Gazeteci-yazar Çınar ÖZTÜRK'ün dilinden...

 

          Balıkesir'in her zamanki aynı akan hayatından bir gün.En azından kimileri için.Kimileri içinde hayat her zaman aynı akmaz.Örneğin;emekli olan babam için artık her gün aynıdır.Sabah kalkar güneşi görür,akşam olur balkona çıkar.Çayını yudumlarken ayı seyreder ve televizyon başında uyuyakalır.Her gün ayda bir değişiklik olacağını hayal eder.Oysa gizem her zaman derinlerdedir.Aradığın şeye ulaşmak için yoğun çalışmak,uğraşmak gerekir.Bazense sen aramazken o seni bulur.

          İşim gereği hep araştırmalar yaparım.Her gün gezer ve uç noktalarda bir şeyler yakalamaya çalışırım.Bu sebeple geceleri korkulan yerlere indim.Aslında o kadar ilginç şey yakalayamadım.Bir kaç balici genç,esrar çeken bir grup...Karısına küfreden bir adam.Hakkında yazabilmem için bundan daha fazlasına ihtiyacım vardı.Elbette ki gördüklerim kötü giden bir nesli,darmadağan bir aile hayatını yansıtıyordu ancak bana gizem arz eden konular lazımdı.Bu gezintilerimi bir çok kez tekrarladım.Farklı yerlere,farklı zamanlarda.Bulduğum şeyleri küçük,kahverengi ajandama kaydettim.Eve gelip çalışma odamdaki siyah deri kaplama koltuğuma oturup notlarımı okuduğumda heyecanım bir türlü yükselmiyordu.Kaydettiklerim sanki bir adamda değersizleşiveriyordu.

          Ofisime pek uğramaz oldum.Caddeleri değil ara sokakları seçiyorum.Sessiz ve sakin yerlerin içinde patlamaya hazır şeylerin olduğunu hissediyorum.Geceleri bir yanıp bir sönen sokak lambaları,kırık kaldırım taşları lüks arabalar ve evlerden daha  çok ilgimi çekiyor.

          Araştırmacı kimliğimi gizleyip arka sokaklara yerleşmeye karar verdim.Uzun zamandır ilgimi çeken bir mahalle vardı.Bunun için emlakçı Hikmet Amca'nın yanına gittim ve o da bana yardımcı oldu.Mahallede bir ev tuttum.Ev hiç rahat değildi.Ahşap ve eski döşemeleri,soğuktan iç titreten camları,boyası soyulmuş duvarları beni ne kadar rahatsız etse de aradığım yere çok yakındı.

          Çok beklemeden eve taşındım.Mahalleden insanlar hoşgeldin ziyaretlerine gelmeye başladılar.Tanıdıkça ısındığım insan çoktu.Ancak beni iten ve korkutan insanlar da vardı.Bana sıcak insanlar sayesinde onları tanımaya çalıştım.Onlar da bana pek yardımcı olmak istemiyorlardı.Nedenini anlayabilmiş değildim.

          Yan tarafımdaki katlı evden her gece kavga sesleri yükseliyordu.Sesi bastırmak için hep müzik açıyorlardı ama kağıt gibi duvarlar yüzünden pek faydası olmuyordu.İnsanları gözlemlediğimde bir kaçının kendine göre kuralları olduğunu gördüm.Ali Mercan her gün köşedeki çeşmeyi temizler,Mustafa Amca her zaman evinin on adım ötesinde köşede ayakkabılarını bağlardı.Daha da farklısı mahallenin en yaşlılarından Hatice nine her gece aynı saatte çeşmenin başına oturur,kendi kendine konuştuktan sonra gülümser ve evine dönerdi.Hatice nineye bunu neden yaptığını çok kez sordum.Bana sadece daha buralarda yenisin cevabını verdi.

          1 YIL SONRA...

          Mahallede eskiyen yüzüme herkes alışmıştı.Bazıları benim yazar olduğumu sezse de işsiz olduğumu herkese kabullendirmiştim.Bana gelirimi soranlara ailemden kalan bir parayla yaşadığımı söyleyip geçiştiriyordum.

          Bir gece Hatice nineden önce çeşmenin yanına gittim ve oturdum.Hatice nine geldiğinde yanıma oturdu ve neden bu kadar öğrenmek istediğimi sordu.Ona sadece merak ettiğimi söyledim.O da bana ömrünün azaldığını ve göçmeden önce bana bir şey vereceğini söyledi.Merakım daha da artmıştı.

          2 AY SONRA...

          Hatice nine fenalaşmıştı.Kimsesi olmadığında onunla ben ilgilenmeye başlamıştım.Yatarken bana benim buraya yerleşecek olduğumu bildiğini söyledi.Güldüm ve yaşlılığına verip üstüne gitmedim.Alaycı tavırlarımdan rahatsız oldu ve bana kaşlarını çattı.Yılların getirdiği zorluklarla kırışan yüzü ve yemyeşil gözleri belirginleşti.Benden yan taraftaki odanın içindeki sandığı getirmemi istedi.Sandığın olduğu odaya gittim.Döşemenin çıkardığı gıcırtı içimi gıcıklıyordu.Işığı açtım ve tam ortada duran sandığa yöneldim.Sandığı elime aldığımda parçalanacak gibiydi.Çok eskiydi.Kucakladım ve Hatice ninenin yanına götürdüm.Sandığın tozlu anahtar evine anahtarı soktu ve sandığı açtı.İçinden sararmış bir zarf çıkarttı ve bana verdi.Zarfı açmamı istedi.Yüzüne baktım.Kararlı ve net bakışlarından ötürü bir şey söyleyemeden zarfı açtım.Zarftan iyi saklandığı belli olan bir kağıt çıktı.Kağıdın ortasında eski Türkçeyle bir şeyler yazıyordu.Eski Türkçeyi iyi biliyordum.Ancak anlamamış gibi yüzüne baktım.Yazan yazıdan irkildiğimi anlamıştı.Yazıyı anladığımı da biliyordu.Bu yüzden aptal rolümü bırakıp ona yöneldim.Hiçbir şey konuşamıyordum.Zarfın içine kağıdı koyup almamı istedi.Nedenini sordum.Sadece dediğini yapmamı söyledi.Onu dinledim.Bugün çok yorulduğunu ve dinlenmek istediğini söyleyince evden çıktım ve kendi evime geçtim.Şoktaydım.Ne yapacağımı anlamamıştım.Zihnimi çok yormak istemedim ve uyudum.

          Sabah kalktığımda dışarıda bir topluluk olduğunu gördüm.Hemen çıktım ve ne olduğuna baktım.Hatice ninenin evinin önünde ağlayanları gördüm.Düşündüğümün olmasından korkuyordum.Koştum ve çevredikilere ne olduğunu sordum.Korktuğum başıma gelmişti.Hatice nine ölmüştü.Dünyam karardı.Hem çok sevdiğim insan hem de sorularımın cevabı yok olmuştu.Ali Mercan elinde bir sandıkla bana geldi.Sandığın üzerinde 'Çınar'ındır' yazıyordu.Bu o sandıktı.Bir şey belli etmeden sandığı aldım ve teşekkür ettim.Öğle namazıyla beraber Hatice nineyi defnettik.O gün çok ağladım ve sandığa hiç dokunmadım.

          Günler sonra sandığı açmaya karar verdim.Hatice nine bana bunu boşyere bırakmış olamazdı.Sandığı yatağımını üzerine koydum ve hafiçe kapağını kaldırdım.İçinden bir kaç eski para,yazılar ve rakamlardan oluşan bir bez ve bir örtü çıktı.Bana verdiği zarftan kağıdı çıkarttım.Kağıtta yazan eski Türkçe de şöyle diyordu:

          ''Çınar yüce bir ağaçtır.Damla damla suyla beslense de büyür ve geleceği görür.''Bezde yazan numaralar 4,11,17,1,21 idi.Bunların ne olduğunu düşündüm.Bulduğumda çok şaşırdım.Alfabeye göre ÇINAR kelimesi çıkıyordu.Yukarı da yazan yazıda da:

          ''Babanı uzun zamandır göremiyorum.Eski paraların her zaman bir anlamı vardır.Unutmasın!.''diyordu.Hemen babamın yanına koştum.Babam yine balkonda oturmuş çayını içiyordu.Yanına oturdum ve sadece eski paralar değerlidir dedim.Babam bir şey anlamadı ve evet oğlum deyip gülümsedi.Ardından zarfı ve bezi önüne attım.Donup kaldı.Bir süre konuşmadı.Öğreneceğini tahmin etmeliydim gibi mırıldandı.Bunların ne demek olduğunu sordum.Sustu.Bir süre sonra kaşlarını biraz indirip gözlerini benden biraz da kaçırırcasına konuşmaya başladı.Sayıları toplamamı istedi.Topladım ve 54 dedim.Beni eski arabamıza bindirip oturduğum evin yanındaki çeşmeye götürdü.Elindeki mezura ile çeşmenin boyunu ölçtü.Çeşme enine doğru 54 santimdi.Yazıların ve sayıların olduğu bezle çeşmeyi sildi ve bozuk paraları çeşmenin oluğuna attı.Paralar dibe çöktükçe bir ışıltı yükseldi ve olukta paralardan bir çınar ağacı şekli oluştu.Oluğa elini soktu.Sakince bakmaya çalıştım ama şaşkınlıktan ne yapacağımı sapıtmıştım.Oluğun içinde elini biraz gezdirdi ve köşeye pençe atar gibi elini sapladı.Bir kaç dakika uğraştı.Sağa sola elini oynatıyor biraz da güç kullanıyordu.Çabaları sonucu oluktan büyükçe bir taş çıkarttı.Taşın etrafı yosun tutmuştu.Eliyle taşı temizledi.Ayağa kalktı ve taşı hızla yere vurdu.İçinden parlayan inci gibi küçük taşlar etrafa savruldu.Taşları toplamamı istedi.Ellerim titreyerek taşları topladım.Beni karşısına aldı ve zamanı geldi dedi.Neyin zamanı geldi?Ne oluyor?Ne yapıyorsun?Diye bağırdım.Sözlerime kulak asmadı ve eve döndük.Eve girdiğimizde beni dedemin kitaplarının olduğu odaya götürdü.Dedem yıllar önce tarih notları tutuyordu.Babam aradığım cevabın burada olduğunu söyledi.Dedemin kitaplarının hepsini okumama rağmen bunları hiç görmemiştim.Günlerce dedemin notlarını okudum.Babamın hiçbir şey anlatmaması sinirimi bozuyordu.Ancak kitapları okudukça aradığım cevaba yaklaştığımı anlıyordum.

          Kitapları okuduğumda vardığım sonuçlar çok ilginçti.Dedem 1900'lü yılların başlarında Veba salgını var diyerek katledilen binlerce insanı yazmıştı.Zamanında bunları açıklamak istese de ölüm tehtidleri almış ve vazgeçirilmişti.İnsanların kemiklerini toz haline getirip kaplayan ve satan insanlardan bahsediyordu.Farkına varmıştım.Bu taşlar onlardı.Şimdi her şey çok açıktı.Dedem,babama zarar vermelerinden korktuğu için her şeyini Hatice nineye emanet etmişti.Hatice nine beni ismimden ve gazeteci kimliğimden tanıyacaktı.Hatice ninenin bana eski Türkçe yazılı şeyler okutması bu yüzdendi.Hikmet amcaya görev vermişti.Küçükken ona güvenmemi bu yüzden istemişti.Ev tutarken ondan yardım almam için.Babam bunlardan hep uzak kalmamı istemişti ama artık her şey ortaya çıkmıştı.Dedemin benim bunları bulmamı sağlamasının sebebi de değien gündem,basın-yayın özgürlüklerinin günümüzde daha fazla olmasıydı.

          1 YIL SONRA...

         Dedemin kitaplarında yazan adreslerden dostlarını buldum.Onlara olanları anlattım.Onlar bana her şeyin farkında olduklarını ancak hep içlerine attıklarını söylediler.Ellerindeki belgeleri bana sundular.Birlikte çalışıp olay örgülerini tamamladık.Bir kaç eski dostum sayesinde olayları kamuoyuna duyurmayı başardık.Açtığımız davalar sayesinde bir çok kişi tutuklandı.Gözler önüne serilen gerçek insanın kanını donduruyordu.Taşlar polise verildi ve incelemeye alındı.Hepsi ayrı ayrı küçük,büyük insanların kemiklerine aitti.Bu işten hala Afrika ülkelerindeki insanları satın alarak para kazanan insanlar olduğunu da duydum.Çeşitli bağlantılarla ülkemizdeki katliama ortak oldukları gerekçesiyle haklarında suç duyuruları yapıldı ve çeşitli davalar açıldı.Kazandığım ünle kendi gazetemi çıkarmaya başladım.Hala böyle vahşet olaylarını göz önüne çıkarmaya çalışıyorum.Ülkemizde ve dünyada sır döngüleri çok fazla olsa da hiçbir suç kusursuz değildir.Öyle değil mi?

( Sır Döngüsü başlıklı yazı Ahmet Öztürk tarafından 23.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.