*****


Oysa ki hiç istememişti böyle olmasını. Acısını hissetmiyordu artık farklı görüyordu gözleri dünyayı.Annesi ve hiç hatırlayamadığı babası gözlerinin önündeydi. Saman sarısı saçları,mavi gözleriyle babası ve güzeller güzeli annesi Ali’ye el sallıyorlardı.Babası ‘’oğlum koş,koş oğlum’’ diye çağırıyordu,annesi de babasının arkasında kollarını açmış’’ hadi Ali, hadi oğlum’’diye bağırıyordu.

Ali düştüğü yerden kalkıp koşmaya başladı,yaşayamadığı anne-baba sevdasına doğru..........


*****


Duvardaki şiir bir kez daha kamçılıyordu duygularını. Küçücük ellerini dizlerinin arasına sıkıştırmış,koca evde sessizliği hıçkırıkları bozuyordu ve damlalar döküldükçe duygularında ki karmaşıklık çözülmez bir hal alıyordu.Bir süre sonra duvarda ki şiiri okuyordu....

ÇOCUK

Sus çocuk!
Daha küçüksün sen...
Ellerin küçük,
Fikirlerin küçük.....


Kimin var ki hayatta,
Söyle!
Nerde çok benzettikleri baban,
Nerde sıcaklığını aradığın annen.


Şimdi sen söyle,
Bu hayatta konuşabilir misin böyle.
Sus çocuk!
Daha küçüksün sen,
Kimsesizsin bu dünyada,
Kimsesiz yaşayacaksın sen bu hayatta,,,


Bu şiiri ne zaman okusa annesi,babası ve dört duvar arasına hapis olmuş yalnızlığı yüreğinde bir ızdırap oluyor bu ızdırap,anne,baba özlemi her göz yaşında bin özlemle kendini yineliyordu...


- *****


Hakan gençliğinin verdiği ateşle yerinde duramıyordu. Mavi gözleri,bir seksen boyu,düzgün vücudu ve saman sarısı saçlarıyla arkadaşlarının arasında farklı olduğunu gösteriyordu. Makedonya göçmeniydi büyük dedesi ve bu özellikleri ondan aldığını söylerdi ailesi.

Babası ,memurlar şehri Ankara’da memur,annesi Anadolu kadını bir ev hanımıydı.Ailenin tek çocuğuydu Hakan. Annesi Ayşe hanımın çocukluğunda geçirdiği hastalık sebebiyle kanında sorunlar oluşmuş ve bu yüzden tek çocuğundan başka çocuk olmamış olan diğer çocuklar sakat ve ölü doğmuştu. Ayşe hanımın bu durumu Hakan’ın üstüne aşırı düşmesine ve şımarık yetişmesine sebebiyet vermişti.Babası Ahmet Bey çocuğunun bu şekilde büyümesini uygun bulmuyor,eşine de kızamıyordu.

Hakan’ın rahat büyümesi ve fiziğinin düzgün olması kendisinde aşırı güvene sebep olmuştu. Bu yüzden kendini kızlara,sigaraya ve içkiye adamıştı. Durmadan yeni kız arkadaşlar ediniyor,eskilerini ise ağır ithamlarda bulunarak başından def ediyordu.

*****


Hakan okulun son sınıfına geldiğinde, sınıflarına yeni bir memur ailesinin kızı kayıt yaptırmıştı. Bu kız elma yanaklı,uzun boylu çok güzel bir vücuda sahipti.
Beş dakika sonra kız sınıfta kendisini tanıtıyor adının Elif olduğunu söylüyor ve babasının ataması dolayısı ile Ankara’ya yerleştiklerini anlatıyordu öğretmenine.

Maymun iştahlı olan Hakan her zaman ki duygularını bu yeni gelen kıza da hissetmiş ,Elif’ten çok etkilenmişti. Bir hafta sonra kafasında ki, düşüncelerini gerçekleştiriyor Elif’le arkadaş olmak istiyordu,ama bu kız ilk defa sert çıkmış Hakan’ın bu arkadaşlık yaklaşımını kabul etmemişti. Hakan bu durum karşısında Elif’i daha çok istemiş ve Elif için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış ama gözlerinde yıldızlar parlayan bu kızı bir türlü ikna edememişti.

Elif’i bu kadar çekici kılan neydi Hakan için kendiside bilmiyor diğer kızlarda hissetmediği duyguları yaşıyordu. Artık okul bitimleri ve hafta sonu tatilleri ona zor geliyor geceleri Elif’in hayalinden uyuyamıyordu.


*****


Elif geleli bir ayı geçmiş oda Hakan’ı beğenmiş ama onun yaramazlıkları yüzünden bir türlü Hakan’a güvenememişti. Elif bir sabah sınıfa geldiğinde sınıfın ortasında gül yapraklarından kocaman bir kalp yapılmış içine ‘’E’’ altına da ‘’SENİ SEVİYORUM’’ yazılmıştı. Bunu gören Elif bundan çok etkilenmiş,gözleri dolmuş ve Hakan’ı tanımaya karar vermişti.

Hakan ile Elif zamanla birbirlerine çok alışmış birbirlerini sevmiş ve her şeyi beraber yapmaya başlamışlardı.Hakan’ında eski çapkın hallerinden eser kalmamıştı.Okul bitimine evlenmeye karar vermişler ailelerinden izin bile almışlardı.

Okulun bitemesin den birkaç ay sonra Hakan ile Elif evlenmişler rüya gibi bir düğün yapmışlardı. Düğünde Elif’in küçük kardeşi Rıza ablasının kuşağını bağlarken bir büyük gibi onu her türlü kötülüklerden koruyacağının sözünü vermişti.
Hakan ile Elif’in ailesi zaten bu evliliğe önceden onay vermişler,iki aile birbirleri ile iyi anlaşmışlar ve düğün için iki aile de ellerinden geleni yapmışlardı.

Hakan’ın babası Ahmet Bey okulun bitmesi ve oğlunun evlenmesi ile oğluna tanıdığı bir arkadaşı vasıtasıyla bir markette iş bulmuş ,Hakan’ın eğitimine göre daha iyi bir konumda işe başlatmıştı...


*****


Güneş karanlığı bir bıçak gibi yararken Elif yatağından kalkmış ve doğru lavaboya koşmuştu. Bir haftadır böyle sabahları midesi bulanıyordu ve bu özünde Elif’i çok mutlu ediyordu, hamileliğin bütün belirtilerini göstermiş,bu sırrı Hakan’a söylemeye karar vermişti. Akşam Hakan’ın işten gelmesini bekleyecek ve Hakan’a bu mutlu haberi verecekti. Yatağına geri döndü ve uyuyan kocasını işe gitmesi için kaldırdı ve neşe içinde bir öpücük kondurdu yanağına.Hakan sabahın bu saatinde karısının bu mutlu halini uyku sersemliğiyle fark etmemişti. Kahvaltısını yapıp her zaman ki gibi isteksizce işine gitmek için evden çıktı.

Elif gün boyu heyecan içindeydi. Fotoğraf albümünü eline alıp eski günleri hatırladı. Ne de çabuk geçiyordu zaman,Ankara’ya babasının ataması yüzünden gelişleri,okulda ki ilk günleri,Hakan’ın şımarıklığı yüzünden onu çok zor kabul etmesi ...
Çok çabuk geçiyordu gerçekten zaman. Rüya gibi düğünleri olmuş,bütün yaşamını geçirdiği ailesinden kopmuş Hakan’ın ailesiyle birlikte ve onlara alışmıştı artık.

Hakan’ı zamanla çok sevmiş ona ömrünü adamıştı. Çok güzel giden evlilikleri boyunca Hakan’da ona iyi davranmış eski alışkanlıklarını da en aza indirmişti. Ama son aylarda Hakan’da biraz soğukluk hissetmiş ve ara sıra mesaiye kalmalar sıklaşmıştı. Elif bunu kendine bağlıyor,son zamanlar Hakan ile fazla ilgilenemediğini düşünüyordu. Elif bu sorunu da akşam Hakan’ın bir çocuğunun olacağını öğrendikten sonra sona ereceğine inanıyordu.

Elif fotoğraf albümünü yerine koyup akşam için hazırlıklara başlamış ve kafasındaki kötü duygularının sebebini kendi evhamına yorumlamış artık bu konuyu tekrar düşünmemek kaydıyla kapatmıştı.


*****


Hakan akşam işin yorgunluğu ile eve gelmiş duş aldıktan sonra yemeğe geçmişti. O akşam yemeklerde ve karısında farklılıklar olduğunu gözlemlemişti. Evde çeşitli yemekler yapılmış ve karısı her zamanki kıyafetlerinin yerine özel olanları giyinmiş etrafa gülücükler saçıyordu. Yemek bitiminde Elif,Hakan’ın boynuna aniden sarılıp ben hamileyim diye kulağına fısıldamıştı. Hakan önce ne yapacağını nasıl davranacağını şaşırmış,sonra karısının alnından öperek onu tebrik etmiş bu büyük mutluluğu paylaşmışlardı.

Akşam Elif yatağına yatar yatmaz uyumuş Hakan’ın ise o gece geç saatlere kadar gözlerine uyku girmemişti. Geçmişini hatırlamış ve şuan ki durumunu düşünmüş,değerlendirme yapmış ve gelecekle ilgili artık yeni düzenlemeler yapması gerektiğine karar vermişti.

Ama artık hiç bir şey kolay olmayacaktı Hakan için...


****


Tan yeri ağarırken Hakan büyük bir huzursuzluk içinde kalkmıştı. Karşısına alıp uzunca konuşmuş artık böyle bir ilişkiye devam edemeyeceğini,üstelik birkaç ay böyle boşluk yaşadığını bu yüzden bu durumlara kadar geldiklerini anlatmıştı. Ve en önemli sebebin ise karısının bir bebek beklediğini bu saatten sonra böyle bir ilişkiyi kendisine yakıştıramadığını söylemişti Arzuya.

Arzu ise bunu kabullenemiyor, kendi bedenini verdiği bir adamı asla bırakmayacağını söylüyor ve öfkesine yenik düşüp o gün evden kovuyordu.

*****


Hakan o sabah Gençlik parkında sabah kahvaltısını yaparken Arzu’yu tanıdığına pişman oluyor ve bunu nasıl yaptım diye kendine küfürler savuruyordu.

Arzu Hakan’ların markette bir firmanın satış elemanı olarak gelip gidiyor,firmanın mallarını markette açtığı standlarla tanıtıyordu.Arzu’nun neşeli tavırları,market içindeki hal ve hareketleri Hakan’ı etkiliyordu. Birkaç gün geçince Hakan’la tanışmışlar birbirini takip eden öğle yemekleri sonrası Arzu,Hakan’ı evine davet etmiş Hakan’da yapmaması gereken o hatayı yapmış,karısına ihanet etmişti.

Bu ihanetler Elif’in ilgisizliği ile beraber Hakan’ın beyninde haklı sebeplere dönüşmüş ve aldatmalar devam etmişti. Hakan sonradan bunun yanlış olduğunu anlamış ama Arzu’dan da kurtulamayacağını ve bu kadının daha ileri gidip yuvasını bile bozacağını fark etmişti.

O gün Gençlik parkından ayrılırken her şeyin sona erdiğini düzenli bir ilişki, düzenli bir hayat yaşayacağını planlamıştı. Ama hayatın insanın başına neler getireceğini Hakan’da bilmiyordu.


*****


Elleri küçücük,bir karışlık bir boyu vardı ve durmadan ağlıyor annesinin memesini ağzında hissedince sesi kesiliyordu. Çok güzel gözleri vardı bu çocuğun,herkes gözlerinin kendisinden aldığını söylüyorlardı. Hakan çocuğuna baktığında hep kendini görüyor, babalığın verdiği o hazzı bir ayı aşkın süredir iliklerine kadar yaşıyordu. Çok değişik anlatamayacağı güzel duyguları yaşatmıştı bu bebek. Bu bebek sayesinde Hakan daha olgunlaştığını düşünüyordu ve bu saatten sonra ömrünü bebeğine adayacaktı...

*****

Bir ay önce o gece Elif’in sancıları başlamış,Hakan heyecan içinde hemencecik Elif’i hastaneye yetiştirmiş o gecenin sabahına güzeller güzeli aslan gibi bir oğlu olmuştu Hakan’ın. Hakan bu bebekle beraber aniden değişmiş Elif’e ailesine,sevdiklerine daha çok bağlanmış,hayata daha güzel bakmaya başlamıştı. Tek düşüncesi Arzu’nun bu aralar yine telefonlarla kendisini taciz etmesiydi. Arzu ağlayarak ve içkili şekilde arıyor,konuşuyor taciz etmekle kalmıyor;çocuğuna ,ailesine de zarar verebileceğini söylüyordu.

Ama Hakan ,Arzu’yu bu seferde önemsemiyor kendi dikkatini tüm yoğunluğuyla çocuğuna yönlendiriyor ve çocuğuna bu duygularını anlatmak için bir hatıra defteri alıyor ve bu defterin başına bir şairin şu dizelerini yazıyordu.


BEBEK

Boyu bir karış,
Elleri küçücük,
Teni yumuşacık kadife gibi,
İnsanın öptükçe öpesi geliyor.
Bir bebek bu! Allah’ım,
Ta ki gözlerinin içi gülüyor.......






*****



Sevgili dünyalar güzeli oğlum...

Bugün senin doğumunun birinci yılını kutladık,nede çabuk büyüdün,güzelleştin böyle. Anneni hastaneye yetiştirdiğim geceyi düşünüyorum da sen doğana kadar zaman durmuştu sanki bana. Sanki kırk yıl yaşlanmıştım o saatlerde. Sen doğuncaya kadar bütün geçmişim gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti ve kötüye dair ne varsa hayatımda silmeye karar verdim o gece,seninle beraber bende yeniden doğacaktım. Sevgili oğlum sabaha karşı doğduğunda sanki bin yıl gençleşmiştim ve içim içime sığmıyordu.

O zamandan bu güne koca bir yıl geçti,sen büyümeye başladın,bana benzemeye başladın,benim gözlerimi aldın. Annen ile ben,böyle bir çocuğa sahip olduğumuz için tanrıya şükrediyoruz. Gerçi annen üç gün önce ilk ’’BABA’’ diye konuşmaya başlamana bayağı bir böbürlendi.Ben emziriyorum,ben büyütüyorum ilk anne diyeceğine baba diyor diye kıskandı,birazcık kızdı ama bir anne çocuğuna ,canından bir parçaya nasıl kızar onunki sevgisinden işte aklınca sana takılıyor.

Neyse sevgili oğlum! Bu gün bir yaşındasın,gelecek yıl iki,üç devam edecek böyle. Hep beraber olacağız bu hayatta ve sen büyüyüp hayırlı bir evlat olacaksın bizlere. Allah bizleri ölünceye kadar ayırmasın güzel oğlum,annen de bende seni çok ama çok seviyor senin geleceğin için çalışıyoruz inan.

Sevgilerimle baban Hakan...




*****

Anne ve babasından geri kalan,elindeki bir fotoğraf ve bu hatıra defteri idi. Bu tek fotoğraf annesi ,babası ve kendisinin bir arada olduğu tek varlığıydı onlara dair. Babasını hiç hatırlamıyordu,annesinin anlattıklarına göre gözleri ve yakışıklılığını babasından almıştı. Üç yaşında iken çekip gitmişti bilenmeyen sebeplerden babası ve hiçbir açıklama bırakmamıştı arkasında,öylece bırakıp gitmişti annesi ile kendisini. Elinde kalan bir fotoğraf ve birkaç sayfa yazılmış bu hatıra defteri idi sadece.

Kendisini çok yalnız hissettiği zamanlarda ,ya duvardaki şiiri okur ağlar,rahatlar yada babasının kendisine doğum gününde yazdıklarını okur ,kendini teselli eder,o garip karanlık yüzünde çok azda olsa bir tebessüm oluşurdu.


*****

Babası sebepsizce ortadan kaybolunca annesi ortada kalmış,bir süre sonra evlenmiş Ali’yi de dayısı Rıza’ya bırakmıştı.Ali’nin dayısı kendi semtlerinde tanınan mahalli bir sanatçı idi. Ali dayısının yanında müzikle büyümüş,çok iyi bir müzik kulağına sahip olmuştu. On-on iki yaşlarına geldiğinde birçok enstrümanı çalabiliyordu.

Dayısı Rıza evli iki çocuk babasıydı.Dayısı ablasına kuşağını bağlarken verdiği sözden dolayı Ali’ye sahip çıkmıştı. Yalnız karısı Ali’yi kendi çocuklarından kıskanmış,çocuklarının geleceği için ayak bağı olarak görmüştü. Ali bu durumu bildiği için akşamları eve geç geliyor ,bu saatlerde yalnız kalmamak için kötü alışkanlıkları olan sokaklarda geceleyen arkadaşlarına takılıyordu ve bu kötülükler Ali’yi bir girdaba doğru sürüklüyordu farkında olmadan. Zamanla sigara başlamıştı,bazen de çocuk yaşta içmeye gidiyorlardı. Dayısı Ali’nin bu halini görüyor,Ali’den yavaş yavaş uzaklaşıyordu.

Ali sürekli annesine kendisini yanına alması için baskı yapıyordu. Annesinin yeni kocası zengindi. Annesi ona her tülü parasal yardımı sağlıyordu ve bu annesine göre yeterliydi. Ama Ali’nin istediği para değil sıcak bir yuva,anne şefkati,dertlerini paylaşacağı,akşam gelince onu kapıda karşılayacak,öpüp koklayacak bir anne özlemiydi.


*****


Elif yeni kocası Tahsin Beye çocuğuna bir ev alması için devamlı baskı yapıyordu. Tahsin Bey Elif’i tam hayattan kopacağı bir dönemde tanımış onu hayata döndürmüş,ona maddi manevi destekte bulunmuş bunun karşılığı olarak da Elif’le evlenmek istemişti.

Elif ise Hakan’ın kayboluşu ile düştüğü boşluğu Tahsin Beye sığınarak gidermeye çalışmıştı. Elif Hakan’ın sebepsizce kayboluşuna bir anlam veremiyor,o anları hatırladıkça ağlama krizlerine giriyordu.

Taksin Bey önceleri çok iyi gözükmesine rağmen Elif’le evlendikten sonra Ali’yi istememiş dayısına gönderilmesini istemiş,Ali’nin ter türlü giderini karşılayacağının sözünü vererek Elif’i ikna etmişti.

Elif hanım sonradan çocuğunu bırakmakla çok büyük yanlış yaptığını anlamış ama girdiği yoldan dönememişti bir kere. Bu hatasının yüzünden o günden sonra gecelerini ağlayarak geçirmiş,çocuğu için tek iyilik yeni kocasına bir daire aldırmak olmuştu.

Ali’yi bu daire de arada bir ziyaret ediyor,elbiselerini yıkıyor,akşam bir miktar para bırakıp yaptığı yanlış yüzünden çocuğunun yüzüne bile bakamadan gidiyordu. Evine gittiğinde Ali’nin özleminden ve hatalarının yüzünden sabahlara kadar ağlıyor,oğluna yaptığı bu kötülük karşısında kendini kahrediyordu.

Elif bu yüzden zamanla yüksek tansiyon,şeker gibi çeşitli hastalıklara yakalanmıştı. Hastalıklarına hiç dikkat etmiyor gitgide kötü oluyordu. Bu hastalıklarda vücudunda yeni hastalıkların hortlamasına sebep olmuş o güzelim halinden eser kalmamıştı.


*****

Yalnızlık yine başlıyordu o hiç bitmeyen yalnızlık. Okulda tanıdığı tek ve en iyi dostu da gitmişti sonunda, ev artık daha sessiz geliyordu. Bu eve tek Hüseyin’i getirmişti ama o da diğerleri gibi çıkıp gitmişti hayatından.

Hayat kimseye acımıyordu,Hüseyin’in babası geçim telaşı yüzünden geldiği yere geçinemeyip geri dönüyordu. Son kez okul çıkışında görmüştü Hüseyin’i,sarılıp ağlamışlardı yine. Hüseyin Ali’ye ‘’Dostum sakına doğru yoldan ayrılma,etrafındakiler seni bataklığa saplıyor onlardan kurtul’ demiş ve uzaklaşmıştı.


*****

Hüseyin bir yetmiş boylarında,esmer,hafif tombul,alnı açık,omuzları dik şekilde yürüyen bir çocuktu. İç Anadolu’nun bir kasabasından Ankara’ya göç etmiş tertemiz bir Anadolu çocuğuydu. Ali ile tanışalı iki yıl olmuş,hep Ali’nin yanında bulunmuş,onu evine davet etmiş,Ali’nin en iyi arkadaşı ve dostu olmuştu.Hüseyin Ali’yi çok sever ona sigaradan içkiden ve kötü arkadaşlarından uzak durmasını söyler, bunların bir gün başına bela olacağını anlatır dururdu.

Ali günlerin birinde yine Hüseyin’i eve davet etmiş, beraber bir şeyler yemişler içmişlerdi.Hüseyin Ali’ye neden böyle kötü yollara gittiğini eve geç geldiğini sormuş Ali; ‘’baksana be dostum şu evde tek başıma ne yapayım, sen hiç dört duvar arasında kendi sesini dinledin mi, bitmek bilmeyen geceleri tükettin mi?’’ demiş arkasından göz yaşlarını tutamamış Hüseyin’e sarılarak ağlamışlardı.


*****


Bu gece hiç uyumayacaktı Ali.Sabaha kadar Ankara’nın sokaklarında gezecekti.Aslında gezecek mecali kalmamıştı ama acısını böyle unutmaya çalışacaktı bu gece.

Hem yürüyor hem ağlıyor bir yandan da hayatının bu hale gelmesine küfür ediyordu.Ne güzel olurdu şimdi annesi ve babası yanında olsa.Tekrar kızıyor acısı nefrete dönüşüyordu.Yeni hayatında artık kimsesizdi.

Annesinin hastalıkları çoğaldıkça çoğalmış, onu eriyip bitirmiş bu hayat dün de onu ebediyete almıştı .Anne diyordu buz gibi Ankara soğuğuna karşı yürürken,anne sende bırakıp gittin beni.Ali’nin kalbi yanıyor sanki bütün vücudu anne diyordu. Ali bu gün annesini mezarlığa defnetmiş,toprağını elleriyle örtmeye çalışmıştı.bugün annesi ölmüştü Ali’nin.Ne kadar da birbirlerinden uzak olsalar da Ali için annesi,bu dünyada ki hayata bağlayan tek yaşama sevinciydi. Annesinin varlığını hissetmek yetiyordu Ali’ye. Annesini seviyordu Ali,bazen kızsa da yanında olmadığı için hem de çok seviyordu yüreğinin derinliklerinde annesini.

Ali her şeye lanet ediyordu bu gece,bu gece artık dönüşü olmayan bir yolun ,bir bataklığın başlangıcıydı Ali için.


*****


.............Elleri titriyordu,karanlıkta korktuğu belli olmasa da ilk defa böyle pis bir işe bulaşmıştı. Arkadaşı Emre sebep olmuş parasızlık sürüklemişti Ali’yi bu yere...........


*****


Annesinin ölümünün üzerinden üç ay geçmişti. Ali’ye artık kimse ne yardım ediyor ne de para veriyordu,neredeyse bütün gün aç geziyordu. Okula da artık bu halde gitmiyordu,Hüseyin’in tabiriyle onu bataklığa saplayacak olan arkadaşlarının yanındaydı şimdi.

Bu arkadaşlarının halleri çok kötü olmasına rağmen,hep ceplerinde paraları vardı,her tülü şeyi alıyor yiyip içiyorlardı. Bunların aralarında kendini diğer arkadaşlarından üstün gören,kendisini bu çocukların başı sayan Emre diye çocuk vardı. Ali bir gün açlığa daha fazla dayanamamış Emre’den para istemişti. Emre ‘’parayı veririm ama sende bizlere yardımcı olacaksın ,yoksa bu çocuklar senin her şeyini söke söke alırlar’’ demişti.

Ali önce tereddüt etmiş,arkadaşlar birbirine böyle mi davranır diye düşünmüştü.Ama açlığa dayanamayıp parayı almış ne yaptığını bilmediği bu arkadaşlarının oyununa piyon olarak ortak olmuştu.

Emre bir hafta sonra Ali ile buluşmuş, hava kararınca Ali’yi de yanına alarak beş kişilik bir grupla ışıkları yanmayan müstakil bir eve gitmişlerdi.Emre Ali’ye kapıda bekleyip gelen olursa haber vermesini istemişti.

Elleri titriyordu, karanlıktan korktuğu belli olmasa da ilk defa böyle pis bir işe bulaşmıştı.Arkadaşı emre sebep olmuş, parasızlık sürüklemişti Ali’yi bu yere.Yirmi dakika sonra Emre ve diğer çocuklar evden çıkmış Ali’yi de yanlarına alarak evden uzaklaşmışlardı.


*****


İlk işinden bu yana üç ay geçmişti.İlk gün ki gibi her girdikleri evde elleri titriyor, korkuyordu ama bu saatten sonra başka çaresi yoktu.Emre ve diğer arkadaşlarından kurtulamazdı artık hem giderse Emre onu polise şikayet edeceğini söylemişti, bir o kadarda Emre’ye borçlanmıştı.

Dün akşam ki soygundan sonra Emre çocuklara uzun zaman evlere girmeyeceklerini söylemişti çocuklara çünkü; aynı mahallede dördüncü evdi girdikleri.Sadece bir ev kalmıştı girmedikleri ve Emre çok yakında buraya da gireceğiz diyordu.Ama şimdilik bu işin olmayacağını mahallelinin şüphelendiğini polislerin yakında geceleri devriye atmaya başlayacağını arkadaşlarına üstüne basa basa söylüyordu.

O akşam diğerleri paraları paylaşıp giderken Emre yine Ali’ye yaptığı gözcülük için az miktarda para veriyordu, ayrıca yüklü miktarda parayı borç diye Ali’nin eline tutuşturuyordu.Çünkü Emre Ali’yi ancak bu şekilde kontrol edebilir ve elinde tutabilirdi.


*****


Birkaç gündür polisler mahallede devriye geziyorlardı.Son üç ay içinde aynı mahallede yapılmış dördüncü soygundu bu.Mahalleli hayatlarından bıkmış, polis işini yapamazsa hırsızları biz bekleyip yakalayacağız ve gereken cezayı biz vereceğiz diyorlardı.

Her gece olduğu gibi iki polis memuru devriye atıyorlardı ki merkezden gelen anonsla irkildiler.Anons iki alt sokakta bir soygun olduğunu ihbar eden teyzeden bahsediyordu.Teyzenin tarif ettiği eşkale göre on beş yirmi yaşlarında bir çocuğun karşı apartmandaki komşularının evine girdiğini söylüyordu ve teyze komşularının iki gün önce tatile çıktıklarını, evde kimsenin bulunmadığını belirtmişti.


*****


Yine tek başınaydı ve yine şiir okuyup ağlamıştı.Ne kadarda çok değişmişti hayatı.Seneler önce yüzünü bile hatırlayamadığı babasının terk etmesiyle çizilmişti bu kötü kaderi.Ağlıyor ve özleminden babasına bir kez daha kızıyordu Ali.Şimdi annesi de yoktu yanında yaklaşık altı ay önce o da bırakıp gitmişti Ali’yi.Sonra Hüseyin geldi aklına, çok sevdiği Ali’ye tek değer veren arkadaşıydı o.Şimdi ki Emre ve arkadaşlarının yaptıkları hiç hoşuna gitmiyordu.Oysa ki Hüseyin ne iyi birisiydi ve Ali’nin hep iyiliğini istiyordu.

Hüseyin’in sözü geldi hatırına; o arkadaşların seni bataklığa saplıyor demişti giderken.Dediği gibi de olmuştu, dibine kadar bataklığa saplanmıştı şu son zamanlarda.Aslında Ali istemiyordu böyle olmasını, Emre’ye borcunu bir ödeyebilseydi çok farklı olurdu belki hayatı.Dayısından kalan müzik yeteneği sayesinde iş bulabilirdi belki.

Ali bunları gece yarısına kadar düşündü ve bir karar verdi sonunda düğün salonlarında az para ile de olsa namuslu, onurlu bir şekilde çalışacaktı.Ama; tek sorun emre ve ona olan borçlarıydı.

Aklını kemiren bir şey vardı Ali’nin düşüncelerinde.Emre’nin dediği şu son evde iyi para varsa, Emre’ye olan borcunu ödeyebilirdi hatta başından defetmek için daha fazlasını bile verirdi, yeter ki Emre’den kurtulabilsin.

Sabah kalktığında kararını vermişti, bu gece yarısı o eve tek başına girecek bu pis işi son kez hayatına yeni bir sayfa açmak için yapacaktı.


*****


Sokağın başından döndüğünde ev beş yüz metre ileride duruyordu.Biraz bekledi gitmekle gitmemek arasında tereddütte kalmıştı.Elleri titriyordu, sırtında soğuk terlerin aktığını hissetti.Derin bir nefes aldı ve hızlı adımlarla eve doğru ilerledi.Arka taraftaki balkona çıkmadan etrafı tekrar kontrol etti, bir ara sanki karşı apartmanın dairesinde birini görür gibi oldu.Ama bunun sebebini korkusuna verip hızlıca eve girdi.Etrafta hiçbir şey yoktu ya da Ali ilk defa eve girdiği için bir şey bulamıyordu.Şimdiye kadar Emre Aliyi eve sokmamış hep gözetleyici olarak kullanmıştı.

Biraz daha aradı gecenin karanlığında, eve gireli on dakika olmuştu ama hiç bir şey bulamamıştı.Bir an polis araçlarının sesini duydu başı döndü, heyecandan eli ayağına dolandı.Önce cama koştu, polis aracının ışığı ve siren sesi sokağın başından beliriyordu.hemen balkona doğru yöneldi o sırada karşı apartmanının dairesindeki perdeyi hafif aralamış kendisine bakan teyzeyi gördü ve beyninden vurulmuşa döndü.Nasıl da dikkatinden kaçırmıştı yaşlı teyzeyi bir türlü anlam veremiyordu.Polis aracının sesi de git gide yakınlardan gelmeye başlamıştı.Eli ayağı birbirine dolaşarak balkondan indi, kalbi de çıkacakmış gibi atıyordu.

Apartmanın önüne çıktığında polis memurları dur diye bağırdılar, bir an durdu ellerini kaldırdı.Caddeye baktı, aydınlıktı kaldırımlar ise karanlık duruyordu.Polislerin; ‘’Kıpırdama, sakın kaçmaya kalkışma.’’ sesleri kulaklarında yankılanıyordu.


******

Teslim olamazdı Ali.Hayaller kurmuştu bir gece önce, hayallerine kavuşmalıydı.Sokağa baktı elli metre sağda ara bir yol vardı, oraya ulaşırsa izini kaybettirebilirdi.Kaldırım çok karanlık duruyordu, oradan kaçıp kaybolabilirdi hayallerine doğru.


*****


Ali kaldırıma doğru koşarken arkasından iki el silah sesi duydu ve aniden yola yığıldı.Vücudunda önce acı hissetti sonra ılık ılık bir şeyler... Kafasını kaldıramıyordu, gözleri buğulandı ve o anda elleriyle kanı hissetti.Tam o sırada yolun başında annesi ile babasını gördü.


Oysa ki hiç istememişti böyle olmasını. Acısını hissetmiyordu artık farklı görüyordu gözleri dünyayı.Annesi ve hiç hatırlayamadığı babası gözlerinin önündeydi. Saman sarısı saçları,mavi gözleriyle babası ve güzeller güzeli annesi Ali’ye el sallıyorlardı.Babası ‘’oğlum koş,koş oğlum’’ diye çağırıyordu,annesi de babasının arkasında kollarını açmış’’ hadi Ali, hadi oğlum’’diye bağırıyordu.

Ali düştüğü yerden kalkıp koşmaya başladı,yaşayamadığı anne-baba sevdasına doğru..........


Biraz sonra polis memuru Ali’nin gözlerini kapatırken bu küçük garip çocuğun bu hale gelmesine sebep olan kişilere lanet okuyor Ali’nin o çocuksu yüzüne polis memurunun gözlerinden iki damla yaş dökülüyordu.

Bu bir ‘’GARİP ÇOCUĞUN’’ hikayesiydi.Genç yaşında bataklığa saplanmış bir şekilde acımasızca son buluyordu..Türkiye’de buna benzer nice Ali’ler nice garip çocukların hikayeleri vardı.



Saygılarımla MUHARREM KÜYÜK
























































































































































































































































( Garip Çocuk! (Bu Bir Garip Çocuğun Hikayesidir) başlıklı yazı muharemküyük tarafından 16.05.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.