Hikaye / Anı Hikayeler

Eklenme Tarihi : 2.05.2011
Okunma Sayısı : 5084
Yorum Sayısı : 5
 
 
Kerim dört çocuklu bir memur ailesinin en küçüğüydü. Kendisinden beş yaş büyük bir ağabeyi, iki de ablası vardı. Anneleri Mukaddes hanım melek gibi bir kadındı. Ancak babaları Mehmet bey sinirli bir yapıya sahipti.

İşi gereği dışarıda sinirlenir ve hemen her gün annelerini dövmek için bir bahane bulurdu.

Dört kardeş babaları eve geldiğinde saklanacak yer arardı adeta, gözlerinde korkuyla o akşam olacakları beklerlerdi.

Küçüklüklerinden beri yıllar boyu bu böyle sürüp gitti. Çocukluk bu ya, birbirlerinden habersiz annelerinin bu zulümden kurtulması için babamız ölsün diye dua ederlerdi.

Kerim henüz sekiz yaşındaydı. Bir gün sudan bir bahaneyle yine anneleri dayak yiyordu. Ablaları ve ağabeyi artık bu zulme tahammül edemeyecek durumdaydılar. Birden Mehmet beyin karşısına dikildiler ve yeter artık! Yeter! Diye bağırarak ellerine sarıldılar.

Baba çok öfkelenmişti, bana karşı mı geliyorsunuz? Diyerek beylik silahını çekti, emniyetini açarak annelerine doğrultu. Kadıncağız sadece yapma diye bağırarak kaderine razı bir şekilde yere çöktü.

Kerim çığlıkla masanın altına girerken ağabeyi Ferhat babasına doğru bir hamle yaparak silahı elinden almaya çalıştı. Birden duraksayan baba silahı indirdi, küfürler ederek evi terk etti.

Kerim bu dehşet anı uzun süre unutmayacak, babasını kaybettikten sonra, yıllarca her gece rüyasında birisini öldürdüğünü görüp, kan ter içinde uykudan kalkacaktı. Yaşadıkları ile ilgili hiç terapi görmeyen Kerim, yıllar sonra bunu ağabeyine anlattığında, ağabeyinin ona "Sen her gece rüyanda babamızı öldürüyorsun" demesi üzerine bir daha o rüyayı görmeyecekti.”

Babaları yaklaşık bir ay sonra, yakınlarının araya girmesiyle eve geri döndü.

Ancak Mehmet bey eve döndükten sonra fazla bir şey değişmedi, bu olay kadar olmasa da, zaman zaman yine dehşet sahneleri yaşandı. Ama artık çocuklar büyümeye ve tepki göstermeye başladığı için eskisi kadar cesur değildi.

Yıllardır çocuklarıyla araya koyduğu mesafe gerginliğe dönüşerek daha da büyüdü. Kerim’de bu aile tablosu içinde yavaş yavaş delikanlılık çağına gelmeye başlamıştı.

Birkaç yıl sonra ağabeyi Üniversite sınavını kazanarak başka bir şehre gitti. Büyük ablası Ayşe öğretmen okulunu bitirerek aynı şehirde öğretmenliğe, küçük ablası Zehra ise Liseyi bitirip bir fabrikada sekreter olarak çalışmaya başladılar.

O günlerde içine kapanan babaları ilk rahatsızlığını geçirdi, muhtemelen içinde bulunduğu psikoloji ve bir günde tükettiği yaklaşık iki paket sigaranın etkisiyle çağın hastalığı kansere yakalanmıştı.

Her şeye rağmen babalarıydı, yıllarca içinde bulundukları psikoloji ile isyan ederek ölsün diye dua ettikleri adamın, çaresiz hallere düşmesi hepsini sarstı ve evlilik hayatı boyunca zulüm gören anneleri ona merhametle yaklaşık bir yıl baktı.

1981 yılının temmuz ayında, iyice ağırlaşan Mehmet bey henüz 53 yaşındayken hayata veda etti.

Cenaze hastaneden eve getirildiğinde, Kerim elinde olmadan bir gülme krizine girdi. Herkesin şaşkın bakışları rahatsız etse de, bir türlü kendine hakim olamıyordu.

Ağabeyi ise göz yaşlarını tutamıyordu, buna rağmen defalarca Kerim’i uyardı.

Ne yapıyorsun sen?

Neden gülüyorsun?

Rezil etme kendini…

İkazlarına rağmen, Kerim gülmeye devam ediyordu.

Cenaze camiye getirilip, cemaat öğle namazı için içeri girdiğinde iki erkek kardeş musalla taşında babalarını beklemeye başladılar.

Ağabeyi ağlarken, Kerim gülmeye devam ediyordu. Bir ara Ferhat Kerim’e doğru dönüp baktığında, o ana kadar gülen kardeşinin hıçkırarak ağladığını gördü. Aslında belki de Kerim ilk gülmeye başladığı andan beri ağlıyordu, ağlamakla gülmek arasında o kadar ince bir çizgi vardı ki…

Babalarını defnederek döndükten sonra da Kerim saatlerce ağlamaya devam etti.

Gülerken ağlamak, ağlarken gülmek.. Kahkahaların ardından gözyaşlarına boğulmak..Evet bunu sık sık yaşamıyoruz. Ama eminim hepimiz bir kez olsun bunu yaşamışızdır.

Bazen sevinçten ağlarız ya, neden üzüntüden gülünmesin ki?
 
Devamı var
( Gülerken Ağlamak (1) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 2.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.