Şehzade Berati sormuş:
-Sizlere kim derler gardaş?
-Bendeniz Acem ülkesinde Tebriz valisinin oğlu Kerem, bu arkadaş da okul arkadaşım Mecnun. Sizler?
-Bendeniz Memalik-i Âl-i Osman’ın Amasya Şehzadesi Berati, bu da arkadaşım Molla Ferhat. Biraderler sizi hangi rüzgarlar attı buralara?
Bu sefer Mecnun almış sazı eline ve bir taraftan göz yaşı döküp bir taraftan anlatmış:
Kerpiç kerpiç üstüne kurdum binayı
Binayı kurar iken gördüm leylayı
Leyla başıma açtı türlü belayı
Ah Leyla Leyla Leyla etme bu nazı
Gel barışalım baban kıysın nikahı
Kerpiç kerpiç üstüne düzdüm bir sıra
Leyla’dan haber aldım gitmiş Mısır’a
Kuzu olup melesem arkası sıra
Ah Leyla Leyla Leyla etme bu nazı
Gel barışalım baban kıysın nikahı
Şehzade Berati atılmış:
-Aga! Kız Mısır’a gitmişse senin burada ne işin var?
Cevap vermiş Mecnun:
-Birader Mısır derken ülkeyi demiyorum. Mısır toplamaya gitmişti, onu kastediyorum.
Molla Ferhat da sormuş.
-Yahu iyi de siz nasıl oldu da bu hallere düştünüz?
Kerem cevap vermiş:
-Ah gardaş sorma. Bizim oralarda bir ak sakallı dede var. Zırt pırt insanların rüyasına girip aşk şarabı denen bir şeyler içiriyor bizlere. Ondan sonra da işte böyle... Karı kız davasına gez babam gez.
Molla Ferhat’ın gözleri fal taşı gibi açılmış.
-Ak sakallı dede mi? Ulan bir kaç gündür benim rüyalarıma da giriyor o.
Şehzade Berati sitem etmiş Molla Ferhat’a
-Ayıp kanka...Bunca yıllık arkadaşınım. Bu sırrını bana açmadın da şimdi burada bu yabancılara söylüyorsun ha?
Kerem araya girmiş.
-Yahu Şehzadem arkadaşı bozma. Biz yabancı mıyız?
Nihayet Molla Ferhat da almış sazını eline ve dokunmuş tam da bam teline:
Aynı yoldan geçmişiz biz.
Aynı sudan içmişiz biz.
Yazımız bir kışımız bir.
Aynı dağın yeliyiz biz.
Şarkılar bir türküler bir.
Hep beraber söyleriz biz.
Halaylar bir horonlar bir.
Aynı sazın teliyiz biz.
Mecnun merakla sormuş?
-Lan içtin mi o şarabı sen de yoksa?
Molla Ferhat cevap vermiş:
-Gardaşlar içmesine içeceğim, kız fıstık gibi ama çok önemli bir müşkilat var.
Kerem, Mecnun ve özellikle Şehzade Berati dört gözle bakmışlar Molla Ferthat’a...Özellilke Şehzade Berati...Arkadaşının çok önemli bir derdi varmış ama kendisine söylememiş o güne kadar. Oysa yedikleri ekmek, içtikleri elma suyu ayrı gitmezmiş.
[ Burada az soluklanıyoruz. ''Bu insanlar niçin elma suyu içiyorlar? Amasya'da su yok mu?'' Sık sık soruyorlar bu soruyu. ''O devirlerde yokmuş.'' Diyorum bu sefer de münafıklığa devam edip '' Nasıl su olmaz ya. Koskoca Yeşilırmak Amasya'nın içinden geçiyor. Hal böyleyken Amasya'da nasıl su olmaz?'' Diye soruyorlar. Be hey cahiller şimdi elbette var. Ama o devirlerde yokmuş işte. Bu kadarcık şeyi akledemiyor millet yaaa. Gel de kızma şimdi. ]
Neyse.. Devam edelim
’Müşkilat ne ?’ Diye sormuş Mecnun.
Molla Ferhat Farsça cevap vermiş bu soruya? -او خواهر از این احمقها بود
Aşık olmam gereken kız bu salağın( Yani Şehzade Berati'nin) kız kardeşiymiş )
Kerem patlatmış yorumu: -پسر من، شما را خراب کرد
( Oğlum sen ayvayı yemişsin )
Şehzade Berati parlamış artık.
-Ne konuşuyorsunuz lan? Türkçe konuşun. Hatta Fermanımdır: Bundan böyle çarşıda- pazarda- divanda- dergahta-bargahta Türkçeden başka dil konuşulmaya. ( Böylece bu fermanın da Karamanoğlu Mehmet Bey'e değil Şehzade Berati'ye ait olduğunu öğrenmiş oldunuz. Ama şaka bir yana ferman her ikisine de ait değildir. Tam olarak Anadolu Selçuklu tahtında sadece 57 gün kalabilen Gıyaseddin Siyavuş'a ( Cimri de denir ) aittir bu ferman. )
Mecnun,Kerem ve özellikle Ferhat , Şehzate Berati’ye ne cevap vereceklerini düşünürken birden Mecnunun gözleri yoldan geçen kara cübbeli birine takılmış ve sevinçle haykırmış Kerem’e
-Keremmm..Lan oğlum bu kara cübbeli herif bizim papaz efendi değil mi?
Kerem , Mecnunun gösterdiği tarafa bakınca sevinçle bağırmış.
-Lan haklısın valla..Bu bizim papaz efendi.
Molla Ferhat ile Şehzade Berati de papaza bakmaya başlamışlar. Molla Ferhat , Kerem’e ’’ Senin manitanın babası yani’’ Demiş. Şehzade Berati hışımla kalkmış masadan ve papaz efendinin karşısına dikilmiş.
-Hooop papaz efendi dur bakalım. Sana diyeceklerim var.
Papaz efendi karşısındakinin bir Osmanlı şehzadesi olduğunu anlayınca dizlerinin bağı çözülmüş:
-Buyurun şehzadem.
Sehzade Berati Kerem’i göstermiş.
-Ulan sen niçin kızını bu arkadaşa vermiyorsun da bu garibi diyar diyar dolaştırıyorsun böyle? Bundan âlâ damat mı bulacaksın dümbük?
Papaz efendi içinden ’’ Aha da sı.tık..Kızı Acem Sultanından kaçırdık ama bu Osmanlı Şehzadesinden nasıl kaçıracağız. Ulan bu Kerem denen zibidiye kim haber verdi bizim buralara geldiğimizi’’ Diye söylenirken ak sakallı dede hanın bir köşesinde gizlenmiş olaya kıs kıs gülüyor ve ’’ Kim haber verecek Allah’ın angutu, tabii ki ben ’’ Diyormuş.
Papaz efendi kekeleyerek cevap vermiş.
-Ama şehzadem o bir Abaza.
Şehzade Berati daha da öfkelenmiş
-Ne olmuş Abazaysa? Hangi birimiz değiliz ki? Hem bizim sarayda bir sürü Abaza var. Biz ki koskoca Osmanlı olarak padişah kızlarını bile Abazalara veriyoruz da senin kızın bulunmaz Hint kumaşı mı yani? Tiz kızını al getir buraya yoksa anneme söylerim seni.
Papaz Efendi ’’Annem ’’ Lafını duyunca daha da bir tırsmış. Çünkü Mehmene Bânu'nun zalimliği ta Acem ülkesine kadar gelmişmiş. Çok dindar bir hatun olmasına karşın aşk işlerinde engeller çıkaranlara çok feci cezalar veriyormuş. Hele hele de ünlü Tarihçi Biberîzâde Sami Efendiye yaptığı eziyet dillere destanmış. Zavallının karşısında, hem de gözlerinin içine baka baka dört porsiyon künefeyi mideye indirmiş de bir gıdımcık olsun zavallıya vermeyerek feci şekilde ölmesini keyifle seyretmiş ki işte bu mezalimi çok iyi bilen papaz efendi şimdi tir tir titremekteymiş.
Şehzade Berati bir kez daha bağırmış.
-O kız buraya gelecek üleeeyyyyynnnnn.
Papaz efendi hızla manastıra doğru koşmaya başlamış ama kafası hep ’’ Ulan şimdi kızı bu sünepeye mi vereceğim’’ Sorusundaymış.
O Manastıra doğru koşadursun bizim dört kafadar yine okeye yumulmuşlar. Onlar okey oynarken bakalım Esrarkeş Recep Paşa ile Mehmene Bânu ne konuşuyorlarmış?
*****
Mehmene Bânu:
-Recep Paşa biliyorsun iki tane çok önemli sorunumuz var. Birincisi su meselesi. Onu benim Şirin halledecek inşallah mühendis olunca.
Recep Paşa gayri ihtiyari gülümsemiş. Bu gülümseyiş Mehmene Bânu'nun gözünden kaçmamış tabii ki.
-Neye güldün Paşa?
Paşa gözleri yere bakar vaziyette olduğu halde susmuş.
-Sana derim Paşa..Kafanı kaldır, Hayatında ilk kez yüzüme bak ve bana gerçeği söyle. Neden güldün?
Yıllardır Mehmene Bânu'nun hizmetinde olan Esrarkeş Recep Paşa hayatında ilk kez onun yüzüne bakmış. Tabii ki görebildiği tek şey sultanın gözleri olmuş. Artık o da dayanamamış ve diğer aşıklardan farklı bir konsept sunmuş Mehmene Bânu'ya duvardaki kemençeyi alarak.
Evet... Hep beraber dinleyelim bakalım ne çalmış ne söylemiş.
Anan Var Midur ?
Baban Var Midur ?
Seni Bağa Meth Ettiler
Asli Var Midur ?
O cozler o gaşlar
Yesun oni nenesi da
Yesun oni nenesi
Mehmene Bânu bu ulvî melodiyi büyük bir vecd ile dinledikten sonra tekrar sormuş:
-Niçin güldün paşa?
-Sultanım...İşimiz Şirin Sultan’a kaldıysa ayvayı yedik. Senin kızın okumakta gözü yok. Geçende gördüm Pop Star yarışmasına katılmak için form doldurmuş. Formu ulakların elinden alıp hepsinin kellesini vurdurdum.
-Hay Allah’ım yahu..Bu kız nereden duyar, kimden işitir böyle pop star yarışmalarını bilmem ki? Saraydan dışarı adımını attırmıyoruz edebine halel gelmesin diye. Neyse..Sen yine de kıza mukayyet ol. Zinhar erkek milletiyle ilişki kurmasın. Bak paşa..Peşin peşin söyleyeyim. Bir gün olur da Feyiz Kutusunda ( O zamanların face book'u ) ’’ İlişkisi başladı ’’ Diye bir ibare görürsem senin kelleni alırım.
-Emir ve ferman yüce sultanımındır. Öteki mesele neydi Sultanım?
-Öteki mesele daha da mühim paşa...Şimdi bana şöyle alıcı gözle bir bak ve söyle. Ben güzel miyim?
-Sultanım..Ferace ve peçeyle kendinizi sarıp sarmalamışsınız. Azıcık daha açsanız?
-Paşa! Sen yabancı sayılmazsın. Lakin bu gün biraz daha açarsam yarın tamamen aaçmamı istersin. Yani taviz tavizi doğurur. Şimdi sen gördüğün kadarıyla söyle ben güzel miyim?
Recep Paşa ne diyeceğini şaşırmış. Güzelsin dese bir dert( Çünkü Mehmene Bânu öyle ahım şahım bir hatun değilmiş. ) , demese kellesi gidecek. Mecburen kıvırmak zorunda kalmış:
-Güzellik izafi bir kavramdır Sultanım.
Mehmene Bânu öfkelenmiş.
-Hay sakalına sı..yım e mi paşa? İnsan ’’ Evet sultanım çok çok güzelsin ’’ Der. Şimdi kelleni aldırayım da gör.
Tam ellerini çırpıp celladı çağıracakmış ki odanın kapısı çalınmış.
Mehmene Bânu öfkeyle bağırmış:
-Ne var lan neee? İkide bir zırt pırt kapı çalıyorsunuz.
Gelen baş mabeyinci Beyinsiz Hödük Paşa imiş.
-Sultanım bir papaz geldi. Çok önemli bir maruzatı varmış. Yanında da bir kız var.
Esrarkeş Recep Paşa ’’ Ohh yırttık ’’ Diye sevinirken papaz efendi yanındaki kızla birlikte içeri girmiş.
Beş dakika sonra da Beyinsiz Hödük Paşa Şehzade Berati’nin huzurundaymış.
-Şehzadem! Muhterem valideniz sizi çağırıyor. Yanınızdaki arkadaşlarınızı da alıp doğruca saraya gidecekmişsiniz. Acele etmezseniz o okey ıstakalarını münasip bir yerlerinize monte edeceğini önemle arz etmemi istedi.
*****
Tabii ki devam edecek inşallah.
&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( En Edeplisinden Aşk Hikayeleri--5. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 13.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.