Tezvirata karşı “doğrusu ne”

Yeterince yalan duyarsanız, doğruyu artık tanıyamazsınız. Her gün yalana maruz kalırsanız, sıradanlaşır ve yalanlar hakikatiniz olmaya başlar. Yalanlar üstüne inşa edilmiş “hakikatin” ise ilk sarsıntıda yıkılması kaçınılmazdır. Yıkılmamak için hakikat temelinizi sık sık gözden geçirmeli ve temeli çürük “yalan hakikatinizi” terk etmelisiniz. Ve unutmamalısınız; “Yalanların sonu gelmez, doğrusu ne demedikçe!”

  Yeni Şafak
Tezvirata karşı “doğrusu ne”
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Dr. Abdulkerim Diktaş

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi

Tezvir; yalan-dolan, dedikodu.

Tezvirat; tezvirin çoğulu, yalanlar-dolanlar, dedikodular.

Toplumsal barışı tehdit eden en büyük tehlikelerden biri tezvirattır. Yalan ve dedikodu kelimeleri kavramsal boyutta tezviratı tanımlamak bakımından biraz eksik kalır. Bunun yanına bir de “kovuculuk” diye ifade edilen ve toplumsal barışı sabote eden sözel eylemleri de eklerseniz, tezvirat kavramını daha iyi tanımlayabilirsiniz. Yalanın, dedikodunun, kovuculuğun kitlesel bir boyutta eyleme dönüştüğü toplumlarda fitnenin zuhur etmesi kaçınılmazdır. Eğer bir toplumda fitne örgütsel bir hareket biçimi haline geldiyse, o toplumda maddi ve manevi yıkım, kaos ve anarşi öngörüsü, yanlış bir öngörü olmasa gerek…


DALGA DALGA YAYILAN FİTNE

Tezvirat kavramı iki veya daha fazla kişi arasında geçen diyaloglarla başlar ve dalga dalga tüm topluma yayılır. Bu sevimsiz davranış biçimi, çağımızda iletişim araçlarının gelişmesiyle, etkileri açısından zirve yapmıştır. Zira bu araçları kullanan siyasetçiler, sivil toplum örgütleri, köşe yazarları, medyada veya sosyal medyada kitlelere hitap eden her meslekten ve her meşrepten insan bilerek veya bilmeyerek tezvirat yapmakta, kastı olmayanlar dahi bu yanlışa çokça alet olmaktadır. Medya ve sosyal medya, bunun sayısız örnekleri ile doludur.

Peki; siyasetten hukuka, ekonomiden kültüre, sanattan ilahiyata, spordan sağlığa, tarımdan enerjiye kadar hemen hemen tüm alanlarda binlerce tezvirata maruz bırakılıyorken, hakikate nasıl ulaşacağız, doğruyu nasıl ayırt edeceğiz?


“BİR FASIK SİZE BİR HABER GETİRİRSE EVVELA TAHKİK EDİN”

Cevap, öncelikle inanç sistemimizin değer kodlarında saklı:

Bir fasık haber getirdiğinde onun doğruluğunu enine boyuna araştırmakla mükellefiz.

Zannın çoğundan sakınmak zorundayız.

Birbirimizin ayıbını, suçunu araştırmaktan menedildiğimizi unutmamalıyız.

Kimsenin kimseyi çekiştirmemesi boşuna emredilmedi ve hatta bu fiilin ölü kardeşinin etini yemeye benzetilerek ne kadar tiksindirici olduğu boşuna ortaya konmadı.

Bilmediğimiz şeyin ardına düşmemek konusunda ikaz edilirken, duyduğumuzdan, gördüğümüzden ve hatta kalbimizden geçenden bile hesap günü sorumlu tutulacağımızdan boşuna haberdar edilmedik.

Aklı faal kullanmak ve delilsiz konuşmamak konusu insanı değil de diğer mahlukatı mı ilgilendiriyor?


Buradan hareketle diyebiliriz ki; “doğrusu ne?” diye sormayı günlük yaşantımızın bir rutini haline getirmeliyiz.

Kamu adına yayın yapan bir kurumun çok güzel bir sloganı var;

“Yalanların sonu gelmez, doğrusu ne demedikçe!”

Maruz kaldığımız herhangi bir bilgi ile ilgili aklımızda soru işaretleri olmalı, bilginin doğruluğunu farklı kaynaklardan teyit etmeliyiz. Ne toptan ret, ne toptan kabul; önce tahkikat.

Tahkikat için yola çıkarken de el fenerimiz “doğrusu ne?” olmalı.

Burada felsefi bir tartışma olan “kime göre doğru, neye göre doğru” paradoksuna girmeyeceğim. Zira doğrular farklı olsa da gerçek tektir. Bizim burada doğru bilgiden kastımız da gerçek bilgidir. O nedenle doğrusu ne derken gerçeğin peşinde olduğumuz bilinmelidir.


EĞİTİMLİ İNSANLAR DA TEZVİRAT YAYIYOR

Hakikati aramak, doğrusunu sorgulamak her bireyin hayatına tatbik etmesi gereken temel bir davranış biçimi ise de bunun eğitim seviyesi yüksek bireylerde daha görünür olması beklenir. Üniversite mezunlarının, master-doktora yapmış kişilerin, akademisyenlerin, hukukçuların, eğitimcilerin, sosyologların, psikologların, yazarların ve daha nice yüksek eğitim sahibi şahsın hakikatin yorulmaz arayıcıları, bulduklarında ise yılmaz savunucuları olması gerekir. Ancak tezvirata sahip çıkanlar arasında bu kesimden bireylerin hiç de azımsanamayacak sayıda olduğu görülüyor. “Doğrusu ne?” gibi basit bir soruyu sormaksızın eline gelen ilk tezvirata sarılıyor, hakikatmiş gibi savunuyor. Nitelikli insanların duyduklarını gerçek kabul ederek kasıtlı veya kasıtsız bir şekilde bunu davranışa dönüştürmesi ve akabinde duyumdan öte hiçbir değeri olmayan tezviratı yayması, ülkemizin kronik sorunlarından biri haline gelmiş durumda.


MEDYA OKUR-YAZARLIĞI ÖNEMLİ

Doğrusunu arama ve tezvirata kapılmama becerisini gelecek nesillere kazandırabilmek için 2006 yılında müfredata medya okur-yazarlığı dersleri koyuldu. Buna göre öğrenci izlediği videoyu, filmi, haberi, programı; okuduğu kitabı, köşe yazısını, dergiyi; dinlediği müziği, söyleşiyi, podcasti bir eleştiri süzgecinden geçirecek ve toptan kabul veya toptan reddetmek yerine mantık süreçlerini işleterek çöp olanla hakikat olanı ayırt edebilecek. “Doğrusu ne?” diye sormaya erken yaşlarda başlayan birinin hakikate ulaşma süreçlerini bilmesi ve doğru kriterlerle hakikati aramaya koyulması kuvvetle muhtemel daha kolaydır. Bilgiyi farklı kaynaklardan teyit etme, doğru kriterler ile bilgiyi derecelendirme, tez ve anti-tez üretme, sentezleme, analiz yapma, muhakemede bulunma gibi üst düzey düşünsel beceriler kazanma konusunda medya-okur yazarı bireyler yetiştirme çabası, kıymetli bir teşebbüs olarak takdir görmelidir.

HAKİKATİ KORUMADA AHLAK ŞART

Bu güzel bir gayrettir. Ancak ahlâk olmadan hiçbir sistematik ve bilimsel bilginin, tezviratın olumsuz etkilerini ortadan kaldırmayacağı bilinmelidir. Bu nedenle ister aklî temellere dayandırılsın isterse de naklî temellere dayandırılsın, ahlâkın mutlaka faal olması gerekir.

Son söz: Yeterince yalan duyarsanız, doğruyu artık tanıyamazsınız. Yalanın dozu ve sıklığı önemli. Her gün yalana maruz kalırsanız, sıradanlaşır ve yalanlar hakikatiniz olmaya başlar. Yalanlar üstüne inşa edilmiş “hakikatin” ise ilk sarsıntıda yıkılması kaçınılmazdır. Yıkılmamak için hakikat temelinizi sık sık gözden geçirmeli ve temeli çürük “yalan hakikatinizi” terk etmelisiniz.

Ve unutmamalısınız;

“Yalanların sonu gelmez, doğrusu ne demedikçe!”

( Tezvirata Karşı Doğrusu Ne Alıntı Yeni Şafak Gazetesi başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 21.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.