Makale / Ekonomik Makaleler

Eklenme Tarihi : 3.04.2011
Okunma Sayısı : 3832
Yorum Sayısı : 0

                                                                  M.NİHAT MALKOÇ
 

            Hayat, atılgan ve cesur insanların omzunda yükselir. Bütün yenilikler merak unsurunun meyveleridir. Hayatı diri kılan ve yaşanılacak güzelliklerle bezeyen girişimcilik ruhudur. Bu ruh bizi hayata bağlar. Hepimiz yaşamın güzelliklerini ve meyvelerini girişimcilere borçluyuz. Onların gayretleri ve teşebbüsleri olmasaydı kim bilir bundan kaç yüzyıl öncesinde kalakalırdık. Demek ki çağı aydınlatan ışık, girişimcilerin gözlerinden yansır. Bu ışığın hiç sönmemesi milletçe en büyük dileğimizdir.

 

            İnsanca ve onurla yaşamak için çalışmak ve üretmek şarttır. Zira ihtiyaçların ardı arkası kesilmiyor. Her günün ihtiyaçları birbirinden farklılıklar arz ediyor. Karşılanamayan ihtiyaçlar üst üste binince sosyal meseleler baş gösteriyor. Demek ki her şeye rağmen çalışmak ve üretmek gerekir.  Üstat Mehmet Akif Ersoy bu durumu şöyle şiirleştirmiştir:

 

            “Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası,

  Dostunun yüz karası; düşmanın maskarası!”

 

Demek ki her fert milleti için, memleketi için, kendisi için çalışıp çırpınmalıdır. Aslında üretmeyenin tüketmeye de hakkı yoktur. Üretmeden tüketmek yüzsüzlüktür. Herkes kendi imkân dairesi içerisinde girişimci olmanın yollarını aramalıdır. Girişimcilik ille de ağır sanayi veya fabrika kurmak olarak algılanmamalıdır. Avcılık, çiftçilik, hayvancılık, zanaatkârlık, ticaret de girişimcilik kollarından sayılır. Hepsi de gereklidir.

 

“Yaşam kalitemizi yükselten insanlar kimdir?” diye bir soru sorulsa hiç tereddüt etmeden ‘Girişimciler’ cevabını veririm. Bunun böyle olduğunu hepimiz yaşayarak öğrenmişiz sanırım. Çünkü hayatın her yanında onların atılımlarının izlerini görmekteyiz.

 

Peki, girişimcilik nedir? Girişimci kimdir? Bu soruların cevabı aslında kelimenin kökünde saklıdır. Zira girişimcilik teşebbüs cesaretine sahip olmak ve yerinde uygulamalarla üretime katkıda bulunmaktır. Girişimci kâr amacıyla yola çıksa da asıl derdi üretmektir.

 

Girişimci, mal ve hizmet üretiminin yapılabilmesi için, üretim öğelerini en iyi şartlar altında bir araya getiren kişidir. Girişimci, riski üzerine alarak, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, üretim öğelerinin alımını yapar, bunların bir araya getirilmesi imkânını sağlar. Girişimci kâr amacı güder ancak tek amaç para kazanmak değildir.

 

Girişimcilik bugün başlayan bir eylem değildir. İnsanlar dünyayla tanıştıkları ilk yaratılış döneminden beri girişimcilik hususunda ilkel de olsa kendilerince adımlar atmışlardır. Fakat girişimciliğin zirveye ulaştığı ve ciddiyetle ele alındığı dönem Rönesans dönemidir. Sanayinin ciddi bir sektör olarak hayatımızı şekillendirmesi girişimciliği hızlandırmıştır. Sanayi devrimi üretimi ve tüketimi hızlandırmıştır. Böylelikle girişimcilik hayatın olmazsa olmazları arasına girmiştir. Fakat girişimcilik belli bir birikimi gerektirir. Girişimciler sıradan insanlar değildir. Onlar hayata daha farklı bir gözle bakarlar, sıradan insanların göremediğini görürler, fırsatları asla kaza etmezler.

 

Girişimciler kendine mahsus karakterleri ve özellikleri olan insanlardır. Girişimci öncelikle ve özellikle kendine güven duymalıdır, kendisine güvenilen biri olmalıdır. Yeri gelince geri adım atabilmeli ve yeniden başlayabilme kararlılığı taşıyabilmelidir. Geleceğe dönük sonuçları değerlendirebilmelidir. Mesleki riskleri üstlenebilmelidir. Toplumsal özellikleri ağır basmalıdır. Asgari fırsatlardan bile azami derecede yararlanabilmelidir. Yeniliklere açık, işini seven biri olmalıdır. Her ortamda ekip çalışmasına inanmalıdır.

 

Girişimciler fırsatları gören, piyasanın ve çevrenin farkında olan, karakteri güçlü, risk alabilen, organizasyon ve analiz yeteneği yüksek olan kişilerdir. Problemlere yenilikçi, yaratıcı bakış açısıyla yaklaşırlar; değişiklikleri yönetme becerisine sahiptirler. Onun için çoğumuzun akıl edemediklerini düşünür,  uygun bir zamanlamayla gerekli teşebbüslerde bulunurlar. Bunlar girişimciliğin kalıcılığını sağlayan mühim meziyetlerdir.

 

Türkiye’de girişimci potansiyeli çok olmasına rağmen girişimci sayısı nüfusa oranla son derece azdır. Çünkü bu ülkede düne kadar ayakları yere basan, sağlıklı bir ekonomi yoktu. Türkiye gibi kırılgan ve fazlaca değişken ekonomilerde girişimcilik ruhunu besleyen kaynaklar yetersizdir. Onun içindir ki girişimcilik istenildiği hızda yürümez.

 

Ülke olarak girişimcilerin yanında olmalıyız. Onların daha büyük işler yapmaları için devlet olarak ekonomik altyapıyı sağlıklı bir çerçeveye oturtup onlara zemin hazırlamalıyız. Yazımı Çin’de Silk-Cashmere(Kaşmir) markasını oluşturup zirveye çıkaran iş kadını Ayşen Zamanpur’un girişimcilerle ilgili söylediği güzel bir sözle tamamlıyorum: “Girişimciler meraklıdır ama mütecessis değildir. Girişimciler hırslıdır ama haris değildir. Girişimciler risk alır ama gözü kara değildir. Girişimciler başarıyı sever ama başarısızlıktan yılmaz.”

 

 

( Girişimcilik Ruhu başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 3.04.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.