“Uhud bizi sever, biz de Uhud'u severiz.” bu sözü duyduğumda çok etkilenmiştim. Cansız ve duygusuz olarak gördüğümüz koca dağlar da duygu taşırlarmış meğer diye düşünmüş, çevremde gördüğüm her eşyaya bu gözle bakmanın ne kadar yüksek bir anlayış olduğunu keşfetmiştim. Böyle hikmetli sözlerle yüreğimizi genişleten bir peygamberin ümmeti ve takipçisi olduğumuz için Rabbimize varlığımızın zerreleri adedince hamd olsun. O iki cihan serveri olmasaydı bu acımasız ve tuzak dolu dünyada doğru yolu nasıl bulur, sahteliklere aldanmaktan kendimizi nasıl korurduk.     

 

    Uhud dağı ve Uhud Savaşı gündeme geldiği zaman aklıma ilk gelen şey, Allah Resulünün sözünden çıkmanın sebep olduğu felaket oluyor. Peygamber efendimiz (sav) savaş öncesinde savaş alanının konumunu dikkate alarak en kritik noktaya okçuları yerleştirip “Kuşların bizim ölülerimizi yediğini görseniz bile haber verilmeden yerinizi terk etmeyiniz.” diye emir vererek oradan ayrılmıştı. Savaşın başında Müslümanlar müşrikleri bozguna uğratınca okçular emri unutup ganimet hırsıyla yerlerini terk ettiler. Bunu gören müşriklerin komutanı Halid b. Velid İslam ordusunu arkadan çevirerek Peygamber efendimiz ve ashabını çaresiz duruma soktu ve tam yetmiş Müslüman şehit oldu.

 

    Peygamberimiz Hz Muhammed (sav)’in emirlerine uymazsak helak oluruz. Nitekim o savaşta söz dinlemeyen okçular hem kendilerine hem de sorumlu oldukları kardeşlerine zarar verdiler. Biz de yaşamımız boyunca savaş içindeyiz. Öncelikle nefsimiz ve şeytanla; sonra bizi engellemek, bize zarar vermek isteyen kötü niyetli insanlarla, daha sonra yaşamın zorluklarıyla…     Öyle bir peygamberin ümmetiyiz ki bizim sadece iç dünyamızla ilgilenmemiş, günlük hayatımızda nasıl davranmamız gerektiğini de bize öğretmiş. Yemeği hangi elimizle yiyeceğimize kadar bize yol göstermiş.

 

   Gerçek bir mümin hayat yolculuğunda asla çaresiz kalmaz, hangi yaşta olursa olsun, hangi mevkide bulunursa bulunsun, hangi işi yaparsa yapsın.

 

   Gelin müminlerin yaşantısını mercek altına alalım. Evinden çıkarken besmele ve dua eşliğinde çıkar, yolda ve iş yerinde gördüklerine selam verir; çünkü “Aranızda selamı yayınız.” denilmiş. Karşılaştıklarına daima gülümser; çünkü “Gülümsemek sadakadır.” denilmiş. İş yerine gelip çalışmaya başladığında yapacağı işi daha güzel ve daha verimli nasıl yapacağını düşünür; çünkü “İki günü eşit olan ziyandadır.” denilmiş. Yaptığı işte olabildiğince dürüst olmaya çalışır; çünkü “Bizi aldatan bizden değildir. Rüşvet alan da veren de cehennemdedir.” denilmiş. İşlerini zamanında yapar ; çünkü “Erteleyen helak olmuştur.” denilmiş. Çalışanının hakkını geciktirmeden öder; çünkü “İşçiye ücretini, teri kurumadan veriniz.” denilmiş.   

  

   Bu mümin evlenecek olan bekar bir genç ise beğendiklerinin içinde en takvalı olanı seçer ; çünkü “Kadın dört şey için nikahlanır. Malı için, soyu için, güzelliği için ve dindarlığı için. Sen dindar olana bak. (Değilse) kaybedersin” denilmiş. Evlendikten sonra eşiyle iyi geçinir; çünkü Sizin en hayırlınız, ailesine karşı hayırlı olandır.” denilmiş. Çocukları olursa onlarla ilgilenir; çünkü “Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz.” denilmiş. Komşusuyla iyi geçinir; çünkü “Allah’a ve kıyamet gününe inanan, komşusuna iyilik etsin!” denilmiş. Evinin bahçesini ağaçlandırır; çünkü "Kıyamet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da bunu kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse, mutlaka onu diksin, bırakmasın." denilmiş.  

  

   Müminin talebeliği bitmez ; çünkü “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.” denilmiştir.Onun bulunduğu yerde haksızlıklar  ve kötülükler devam etmez; çünkü “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.” denilmiştir. Bu kişiye rahatlıkla güvenebilirsiniz; çünkü “Mümin elinden ve dilinden emin olduğun kişidir.”” Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.” denilmiş. Onu her önüne gelen kandırmaz; çünkü “Mümin bir yılan deliğinden iki kere ısırılmaz.” denilmiş.     

 

     Mümin kimseyi ırkından, yaratılışından veya sosyal sınıfından dolayı aşağılamaz; çünkü “Allah sizin şekillerinize ve mallarınıza bakmaz. O sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.” "İslam'da Arap'ın Acem'e (Arap olmayanlara) Acem'in de Arap'a üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.” denilmiştir.  “Mümin müminin kardeşidir.” denilmiştir.     

 

     Burada zikredemediğimiz, hayatımızı güzelleştiren, dünyamızı huzurlu ve mutlu kılan Peygamber Efendimizin o kadar çok hadisi var ki… Biz onlardan sadece bir buket sunmak istedik. İsteyen o çiçek bahçelerinde gönlünce gezebilir. Bu, Rabbimizin biz kullarına sonsuz merhametinin göstergesidir. O, böyle bir Resul, böyle bir rehber yaratmasaydı bizler ne yapardık.

( Peygamber Buyruğu başlıklı yazı AbdullahGndm tarafından 25.12.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.