Sonbaharın serinleyen, çakır ayazlı bir gecenin gamzeli şafağındaydı. "Bir Sonbahar Günü" adlı şiiri neden karaladığımı unutmuştum bile...

Bu mümkün müydü?
Asla...… Gençlik işte...…

Duyguların harman olduğu, yüreğin sevda denizlerinde yelken açma vaktiydi o günler...… Bir sonbahar serinliğinde, varlığın ruhumu ısıtıyordu, bulutlar arasından başını uzatan güneş gibi baktıkça...…

Balkondaki çiçeklere her su verişinde; yüreğimin bir köşesinde beyaz güller de tomurcuğa duruyordu…. Gökyüzünün derinliklerinden ak bir güvercin gibi dallarıma mutluluk, yapraklarıma sevgi taşıyordun...… Yüreğim büyüyordu dağlar gibi, bir dilim hilalin ışığında…...

Sonbahar insana sonu, bitişi, ölümü ve hüznü anlatıyordu birçoklarına olduğu gibi bana da... Yeni bir hayatı, yeni bir başlangıcı anlatıyordu fark edebilenlere...

Ağaçlar veda ederken yapraklarına, yeşil sarıya, sarı kırmızıya döner...… Hazin bir bitişin görüntüsünde, yeniden oluşumun kozası örülür…... Beklemenin sonunun mutlaka bahar olacağını, nedense çok az kişi görür...

Sarı, kızıl ve kahverengi renkleriyle bağ ve bahçelerin, tepe ve dağ yamaçların eteklerine hüznü taşırdı….

Huzur sonbaharda hüznün ardına saklanır, insanı düşünmeye, hayaller kurmaya davet ederdi...… Bağ yapraklarının sararıp kızıla döndüğü günlerdeydi, "Bir Sonbahar Günü" şiirini yürekten dudaklarıma taşındığında, ne söylesem şaibeli bir itiraf hükmündeydi…...
…...
Bir Sonbahar günü,
Sana geliyorum uzaklardan…
Ankara'da terminaldeyim,
Koşuşan, kaynaşan kalabalık içinde…...
...
Hayır, hayır ısrar etme şoför bey,
Taksiye binmek istemiyorum.
Hava soğuk olsun ne fark eder,
Kaldırımlarda yürümek istiyorum...
...
Ağaçlar yapraklarını dökmüşler,
Rüzgârın esiri olmuş sürükleniyorlar...
Bulutlar yağmur yüklü şimdi,
Ha yağdı, ha yağacak gibi…,
Mini mini çocuklar yollarda,
Coşkun ve heyecan dolular,
Liseli genç kızlar,
Bir başka sokakların süsü şimdi…...
...
Rüzgârın ürperten soğukluğuna rağmen,
Başıboş dolaşıyorum caddelerde…...
Hisliyim, ağlamaklıyım şimdi,
Yalnızlığın kolları arasında…...
...
Arzu doluyum seni görmek için,
Ama rahatsız etmek istemiyorum.
Soğuk soğuk bakarsan eğer,
Kar gibi erir, akar yok olurum...
...
Bir akşamüstü yapayalnız,
Geçeceğim sokağınızdan,
Pencerenize baka baka…...
Sen dönüp bakmayacaksın bile…...
...
Rüzgârın ayak sesleri geliyor,
Issızlaşan caddelerden...
Lambalar isyan etmesine rağmen,
Geceler basmış şimdi karanlığını...
...
Ağlayan camların gözyaşlarına rağmen,
Tavernalar dolmuş, gençler coşuyor...
Üşüyorum, içim yanmasına rağmen,
Düşmüşüm, gerisini hatırlamıyorum…...
...
İnanmak istemiyorum gözlerime,
Sen misin yanımda oturan,
Başımı okşayan, elimi tutan,
Acıyarak evine alıp yardım eden sen misin?
…...
İnanmadan din adamı, sevmeden âşık, cesaret olmadan savaşamadığımız gibi, kalbimizde kanayan bir yarayla kalplere şifa taşımamız da çok zordu.

Bazen insanın sözü geçmez, gücü yetmez oluyordu kendine bile...… Beynim durmadan konuşuyor, yüreğime fırsat bile vermiyordu…... Yüreğimden hiç söylenmemiş sözler çıkarken, ufak bir rüzgârla ağaçlar, sararan yapraklarını döküyordu ayaklarımın altına...…

Dalından düşen her yaprakta seni ve beni görüyor, aldırış etmeden geçip gidiyordum…... Rüzgâr, saçlarımdan sonra bedenime de musallat oluyor, hafiften ürperiyordum kendi kendime...… Yağmur taneleri dökülüyor düşüncelerimin üzerine, ıslak toprak kokusu doluveriyor burnuma, düşündüklerimi ve içimdekini kimse anlamıyordu sessizce giderken…...
...
Ankara-310706
( Bir Sonbahar Günü-1 başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 4.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.