol bırakılmayınca olan böyle olmuş. İlk bakışta yaptığının acılı sancılı olduğunu az anlasın yok öyle dünya benim para benim güçlüyüm istediğimi yaparım diye bir dünya yok! İşte şimdi tam bu noktada yanlışı anlasın bir daha yapmasın temennimizdir.

 

İnsanın gönlüne manevi bir dokunuş dokunmayınca, her şeyi yapmayı mubah sayar, lakin Alemlerin Rabbi de kulunun eliyle ona bir tokat vurdurtur şaşar kalır bu hep böyledir. Zorla aldıklarını geri vermesini sağlarken, elinden değerli olan hayati değeri olanda şimdilik alındı.

Mehmet Aluç


( İman İle Bilinir-4- başlıklı yazı kul mehmet tarafından 30.12.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.