Ay dans ediyordu 
Sabahı özleyen gecenin koynunda 
Zaman buseler dağıtarak geçiyordu 
Almıla’nın düğününde… 
… 
Almıla’nın yüreği bir yangın yeriydi 
Gidip de gelmeyen evdeşin 
Görevinde ki bu son seferiydi 
… 
Gönül yarısı gitti ve bir daha gelmedi 
Şu Tanrı Dağlarında 
Bir mezarı bile olmadı 
Almıla’yı bir daha gülerken gören olmadı 
… 
Almıla’nın sönmek üzereydi yaşama ateşi 
Efkârını harmanladı, vuslatını ahrete saldı 
Gözyaşlarında teselli ararken 
Erken gelen bir ölümle dul kaldı 
… 
Almıla hayatın salıncağında 
Tüketirken tüm direncini 
Mahnılara gülüp, ağlamaya yasak koydu 
Korumaya çalıştı inancını 
… 
Almıla’nın gönül yarası kumraldı 
Acısı tarifsiz bir maraldı 
Geride hüzün kemirmiş hayalleri 
Kaldı sahipsiz… Al, aldı… 
… 
Almıla’da yıllandı acının hüzünlü rengi 
Bir daha kuşanıp gelmedi ahengi, 
Afsız hükümlere gark etti 
Bir daha bulunamadı dengi… 
.. 
Almıla ‘Hayata ölüm’ dedi, ‘Ölüme Hayat! ’ 
Yüreğini delip geçmişti kınından çıkan hasret 
Bu yüzdendi konar–göçerliği. Heyhat! 
… 
Almıla gözlerine hüzün perdelerini çekip, 
Soluk ay ışığında ayrılık türküleri söylerken 
Akbaşlı karlı dağlar ile gecenin dorukları 
Her gece ona kulak kesiliyordu 
… 
Brs–250510
( Almıla başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 22.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.