Ambulance—2.  Bölüm--


Ambulans artık dönüş yolundaydı ama sadece yolundaydı. İlerlemesi, hatta kıpırdaması bile neredeyse mümkün değildi. E-5 Kararayolu trafikte öncelikli araçlarla dolmuştu ki bu araçların başında dabakhaneye b.k yetiştirme telaşında olan hafriyat kamyonları gelmekteydi. İkinci sırada elbette ki ticari taksiler..Hemen peşi sıra yolcu minibüsleri ve servis araçları, müteakiben özel araçlar ve son olarak belediye otobüsleri...Ambulanslar trafikte öncelik bakımından her zaman en son sırada yer alırlardı.


İsmail başladı küfretmeye.

- Hay bendeki şansın, talihin, kaderin...Ulan ne güzel tombalacılık yapıp yolumuzu buluyorduk. Neymiş efendim helal kazanç kutsalmış. Al sana helal kazanç. Haydi şimdi çık çıkabilirsen bu trafik keşmekeşinin içinden.

Cenap hoca tam ’ Söylenme.. Allah'ın gücüne gider’ Diyecekti ki telefonu çaldı. Arayan Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye servisi doktorlarından Metin Beydi. Hastaya ameliyatı o yapacaktı.

-Alooo. Cenap Hocam! Ne oldu? bayağı geciktiniz? Hastanın durumu nasıl?

Cenap Hoca arka tarafa baktı. Hastanın gözlerinde bariz bir kaykılma söz konusu olsa da gidici olup olmadığı hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildi.

-Hocam ! Hastada yer yer yamulma ve gözlerinde kaykılma olsa da hali hazırda sıhhat ve afiyette diyebiliriz. Ama bu trafik açılmazsa vaziyet vahim. Yani siz isterseniz çam fıstıklı irmik helvası olayını başlatabilirsiniz.

Efendim
, hastanelerde müthiş bir değişim ve ve gelişim meydana getiren hükumet, nasıl ki acil servisleri kız isteme, görücü gelme merkezleri olarak da kullanıyorsa, nasıl ki hastaların morallerini takviye yanında cenaze ve defin işlemleri için her hastanede imam ve hafızlar bulunduruyorsa aynı şekilde hastanede ebedi hayata irtihal edenler için çam fıstıklı irmik helvası servisine de başlamıştı. ( Başlamadılarsa da bu yazıdan sonra başlayacaklarına adım gibi eminim)

-Tamam Cenap Hocam. Ben Rahime Hanım’a söyleyeyim başlasın helvaya. Sizin getireceğiniz hastaya nasip olmasa da mutlaka birilerine nasip olur. Siz de acele etmeye bakın.

***

Trafik resmen kilitlenmişti. Tuncay anons yaptı.

- Lütfen ambulansa yol açın. Heeeeyy 34 JĞQ..Sana diyorum. Sağa yanaş da geçelim.

34 JĞQ’nun değil sağa yanaşmak, kıpırdayacak durumu yoktu. Bu arada ambulansın tam arkasında bir hafriyat kamyonu şoförü zart zart korna çalarak ambulanstan yol istiyordu. İnanmayacaksınız ama evet, zart zart korna çalarak ambulanstan yol istiyordu bir hafriyat kamyonu.

Tuncay ’ la havle vela kuvvete, illa billah’ dedi. Kamyon hâla korna çalmaya devam edince bir kez daha ’ la havle vela kuvvete illa billah’ Dedi. Bu durum üçüncü kez tekrarlanıp kamyonun şoförü bir de ’ Ulan yol versene hırbo’ demez mi? Cenap Hocanın ’ Evladım sakinnn’ demesine aldırmadan ambulanstan indi.

Tuncay’ın ambulanstan indiğini gören kamyon şoförü de elinde bir levye demiri ile kamyonundan indi.

İki dakika sonra Cenap Hoca, Metin Hocayı aradı telefonla.

-Alooo. Metin Hocam. Yolda bir hasta daha aldık.
-Allah Allah. Durumu çok mu acildi? Nesi varmış?
-Hocam ! vatandaşın g.tüne levye demiri kaçmış.

Metin Hoca başını salladı.

-Yahu kardeşim ne oluyor bu millete böyle?  Birinin boğazına döner bıçağı giriyor, ötekinin g.tüne levye demiri kaçıyor. Daha neler göreceğiz bakalım.

Evet.. Şimdi ambulansta iki hasta vardı. Doktor Cenap, Hemşire Aysel’e ’ Kızım ! Bu hastaya da bir dekstroz tak. ’ Diye talimat verdi.

Tuncay ve İsmail’in kanepeye uzattıkları hafriyat kamyonu şoförünün ( Kanepe işte. Sedye değil. Bu ambulans bildiğiniz ambulanslardan değil zaten ) başının altına bir oyalı kırlent yerleştirdi hemşire Aysel...Kırlent üzerindeki oya tam bir sanat harikasıydı. Bunu gören Hülya Hanım atıldı hemen:

-Kız o ne güzel oya öyle. Gözün kör olmasın e mi? Bunu nasıl ördün? Dur da örneğini alayım.

Aysel bir taraftan elindeki ören bayan dantel kukasından aldığı ebruli ip ile oyanın örneğini çıkartırken öte taraftan Hülya Hanıma cevap verdi.

-Valla ben de Baş  Hemşire Deniz Ablamdan öğrendim. Bu işin asıl ustası odur. Ameliyat yaralarına bile dikiş yerine teyel çeker ya da üzerine danteller hazırlar.

Bu arada ambulans bir kaç metre ilerleyebilmiş ama sonra tekrar durmak zorunda kalmıştı. İsmail ana avrat küfürleri saydırdırken Tuncay yine anons yaptı.

- 34 WQX Lütfen sağa yanaşır mısın kardeşim.

34 WQX Plakalı araç hiç mi hiç oralı değildi. Tuncay bir kez daha anons yaptı.

-Heeeyy sana söylüyorum angut. Sağa yanaş.Görmüyor musun arkandaki ambulansı ?

34 WQX Plakalı BMW den her halinden Mafya elemanı olduğu anlaşılan bir vatandaş indi. Elinde bir beyzbol sopası vardı. Anonsun ambulans şoförü İsmail tarafından yapıldığını sanmış, İsmail’i de ufak tefek görünce yanındaki Tuncay’a hiç dikkat etmemişti.

Öfkeyle ambulansın kapısına yapışıp çekmeye başladı.

-Ulan dürzü ! Sen kime angut diyorsun bakayım? Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

İsmail, bu ayının kim olduğunu bilmiyordu ama aldırmadı. Zira Tuncay ambulanstan inmeye hazırlanıyordu ve az sonra öğreneceklerdi kim olduğunu.

Yine iki dakika sonra Doktor Cenap , Doktor Metin’i aradı.

- Alo hocam. Bir hasta daha aldık yolda.
- Ohoooo. Başlarım böyle işin içine. İyice  b.kunu çıkardınız. Kardeşim siz Hızır acil servis misiniz yoksa E-5’te servis yapan yolcu minibüsü mü? Bunun nesi varmış?
-Hocam! Bu hastamızın da g.tüne beyzbol sopası kaçmış vaziyette. Yalnız hemen söyleyeyim: Bu hastamız oldukça saygın bir vatandaş. Kendisi Baba Osman’ın adamıymış.
-Baba Osman’ın adamı mı? Baba Osman'ın adamları sapıktır ama böylesi değil. Yani onun adamları kıçlarına beyzbol sopası sokmazlar.
-Ha ha haaaa. Hocam o kısmı hastaneye gelince anlatırım. Kısaca bu gün bizim Tuncay fazla mesai yapıyor diyeyim sen anla.

Bu arada Kamyon şoförü ’ oy gözüüümmm’ diye inleyince BMW’li eleman dayanamadı.

-Gözünü boş ver de g.tüne bak sen. Koskoca levye demiri girmiş vaziyette.

Kamyon şoförü alaycı bir bakış attıktan sonra cevap verdi.

-Dinime dahl eden bari Müslüman olsa? Oğlum sen kendine baksana. Herif sana da beyzbol sopası monte etmiş n’aber.

Cevat bey de gözlerini açtı ve bir şeyler demeye çalıştı:

-ahdfğjuyyt mığğğfadcızz  görrttt.

Diğer iki hasta birbirlerine bakarken Hülya Hanım tercüme etti.

-’Siz yine iyisiniz. Bana üstten girdi, alttan çıktı diyor.’

Onlar böyle konuşurlarken ambulans zar zor Yenisahra geçidine kadar gelebilmişti. İsmail az bir boşluk bulup gaz pedalına dokunduğu anda yaşlı bir kadın -orada koskoca bir üst geçit olduğu halde- birden kendini caddenin ortasına atmasın mı? Zavallı İsmail ani bir frenle kadına çarpmaktan son anda kurtulsa da kadın hiç bir şey olmamış gibi yürümeye devam edince Tuncay dayanamadı artık.

-Heeey Teyze ! Nereye gidiyorsun?

Kadın yolun ortasında durdu. Başındaki ehramı az bir şey düzelttikten sonra cevap verdi:

-Vışşşş sene ne çi? Eltim cile cidirem.

Cenap Hoca ’ Ah şu Erzurumlular’ dedi.

***

Ambulans, harala gürele santim santim de olsa ilerleyerek tam Göztepe Köprüsü civarına gelmişti ki yol bir kez daha tam anlamıyla kapandı. Bu sefer yolda oldukça büyük bir kalabalık vardı. Belli ki bir kaza olmuştu.

İsmail mecburen ambulansı durdurduğu anda Hülya Hanım yılların alışkanlığı ile seslendi.

-Şoför Bey lütfen başka yolcu almayın. Ayol nefes alacak halimiz kalmadı.

Ambulans ekibi Hülya Hanıma aldırmadan arabadan indi. Gerçekten de yerde bir genç boylu boyunca uzanmaktaydı. Bu bir motosiklet sürücüsüydü ve gayet doğal olarak(!) ne kaskı, ne de ehliyeti vardı. Ona bindiren taksinin şoförü ise anında yakalanmış ve motosiklet şoföründen beter hale getirilmişti çevreden yetişen hamiyyetperver vatandaşlar tarafından. Hatta öylesine bir dayaktan geçirilmişti ki damarlarında 220 Promil alkol olduğu halde bir tek promil bile kalmamıştı. Neredeyse tüm promiller yerlere dökülmüştü burnundan ve ağzından akan kanlarla.

Ambulansın geldiğini gören hamiyyetperver vatandaşlar yaptıkları ilk yardımın (!) gurur ve heyecanı ile ambulansa yöneldiler.

-Ulan nerede kaldınız o..spu çocukları. Çocuk ölüyor. Size telefon edeli bir saat oldu. İki adımlık hastaneden bir saatte mi gelinir?

Ambulans ekibi daha ’ Biz bu hasta için gelmemiştik. Başka hastaya gitmiştik oradan dönüyorduk’ Diyemeden İçlerinden biri direkt İsmail’in üzerine, bir diğeri Cenap Hocaya yöneldi. Biri de ’ Vurun şerefsiz gavatlara ’ Diye gaz veriyordu.

Her zaman olduğu gibi iş yine Tuncay’a kalmıştı.

Beş dakika sonra Tuncay, İsmail, Cenap Hoca ve Aysel’de yer yer mevzi hasarlar olsa da Tuncay’ın cansiperane gayretleriyle karşı taraftan dört kişiyi daha ambulansa almak zorunda kaldılar.

Doktor Cenap Bey son kez bir daha aradı Metin Hocayı.

- Hocam altı hasta daha aldık. Birisine araba çarpmış, birisine hamiyyetperver vatandaşlarımız çarpmış geri kalan dördüne de Tuncay çarptı. Haa bu arada Aysel’in kahramanlıklarını da unutmamak lazım. Biber gazı ile yaptığı o müthiş savunma  Tuncay’ın işini bayağı kolaylaştırdı.

Metin Bey alışıktı ambulansların uğradığı saldırılara.

-Cenap Hocam ! Sizlerde bir hasar var mı?

-Var hocam ama önemsiz. Bende bir sol göz morarması ve patlamış bir dudak, İsmail’de iki diş eksilmesi, Aysel’de yolunmuş bir tutam saç...

-Peki Tuncay?

-Hocam ! Onda bir iki hafif çizik dışında hasar yok.

****

Ha pardon... Bu  arada önemli  bir  ayrıntıyı  atladık:

Ambulance oraya gelene kadar o zavallı kaza geçirmiş çocuğa soğan koklatmaktan, ağzında biriken kanı kussun diye tuzlu su içirmeye, sırtlayıp hastaneye taşıma girişiminden, sol göğüs kafesi kemiklerinden birini çatlatıncaya kadar kalp masajına kadar her türlü ilk yardımı yapılmıştı bunca ilk yardım dersi gören hamiyyetperver vatandaşlarımız tarafından.

Ve tabii ki unutmamak lazım en önemli ilk yardımı: Bol bol selfi çekmişler hatta canlı yayın yapmışlardı face bookta.

***

Ambulance, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesinin önüne yanaştıktan yaklaşık bir saat sonra acil serviste tüm sağlık personeli ve hasta yakınlarına çam fıstıklı irmik helvası ikram edildi. Maalesef Cevat Abi Hakkın rahmetine kavuşmuştu.

10 Mart 2017  Tarihinde böbrek rahatsızlığı sebebiyle acilde yatmakta olan Sami Biberoğulları adlı yaşlı hasta ’ Ulan Allah'ınız yok mu sizin? Bir lokma irmik helvası da bana verin’ Dese de zavallı adama ’Amca kolunda serum var. Hem sen yaşlı adamsın. Şimdi şekerin yükselir, tansiyonun fırlar’ Diyerek bir gıdım bile vermediler. Oysa onun -söz konusu tatlı olunca- ruhunu bile satacak kadar tatlı delisi olduğunu, hiç bir tatlı türünün onda en küçük bir rahatsızlık yaratamayacağını bilmiyorlardı. Zavallı hastanın tüm yalvarmaları boşa gitti. Bu  öykü  de  burada  bitti.


( Ambulance—2. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 21.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.