Evet Aslı çok mu çok edepli bir kızmış ama Victoria's Secret Gelinlikleri de safi tepeden tırnağa tesettür olduğu için Mehmene Banu olaya müdahale etmiş. .
-Kızım bak..Baban olacak papaz çok yaşlı. Ha bu gün ha yarın kuyruğu titretir. Adamcağızın son isteğini yerine getir bari. Hem Vicoria's Secret gelinlikleri çok kapalı gelinlikler olduğu için bu sıcakta isilik olabilirsin maazallah.
Kerem de lafa girmiş:
-Gözünü seveyim Aslı lütfen caz yapma. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Şunun şurasında gerdeğe ne kaldı. Haydi bir tanem he de de bir an önce işimize gücümüze bakalım.
Aslı ’Gerdek ’ sözünü duyunca yanakları al al olmuş mahcubiyetten.
-Ay neler de söylüyorsun sen? Ne ayıp. Neyse öyle olsun bakalım.
Velhasılıkelam Mehmene Bânu Kerem ile Aslı olayını da bağlamış. Ama tabii ki söylemeye gerek yok kader de ağlarını örmekteymiş aynı anda. Bilindiği üzere böyle durumlarda hep örer dururmuş zaten.
O ana kadar ağzını açmamış olan Şehzade Berati nihayet konuşmuş.
-Ulan ana..Herkese iyi kötü bir şeyler buldun buluşturdun da şurada kendi öz oğluna bir şeyler ayarlamadın. Ana olacaksın bir de. Yazıklar olsun.
Mehmene Bânu cevap vermiş.
-Ulan büyük ablan Dürr-ü Şahvar'ı everdik de ne oldu? Namussuz kızın yine saraydan çıktığı yok. O değil de bir de damat besliyoruz anasını satayım. Şimdi seni evlendireceğim sen de çıkmayacaksın saraydan. İşin yoksa bir de gelin besle. Onunla kalsa iyi. Yapıyorsunuz bir sürü velet, size bunca yıl baktığımız yetmiyormuş gibi bir de veletlerinize bakıyoruz. Yok oğlum yok. Sana kız mız yok.
Şehzede Berati fena halde öfkelenmiş.
-Demek öyle ha... Demek mesele çocuk meselesi...Ulan ben de memlekette ne kadar leylek varsa toplayıp sarayın bahçesine doldurmazsam...Görürsün sen çocuğu.
Mehmene Bânu kıs kıs gülmüş ve içinden ’ Salak şey..Çocukları hâla leyleklerin getirdiğini sanıyor...Hey ya Rabbim bu çocuk kime çekti böyle ?’ demiş.
Onlar böyle konuşurken papaz efendi çoktan gelinliği dikme işine başlamış bile. Hatta ilk provasını bile yapmış. Sadece bir iki rötuş kalmış.
Derkene efendim '' Mescide git ve bir iki ay yemeden içmeden tevbe istiğfar'da bulun'' diye huzurdan gönderilen Leyla tekrar dönmüş odaya. Mehmene Bânu'nun huzurunda diz çökmüş edeplice.
-Sultanım ölümü öp o şehzadeyi bana yap.
Mehmene Bânu Şehzade Berati’ye baktığında görmüş ki bu saf çocuğun gözlerinden de kırmızı renkli kalp ikonları fırlamakta yani vaziyet oldukça vahim. Leyla’yı bertaraf etmek için önce çantasından çıkardığı biber gazını sıkmış. Leylanın ’ Baskılar bizi yıldıramaz ’ Diye edepli bir şekilde fısıldaması üzerine bu sefer bahçede gezinmekte olan Pitbul cinsi Tomaları üzerine salmış ama Leyla yine edep içinde fısıldamaktaymış ’ Şehzade hakkımız , söke söke alırız ’ diye. Artık son çareye başvurmak zorunda kalmış Mehmene Bânu ve emretmiş Esrarkeş Recep Paşa’ya
-Paşa bunu alıyoruz. Gereğini acilen yerine getiriyorsun.
Berati’nin ’ Aman, yaman ’ Demesine fırsat vermeden Esrarkeş Recep Paşa hemen oracıkta Leyla’nın kellesini de alıvermiş. Oldum olası kan tutan şehzade Berati titreyerek boy aynasının arkasına gizlenmiş.
Leyla da hikayemizin ikinci müteveffası olarak Dar-ü fenadan, Dâr-ü Bekâya üfûl eyleyince Mehmene Bânu Papaza dönmüş. Bakmış papaz gelinliği bitirmiş.
Artık Kerem ile Aslı’nın düğünü yapıp onları Saraydan sepetlemenin zamanı gelmiş. Gelmesine gelmiş ama ortada bir engel daha varmış. Aslı Hıristiyan, Kerem ise Müslümanmış.
Kerem’e sormuş
-Evlat..Kız Hıristiyan?
Kerem daha ağzını açmadan Aslı cevap vermiş:
-Teferruatlara takılmayın Sultanım.
Neyse efendim bu kısmı uzatmayalım.
Sonunda Kerem ile Aslı’nın nikahları kıyılmış. Artık sıra halvet olmaya gelmiş. Kerem şimşek gibi bir dalış yapmış Aslı'nın gelinliğine ama düğmeleri çözmek ne mümkün. Namussuz papaz gelinliği öğle sıkı yapmış ki Kerem ne yaparsa yapsın düğmeler bir türlü çözülmüyormuş. Oysa Kerem’in de Aslı’nın da ateşi yükselmiş vaziyetteymiş. Bir an önce vuslata ermek istiyorlar ama düğmeler öldüm Allah açılmıyormuş. Kerem artık dayanamamış ve bir offf çekerek almış sazı eline bakalım neler söylemiş:
Dam üstünde un eler
Dam üstünde un eler
Tombul tombul memeler
Zalım oy zalım zalım .
Memeler baş kaldırmış
Memeler baş kaldırmış
Çözülmüyor düğmeler
Zalım oy zalım zalım
Türkünün bitmesiyle birlikte ateşi başına vurmuş olan Kerem yanmaya başlamış.
Aslı hemen yangın tüpüyle olaya müdahale etmeye çalışmışsa da şimdiye kadar nerede görülmüş ki bir yangın tüpünün dolu olduğu. Elbette ki onların odasındaki ve saray koridorlarındaki tüm yangın tüpleri boşmuş.. Zavallı Kerem yana yana feci şekilde kül olmuş.
Aslı ’ Yazık oldu aslan gibi delikanlıya’ Dedikten sonra her edepli ve aynı zamanda temizlik budalası kız gibi hemen temizlik işine koyulmuş. Kerem’in küllerini temizlemek için elektik süpürgesinin fişini prize takmasıyla birlikte süpürgedeki bir kaçak sebebiyle 220 volt cereyan tüm vücudunu sarmaya başlamış.
Zavallı Aslı kendisini o anda Kerem’in kollarında hissetmiş ve ’ İçimi titretiyorsun aşkım ’ Diyerek titreye titreye can vermiş.
Kızının elektrik süpürgesine sarılıp ’ İçimi titretiyorsun aşkım ’ Diyerek erotik inlemeler içinde olduğunu gören papaz efendi ’ Aha da kız kafayı yedi ’ demiş ve onu kurtarayım derken o da elektriğe kapılarak can vermiş. ( Böylece müteveffa listesine üç kişi daha eklenmiş )
Kerem ile Aslı Rahmet-i Rahmana, papaz ise nâr-ı cehenneme uçtuktan sonra Mehmene Bânu kızı Şirin ve Esrarkeş Recep Paşa’yı yanına alarak ’ Bakalım Ferhat ne halt ediyor ’ Diye bakmak üzere dağa çıkmışlar.
Garibim Ferhat elinde kazma kürek deli gibi vuruyormuş dağlara taşlara . Bir taratan da türkü çığırıyormş.
Dağlar seni delik delik delerim
Kalbur alır toprağını elerim.
Türkü güzelmiş hoşmuş ama daha bir karış bile delinmemiş dağ. Mehmene Bânu öfkeyle bağırmış.
-Ne lan bu? İki saatte bu kadar mı delebildin?
Ferhat cevap vermiş.
-Sultanım..Biz molla adamız. Elimiz kalem tutar bizim. Anca bu kadar oluyor.
Recep Paşa atılmış.
-Delikanlı bir de balyozu dene. Kazma ile zor olur.
Ferhat yerden balyozu almış. Güç bela başının üzerine kaldırmış. Ama ayakları titriyormuş. Tam dağa indirecekmiş ki artık takati kesilmiş. Balyozla birlikte dağdan aşağı yuvarlanmış ve aşağıdaki kayalara çarparak feci şekilde can vermiş.
Şirin uçurumun başına gelip Ferhat’ın nereye düştüğüne bakayım derken onun da ayağı kaymış ve uçurumdan aşağı Ferhat’ın yanına düşmüş. ( İşte o tarihten sonra literatürümüze bir söz daha girmiş: ’ İnsanın başına ne gelirse ya meraktan ya da kayaraktan gelir ’ Şirin merakının kurbanı olmuş ve kayarak çok feci bir şekilde ölmüş.
Tüm bunların müsebbibi Esrarkeş Recep Paşa ise kıs kıs gülmekteymiş çizgi film kahramanı Değerli adlı köpek gibi. Mehmene Bânu dayanamamış artık. Uçurumun başında kıs kıs gülen Recep Paşanın tam arkasında konuşlanmış ve kıçına şiddetli bir tekme sallayarak onu da uçurumdan aşağı postalamış.
-Geberr namussuz herif.
Daha sonra Sarayına dönmüş ve hiç bir şey olmamış gibi aynanın karşısına geçmiş.
-Ayna ayna, güzel ayna..Söyle bana..Bu kainatta benden güzel var mı?
Hâla aynanın arkasında olan Şehzade Berati öfkeyle bağırmış.
-Ne güzelliği ulan. Dünyada senden daha gudubet, daha zalim, daha taş kalpli bi karı var mı ki.
Mehene Bânu afallamış.
- Ne diyorsun ulan sen. Parçalarım seni.
Berati artık yılların öfkesini alıyormuş anasından.
-Sen kendini güzel mi sanıyorsun? Yetti be...
Mehmene Banu aynaya doğru yürümüş zorlukla. Eline bir şamdan alarak aynayı tuzla buz etmek istiyormuş. Şamdanı kaldırıp tam aynaya vuracağı anda hasodabaşı Zencefil Ağa da elinde sazı ile içeri girmiş ve söylemiş bakalım ne söylemiş:
Güzelliğin on par'etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman.
Gönlümdeki köşk olmasa.
Mehmene Bânu şaşkınlıklar içindeymiş. Senelerdir karşına geçip ’’ Ayna ayna ’’ Dediği aynanın arkasından oğlu Berati’nin çıkmasına oldukça şaşırmış ama asıl şaşkınlığı Zencefil Ağa imiş. Arabistan'dan getirilmiş olan bu hadım Arap’ın kendisine ilan-ı aşk etmesi Mehmene Bânu'yu daha da şaşırtmış.
Artık dayanamamış ve o da almış eline sazı ve söylemiş bakalım neler söylemiş:
Efendim bu kısımda Zencefil Ağa ile Mehmene Bânu arasında bir düet oldu tabii ki. Şimdi o düeti izliyoruz:
Mehmene Bânu
Ben bir avuç darı olup
Yere dökülecek olsam
Goy beni nice neylersin balam
Sen beni nice neylersin
Zencefil Ağa
Sen bir avuç darı olup
Yere serpilecek olsan
Ben bir güzel toyuk olup balam
Seni de yersem ne dersin
Mehmene Bânu
Ben bir güzel ceylan olup
Dağa da çıkacak olsam
Goy beni nice neylersin balam
Sen beni nice neylersin
Zencefil Ağa
Ben bir güzel avcı olup
Peşine gelecek olsam
Seni de vursam neylersin balam
Seni de vursam neylersin
Mehmene Bânu
Ben bir güzel elma olup
Sandığa girecek olsam
Goy beni nice neylersin balam
Sen beni nice neylersin
Zencefil Ağa
Ben bir güzel açar olup
Sandığı açacak olsam
Seni de yersem neylersin balam
Seni de yersem neylersin .
Mehmene Bânu edepli bir şekilde sormuş:
-Zencefil Ağa sen hadım değil miydin?
Zencefil Ağa cevap vermiş?
-Sultanım..Sizin gelişen teknolojiden haberiniz yok sanırım. Merak buyurmayın. Hallettim ben o işi.
O ana kadar suskun duran Şehzade Berati artık iyice küplere binmiş.
-Ulan kendine bile buldun. Bana hâla bulacaksın...Defolun lan sarayımdan. Gidin nerede kim kimi yiyecekse yesin.
Zencefil Ağa Mehmene Bânu'nun kulağına eğilmiş.
-Sultanım..Arabistan’a gidelim mi? Benimle gelirsen sana ağırlığınca altın veririm valla.
Sonra durmuş bir an ’’ Ulan geri zekalı, ağırlığınca altın ne demek. O kadar altını nereden bulacaksın şapşal...Tamam saray hazinesinden baya tırtıkladın ama ..Yok yok, başka bir şey teklif edeyim ’’ Demiş hemen. O tam ağzını açacakmış ki Mehmene Bânu cevap vermiş.
-Bak Hacı...Sen hacı, ben bacı olmaz bu iş. Başka bir çare bulalım.
Zencefil Ağa Mehmene Bânu'nun en hassas olduğu konudan girmiş.
-Sultanım...Sen de hacı ol...Gel benim zevcem ol...Birlikte hacca gidelim.
Velhasılıkelam Mehmene Bânu ve Zencefil Ağa önce dünya evine girmek, sonra da birlikte hacı olmak için Arabistan’a doğru develeriyle birlikte yola çıkarken fonda bir ilahi çalmaya başlamış.
Kabe’nin yolları bölük bölüktür.
Benim yüreciğim delik deliktir
Dünya dedikleri bir gölgeliktir.
Canım Kabe’m varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana
Eşim dostum yüklesinler yükümü
Komşularım helal etsin hakkını
Görmez oldum ırak ile yakını
Canım Kabe’m varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana.
İki sevdalı develerini Arabistan çöllerine doğru sürerken Şehzade Berati almış sazını eline ve bu hikayenin finalini yapmış işte şu türküyle:
Giderim kırağınan lili halili halili fincanlım
Gül yoldum orağınan
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Gül mevsimi tez geçer lili halili halili fincanlım
Kavuşak sağlığınan
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Giderim dur diyen yok lili halili halili fincanlım
Kebab oldum yiyen yok
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Ayrılık gömleğini lili halili halili fincanlım
Benden başka giyen yok
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Giderim gidişimdir lili halili halili fincanlım
Yollarım ibrişimdir
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Eğil bir yol göreyim lili halili halili fincanlım
Belki son görüşümdür
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Ne alaka demeyin. Zavallı çocuk şaşkınlıktan ne dediğini biliyor mu?
Neyse efendim. Bu hikaye de böylece biter. Gökten üç elma düşmez tabii ki. Amasya gibi bir yerde sadece üç tane elma ayıp olmaz mı biraz? Elma yağdı adeta...Tabii ki bu hikayeyi okuyan herkesin başına. Ama yorumlarıyla ya da önerileriyle destekleyen dostların başına daha da fazla yağdı elmalar. Afiyet olsun efendim.
&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( En Deplisinden Aşk Hikayeleri--8. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.