Muhasebeci

 

İKİ PREDELİK OYUN

 

DRAM

 

İnsan bilmediği şeylerden korkar

 

Yazan

Mehmet Demir

Kasım 2010

 
Oyuncular

 

Muhasebeci

Hayri (Muhasebecinin asistanı)

Şükrü Muhasebecinin asistanı)

Remzi (Meyhaneci)

Rıza (Gayrimenkul sahibi)

Selami (Kasap)

Osman (Kasabın çırağı)

Şakir (Fırıncı)

Rasim (Kahveci)

Cemal (Berber)

Berberin kalfası

Genel Müdür

Yargıç

 

Repliği olmayan oyuncular

Kahvede Oturanlar

Mübaşir

Mahkeme Katibi

Duruşmada hazır bulunan esnaflar

 

 

İKİNCİ PERDE

 

6. SAHNE

 

Mahkeme salonunu tıklım tıklım tolu,  herkes yerini almış muhasebeci ve iki asistanı sanık sandalyesinde oturmaktadır. Esnaflar dinleyici koltuklarında, savcı ile yargıç baş başa vermiş görüşmektedirler.

 

Yargıç                 : (Sanık sandalyesinde oturan muhasebeciye dönerek) Savcının iddianamesini, davacı ve tanıkların ifadelerini dinledin. Bütün bu suçlamalar hakkında ne düşünüyorsun.

Muhasebeci         : Suçlu olmadığımı düşünüyorum sayın yargıç.

Yargıç                 : İyi anlatamadım galiba, savunma yapmayacak mısın? Savcılık seni muhasebeci lakabıyla silahlı çete oluşturmak, baskı, şiddet ve tehdit yoluyla insanlardan haraç toplamak, zor kullanarak insanları sindirmek, haksız para ve menfaat sağlamak ve ticari faaliyetlerine müdahale etmekle suçluyor. Tam üç yüz imza var dava dilekçesinde. Onlarca tanık dinledik. Hepsinin ifadesi aynı doğrultuda. Bütün bu suçlamalara karşın senin bir savunman var mı?

Muhasebeci         : Dava konusu edilen davranış ve fiiller suç oluşturmamaktadır Sayın Yargıç.

Yargıç                 : Peki sana sırayla soralım öyleyse; çete kurduğun iddia ediliyor, ne diyorsun?

Muhasebeci         : Sayın savcının lakap dediği, benim mesleki unvanımdır. Çete oluşması için yasa dışı bir iş yapılması gerekir sayın yargıç. Yaptığım iş muhasebecilik. Benimle beraber dolaşanlar da asistanlarım. İkisi de meslek odasına kayıtlı stajyer meslek mensuplarıdır. Buyurun inceleyin. (Elindeki mesleki ruhsatları mübaşire uzatır) Davacı durumunda olanlar da mükelleflerim. Hepsiyle aramızda sözleşme var. Meslek odamızca düzenlenmiş standart bir sözleşme. İnceleyiniz. (Elindeki sözleşmeler dosyasını mübaşire uzatır) Muhasebecilik faaliyeti ne zamandan beri çete faaliyeti oldu sayın yargıç.

Yargıç                 : (Elindeki belgeleri incelerken) Peki şu silah meselesi nedir?

Muhasebeci         : Silah taşıdığım sır değil sayın yargıç, ancak meslek mensubu olmam nedeniyle adıma düzenlenmiş taşıma ruhsatlı bir silah bu. Silah ruhsatımı inceleyebilirsiniz. (Cebinden ruhsatı çıkarıp mübaşire uzatır) Davacı ve tanık ifadelerinde, bu silahı çıkardığım, birine doğrulttuğum veya silahımı gösterip birini tehdit ettiğime dair herhangi bir suçlama yok. Silahım olduğunu kimseye ima bile etmedim. Eğer davacılar, kendilerine silah gösterdiğim, doğrulttuğum, silahım olduğunu ima ettiğim veya silah zoruyla bir iş yaptırdığım yolunda beyanları varsa buyursunlar söylesinler. Şarjörünü bile ayrı cebimde taşırım. Sevdiğimden değil, mesleğim nedeniyle korunmak amacıyla taşıyorum. Davacılar sadece silah taşıdığım iddia ediliyorlar. Taşıma ruhsatlı bir silahı taşıyor olmam suç oluşturur mu sayın yargıç?

Yargıç                 : Peki, şu baskı, şiddet ve tehdit yoluyla insanlardan haraç topladığın iddiasına ne diyorsun?

Muhasebeci         : Sayın yargıç, görünüşüm ve mizacım biraz serttir. Davacılar görünüşüm ve mizacım nedeniyle yanılgıya düşmüş olabilirler. Bugüne kadar hiç kimseye kaba kuvvet kullanmadım, kimseyi tehdit etmedim. Zaten ifadelerinde kimseyi dövdüğüm, hırpaladığım hususunda bir beyan mevcut değil. Haraç diye ifade edilen ise muhasebe ücretim. Aldığım her kuruşun makbuzu kesilmiş ve vergisi ödenmiştir. Buyurun inceleyin. (Makbuzların ciltlerini mübaşire uzatır)

Yargıç                 : (Makbuzları incelerken) Kendilerini tehdit ettiğini söylüyorlar?

Muhasebeci         : Neyle tehdit etmişim sayın yargıç? Dövmekle mi, vurmakla mı, öldürmekle mi? Beğenmediğim bir davranışları olursa ilişkilerimizin bozulacağını söylerim. Çabuk sinirlenirim, ancak kendime hâkim olmayı bilirim Sayın Yargıç.

Yargıç                 : Ne olur ilişkileriniz bozulunca?

Muhasebeci         : Sözleşmeyi fesheder, işlerini bırakırım.

Yargıç                 : Aldığın paraların ücret olduğunu söylüyorsun. Ancak ücretin çok fahiş değil mi?

Muhasebeci         : Sözleşme serbestîsi anayasal bir haktır Sayın Yargıç. Her meslek mensubu, ücretini odanın belirlediği tarifenin altında kalmamak kaydıyla, serbestçe belirleme hakkına sahiptir. 

Yargıç·                : Bu aynı şey mi? Ücretin herkesin aldığı makul ücretin çok üzeride değil mi?

Muhasebeci         : Sözleşmeye taraf olanlar ücretimi bilerek ve kabul ederek sözleşme imzalarlar sayın yargıç. Herkesin kendi emeğine biçtiği bir fiyat vardır. Benim fiyatım yüksektir. Bunu sözleşmeyi yaparken belirtirim. Hiç kimseye boş bir sözleşme imzalatmadım. Ayrıca aldığım her kuruşun hakkını verdiğimi düşünüyorum. Kimseden hak etmediğim tek kuruş almadım sayın yargıç.

Yargıç                 : İnsanların ticari faaliyetlerine müdahale ettiğiniz iddia ediliyor. Buna ne diyorsunuz?

Muhasebeci         : Bir muhasebeci, işletmenin gözü kulağıdır Sayın Yargıç. Benim yaptığım, işletmelere yol göstermek, yanlışa düşmesine engel olmak. Bir işletmenin ayakta kalması, büyümesi, üretiminin, istihdamının artması için muhasebeci yol gösterici olmalıdır. Bu muhasebecinin en önemli görevidir.

Yargıç                 : Davacıların üzerinde baskı kurduğunuz iddia ediliyor.

Muhasebeci         : Muhasebecinin sorumluluğu sadece işverene karşı değil, aynı zamanda devlete, firma alacaklılarına, çalışanlarına ve millete karşıdır. Eğer işletme sahibi, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirme konusunda gönülsüz davranıyorsa, muhasebecinin görevi buna müdahale etmektir. Muhasebeci, işletmenin mali tablolarını ve beyannamelerini hazırlarken tarafsızlık ve adalet ilkelerine bağlı kalmalıdır. Benim yaptığım budur sayın yargıç. Kar eden bir işletmede zarar gösteren bir işletme sahibini uyarmak, hâsılatı düşük tutan bir mükellefi doğru yola sevk etmek neden baskı kurmak olsun ki? Mizacım serttir ancak kimseye hakaret etmem. Kendime özgü doğrularım ve ahlak anlayışım vardır. Mesleğin etik kurallarına aykırı hiçbir davranışım olmamıştır. Herkese de etik davranması gerektiğini hatırlatmayı görev bilirim.

Yargıç                 : Peki mükelleflerinizi nasıl seçiyorsunuz?

Muhasebeci         : Seçim yapmam sayın yargıç. İşletmenin büyüğüne küçüğüne bakmam. Kurulan her işletme için gider görüşürüm.

Yargıç                 : İşletme sahibini zorlar mısınız?

Muhasebeci         : Israr bir suç değildir sayın yargıç. Bir işi almak için ısrar ederim. Ancak hiç kimseyi zorla mükellef yapmadım. Kimseye tehdit ederek sözleşme imzalatmadım.

Yargıç                 : Yalnız, meslek odanız, sizi mesleğin vakar ve onuruna aykırı davranışta bulunmakla, görevinin gerektirdiği güveni sarsıcı hareketlerde bulunmakla itham ediyor.

Muhasebeci         : Sayın yargıç mesleğim onurlu bir meslektir. Bu onuru ayaklar altına alacak herhangi bir davranışta bulunmadım. Herkesi ve her mesleği aynı saygınlıkta ve önemde görürüm. Bugüne kadar kimse beni ahlak dışı bir yerde veya şekilde görmemiştir. Kimse beni içkili, sarhoş, berduş bir şekilde gördüğünü iddia edemez. Düzgün ve düzenli bir hayatım vardır. Yasalara ve kurallara sonuna kadar uyarım. Aldığım her kuruşun vergisini son kuruşu kuruşuna öderim. Mükelleflerimin kazandığı her kuruşun vergisini de ödetirim. Kayıt dışı bir kuruşluk ne iş yaparım ne de yaptırırım. Sigortasız adam çalıştırmam ve çalıştırılmasına müsaade etmem. Elimden geldiğince herkesi yasalara saygılı davranmaya yöneltirim. Eğer bu davranışlarım mesleğin onuruna ve saygınlığına gölge düşürüyorsa buna sadece gülerim.

Yargıç                 : Peki meslek odanız neden sizi böyle suçluyor?

Muhasebeci         : Herkesin saygı, onur ve ahlak anlayışı farklıdır sayın yargıç. Bunu yargılamak da bana düşmez. Ben doğru bildiğim ve doğru inandığım şeyleri yaparım. Güven tek yönlü bir mesele değildir keza. Meslek mensubu için sadece mükellefinin güvenini kazanmak yeterli olamaz. Herkes güven duymalıdır. Ben ne devletimin ne de milletimin güvenini sarsacak herhangi bir davranışta bulunmadım. Ayrıca mükelleflerimin güvenlerini sarsacak hiçbir hareketim olduğunu da sanmıyorum. Bunu iddia edecek tek bir kişi çıkarsa bu onurlu mesleği bırakırım.  

Yargıç                 : Öyleyse mükelleflerin neden şikâyet ediyorlar senden?

Muhasebeci         : Şikâyet edeceklerine gidip başka muhasebeci bulmaları gerekmez mi? Sözleşmeyi feshederler olur biter. Bana söyleselerdi ben de feshederdim. Mahkemenizi meşgul etmelerinin gereği yoktu.

Yargıç                 : Ortada suç yok diyorsun ama yüzlerce şikâyetçi var. Bunun nedenini sen açıklayabilir misin?

Muhasebeci         : Sayın yargıç, davacılar benim nezrimde asıl sistemi suçlamaktadır. Vergi toplamadaki adaletsizlik ve kamu kaynaklarının hakça paylaşılmaması, vergi kaçıranlara mazeret olmaktadır. Yüksek vergiler ve istihdamın üzerindeki aşırı yük, kayıt dışılığı teşvik etmektedir. Onların şikâyet ettiği ben değil, yüksek vergiler ve istihdamdaki aşırı yüküdür. Ben sadece bu şikâyet edilenlerin uygulayıcısıyım. Tıpkı sizin gibi, yasalar neyi emrediyorsa onu uyguluyorum. Yaptığım hiçbir şey yasalara aykırı değil. Eğer bir suçlu arıyorsanız o da davacıların kendisidir.

Yargıç                 : Davacılar niye suçlu olsunlar ki?

Muhasebeci         : Eğer yasaları beğeniyorlarsa uysunlar Sayın Yargıç. Vergilerini ve primleri ödesinler. Ödeten muhasebeciyi suçlamasınlar. Yok eğer beğenmiyorlarsa, bunun hesabını benden değil, seçim günü geldiğinde sandıkta sorsunlar.

Yargıç                 : Burada sanık sensin ve davacı onlar. Burada onları değil seni yargılıyoruz.

Muhasebeci         : Sanırım günah keçisi oluyorum ben burada. Demek ki bana dava açmak insanların daha kolaylarına geliyor Sayın Yargıç.

Yargıç                 : (Gözlüğünü takar, dosyaya bir daha göz gezdirir) Sanığın ifadeleri makul ve mantıklı. Eldeki ifade ve kanıtlara göre suç işlendiğini gösteren bir durum yok. Yaz kızım; savcılığın ve davacıların iddialarında sanığın suç oluşturacak fiiller işlediğini gösteren bir durumun görülmediği, sanığın yalnızca mesleki faaliyetini icra etmekte olduğu, ücretini serbest iradelerle yapılmış sözleşmelere dayanarak aldığı, davacıların ticari faaliyetlerine darp, baskı, şiddet ve silah zoruyla müdahale ettiğini destekleyen kanıt ve bulguların bulunmayışı ve sanığın sicilinde herhangi bir sabıkasının olmadığının anlaşılması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava düşmüştür.

Muhasebeci         : (Tavrını bozmayarak) Adalete her zaman güvenmişimdir sayın yargıç.

 

Mahkeme salonunda bekleyenler yavaş yavaş salonu terk ederken yargıç gözlüklerini çıkarır ve muhasebeciye eliyle otur işareti yapar, asistanları da çıkar.

 

Yargıç                 : (Herkes çıktıktan sonra) Artık dava sona erdi. Ancak aklıma bir takım şeyler takıldı. Şimdi sadece merakımdan soruyorum. İstersen cevap vermeyebilirsin.

Muhasebeci         : Buyurun sayın yargıç, ne istiyorsanız sorun.

Yargıç                 Hakkında incelemeler yapılırken banka hesaplarına da bakmıştım.  Kazandığın bütün paraları sürekli olarak bir vakfa aktarmakta olduğunu gördüm. Nedir bu vakıf?

Muhasebeci         : Benim kurduğum bir vakıf Sayın Yargıç. Bu vakıf üzerinden okul inşa ediyorum.

Yargıç                 : Nasıl bir okul bu?

Muhasebeci         : İş ve meslek sahiplerine işletmecilik bilgisi verecek; çalışanları mesleki yönden eğitecek; esnaf, sanatkâr ve teknik eleman yetiştirecek; onları iş hayatına hazırlayacak; aralarında mesleki dayanışma, yardımlaşma ve işbirliği kültürü geliştirecek, rekabetin yerine birliktelikle büyümelerine katkı sağlayacak; dünyadaki ekonomik gelişmeler, yeni ticaret teknikleri gibi şeyler öğretecek bir proje.

Yargıç                 : Büyük bir projeye benziyor. Gerçekleştirebilecek misin?

Muhasebeci         : Elde ettiğim bütün kazancımı bu vakfa adadım. Binanın önemli bölümü bitti zaten. Asıl, iş sahiplerinin de bu projeye sahip çıkmaları ve inanmaları. Onların da bu kültür ve duyarlılığa erişebilmeleri için çabalıyorum.

Yargıç                 : (Alaycı) Böyle bir duyarlılığa erişebileceklerine inanıyor musun?

Muhasebeci         : İnanmadığım hiçbir şey için mücadele etmem Sayın Yargıç.

Yargıç                 : (Kinayeli) Öyle diyorsun da, bak güvendiğin adamlar senden davacı oldular.

Muhasebeci         : Mükelleflerim beni dava ettiler diye onlara kırgın değilim Sayın Yargıç. Bilakis memnunum bundan.

Yargıç                 : (Şaşkın) Nesinden memnunsun?

Muhasebeci         : Bir şeylere karşı çıkmayı öğrendikleri için.

Yargıç                 : Anlayamadım?

Muhasebeci         : Tepkisiz ve duyarsız bir millet olduk sayın yargıç. Düşündüğünü değil dikte edileni yapan, önüne konanı yiyen, konmazsa bekleyen, sorgulamayan, yargılamayan, irade koyamayan, itiraz edemeyen garip bir millet olduk. En azından bana karşı çıktılar. Bu da bir gelişme değil mi?

Yargıç                 : (Gülerek) Sen bunu bir gelişme olarak mı görüyorsun?

Muhasebeci         : Tabi ki gelişme. Üç yüz kişi toplanıp, beni dövmeye de kalkabilirlerdi. Gelip mahkemeye şikâyet ettiler değil mi?

Yargıç                 : (Kinayeli) Dayak yemeyi hak ettiğini mi düşünüyorsun?

Muhasebeci         : Bu da bir çözüm yoluydu belki. İnsan baskılar altında ezilip, dayanamadığı noktada cinnet psikolojisine girmiyor mu? O zaman ne yaptığımızı biliyor muyuz? Sanırım bu, hukuken hafifletici bir sebep sayılıyor değil mi? Ağır baskı ve tahrik…

Yargıç                 : (Gülümser) Doğru mu yaptılar sence?

Muhasebeci         : Kendi iradesiyle çözebilecekleri sorunu mahkemeye taşımaları hatalıydı tabi ki.

Yargıç                 : (Kinayeli) Korktukları için olmasın?

Muhasebeci         : Korkuyu kendileri yarattılar sayın yargıç; sonra kendi yarattıkları şeyden korktular.

Yargıç                 : (Gülümseyerek) Korktukları sen değil miydin?

Muhasebeci         : Hayır Sayın Yargıç, korktukları kendilerini yetersiz görmelerindendi.

Yargıç                 : Peki kendilerine nasıl güven duyacaklar?

Muhasebeci         : Öğrenerek. Bilgi, korkularını yenmelerini sağlayacak. Aydınlandıkça cesaretleri artacak.

Yargıç                 : Bilgili insanlar korkmaz mı yani?

Muhasebeci         : İnsan bilmediği şeylerden korkar Sayın Yargıç. Bilmediği şeyi tanıdığında korkusu filan kalmaz.

Yargıç                 : Ya gücü yetmiyorsa?

Muhasebeci         : Savunma geliştirir. Birleşerek mücadele etmeyi öğrenir. Tıpkı birleşip beni mahkemeye verdikleri gibi.

Yargıç                 : İyi de seni alt edemediler ki.

Muhasebeci         : Ettiler sayın yargıç. Siz beni suçsuz bulunuz ve akladınız. Ancak, onlar beni mahkûm etti.

Yargıç                 : Şimdi benim yanlış karar verdiğimi mi söylüyorsun?

Muhasebeci         : Sizin kararınızla bir ilgisi yok Sayın Yargıç. Onlar korkularını yendiler. Beni korkularıyla umacı yapmışlardı, şimdi o umacıyı yenmiş oldular.

Yargıç                 : (Gülümseyerek) Senden kurtulmuş olmaları hoşuna mı gitti?

Muhasebeci         : Benim arzuladığım da buydu Sayın Yargıç. Doğru bildikleri bir işi kendi iradeleriyle yapmalarıydı. Yaptılar sonuçta.

Yargıç                 : İyi de, bütün mükelleflerini kaçırdın. Şimdi amaçlarına nasıl ulaşacaksın?

Muhasebeci         : Kaçırmadım Sayın Yargıç, bilakis kazandım.

Yargıç                 : (Şaşkın) Anlayamadım. Onlar mı kazandı, sen mi?

Muhasebeci         : En iyi kazanç, herkesin kazançlı çıkması değil mi?

Yargıç                 : Ben senin kazancını anlamış değilim hala.

Muhasebeci         : Onlar bensiz yapamazlar Sayın Yargıç. Birkaç güne kalmaz hepsi birer birer gelirler bana.

Yargıç                 : Nasıl bu kadar eminsin?

Muhasebeci         : Eminim sayın yargıç. Çünkü bu süreçte onlara çok şey öğrettim. Doğruluğu, dürüstlüğü, erdemli olmayı, duyarlılığı… Birkaç güne bir şeylerin eksikliğini duyacaklardır.

Yargıç                 : Senin bundaki kazanımını ben hala anlayamadım.

Muhasebeci         : Kazancım, amaçladığım şeylerden birinin gerçekleşmiş olması. Onlar henüz yolun çok başındalar Sayın Yargıç. Bu yüzden yokluğumu üç beş günde hissedeceklerdir. Daha öğrenecekleri çok şeyler var.

Yargıç                 : Bu kadar eminsin yani?

Muhasebeci         : Sayın yargıç, ben onların yüreklerine dürüstlük ve doğruluk tohumu ektim. Bu tohum daha filizlenecek, her biri yıkılmaz birer ağaç olacak ve sonuçta kocaman bir orman.

Yargıç                 : (Kinayeli) Bir daha seni şikâyete gelmezler inşallah.

Muhasebeci         : Gelsinler Sayın Yargıç. Yasaları ve kuralları çiğnemediğim sürece korkum yok benim.

Yargıç                 : Böyle bir durumda ben de seni yargılamaktan büyük bir zevk duyarım.

 

Çıkarlar.

 

7. SAHNE

 

Muhasebeci ve asistanları Berber Cemal’in dükkânına girerler. Berber birini tıraş etmektedir. Muhasebeciyi görünce işini bırakır elleriyle üzerindekileri süpürüp omzundaki havluyla ellerini silerken.

 

Cemal                 : Hoş geldiniz abi. Sefalar getirdiniz.

Muhasebeci         : İşine bak Cemal, biz yabancı değiliz, git müşterinle ilgilen.

Cemal                 : Abi olur mu siz buradayken. Kalfa bitirir işi.

Muhasebeci         : Yok Cemal, başladığın işi bitir sen. Biz bakarız işimize. Hem işim bitince ben de tıraş olacağım sana.

Cemal                 : Tamam o zaman abi, bu müşteriyi kalfa tıraş etsin ben seni tıraş ederim.

Muhasebeci         : Tıraşı kes Cemal! Git işine bak! Ne diyorsam onu yap!

Cemal                 : Abi pardon.

 

Cemal müşteriyi tıraş etmeye devam ederken muhasebeci raftaki dosyayı alır inceler. Müşterinin tıraşı biter, ücretini alır ve yolcu eder. Berber kodluğunu temizledikten sonra

 

Cemal                 : Abi buyurun. Sizi tıraşa alayım.

Muhasebeci         : (Berber kodluğuna oturur, Cemal sakallarını sabunlarken) Cemal işlerin nasıl?

Cemal                 : Allaha çok şükür abi. Geçinip gidiyoruz.

Muhasebeci         : Bir sıkıntın yok değil mi?

Cemal                 : Hiçbir sıkıntım yok abi. Sayende işimizde gücümüzdeyiz.

Muhasebeci         : Senin hayta oğlan ne yapıyor? Liseyi bitirebildi mi?

Cemal                 : Ne gezer be abi. Okumakta gözü yok keratanın.

Muhasebeci         : Yarın bana gönder bir kulağını çekeyim?

Cemal                 : Emrin olur abi. Çek tabi.

Muhasebeci         : Bu ayki hasılatına baktım geçen aydan daha iyi gördüm. İşler açıldı herhalde.

Cemal                 : Bu aylarda işler önceki aylara göre daha iyidir abi. Günler uzayınca daha fazla iş yapabiliyoruz.

Muhasebeci         : Aferin Cemal, bu ay da fişlerini düzgün kesmişsin.

Cemal                 : Abi kazandıktan sonra niye vergimizi vermeyelim ki?

Muhasebeci         : İşte böyle Cemal. Sen, ben, herkes vergisini adam gibi verirse bu memleket kalkınır.

Cemal                 : Sen ben vermekle de kalkınmıyor be abi. Herkes vermezse verdiklerimiz de boşa gidiyor.

Muhasebeci         : Sen vazifeni yaptın Cemal. En azından göğsünü gere gere dolaşabilirsin. Bırak da bunu başı yerde gezenler düşünsün.

Cemal                 : Abi doğruyu söylemek gerekirse kimsenin başı yerde gezmiyor.

Muhasebeci         : Sen kafanı yastığa rahatça koyabiliyorsun Cemal. Onlar rahat uyuyabiliyorlar mı?

Cemal                 : Niye uyumasınlar abi. Hesap soran mı var?

Muhasebeci         : Hesap soran yoksa da yürekleri huzurlu değil Cemal. Her an korku içerisindeler. Senin böyle bir korkun yok.

Cemal                 : Orası öyle. Ama kiminin ödemesi kiminin ödememesi adaletsiz değil mi?

Muhasebeci         : Biz adalet dağıtıcısı değiliz Cemal. Bizim görevimiz vergimizi ödemek. Ödemeyenleri takip etmek de devletin görevi. Sen takip etmeyenleri takip edebilirsin ancak. Takip etmeyeni seçim günü geldiğinde değiştirebilirsin? Ancak vicdanen huzurlu olmalısın. Evine helal lokma götürüyorsun çünkü.

Cemal                 : Abi benim tahsilim yok. Elbet sen benden iyisini bilirsin. Hani sürekli af çıkarıp vergisini ödemeyenleri affediyorlar ya. Bu vergisini ödeyenleri cezalandırmak olmuyor mu? Sonuçta ne farkımız kalıyor ödemeyenlerle?

Muhasebeci         : Farkınız elbette var Cemal. Öncelikle başın dik, yüreğin huzurlu. Daha adil bir vergi sistemi kursalar böyle af yasalarına gerek kalmayacak. Vergiyi daha geniş tabanlara yaysalar, her kazanandan vergi alsalar ama daha düşük miktarda alsalar kimse vergi ödemede zorluk çekmeyecek.

Cemal                 : Niye yapmazlar ki abi? Çok mu zor?

Muhasebeci         : Zor diye bir şey yok Cemal. Sadece tercih. Adaleti sağlamakta yeterince güçlü olamayan devlet, lazım olanı gücünün yettiğinden almaya kalkınca böyle oluyor.

Cemal                 : Bu kendiliğinden düzelmez ki. Daha nereye kadar sürecek bu?

Muhasebeci         : Güçsüzler de güçlü olduğu zamana kadar.

Cemal                 : Güçsüzler nasıl güçlü olur ki?

Muhasebeci         : Canınıza tak edip cinnet psikolojisine girmeden aklınızı kullanmayı öğrendiğiniz zamana kadar.

Cemal                 : İlle de sokaklara dökülüp her şeyleri dağıtmak mı gerekiyor?

Muhasebeci         : Böyle bireysel davranırsanız iş oraya varır. Ancak birlikte güç olursanız buna gerek kalmaz.

Cemal                 : Biz iki kişi yan yana geldiğimizde, en küçük bir konuda bile anlaşamıyoruz. Nasıl birlikte güç olacağız?

Muhasebeci         : Herkesle her konuda anlaşmanız gerekmiyor. Ortak derlerinizde bir araya gelip güçlü olabiliriniz.

Cemal                 : Ne yapacağız, bir araya gelip, yürüyüş mü yapacağız, kepenkleri mi kapatacağız?

Muhasebeci         : Bu tür yöntemler eskilerde kaldı Cemal. Sesinizi duyurmanın, gücünüzü göstermenin çok değişik yolları var şimdi.

Cemal                 : Nasıl abi?

Muhasebeci         : Öncelikle kendinizi eğitmelisiniz Cemal. Bilgili, bilinçli olmalısınız. Babadan kalma ticaret tekniklerini bırakıp yeni dünyanın kurallarını öğrenmelisiniz. Güçlülerin karşısında ezilmemek için onların zayıflıklarını keşfetmelisiniz. Onlarda olmayıp sizde olanları bulmalı, onların yapamayacaklarını yapmalısınız.

Cemal                 : Hiçbir şey anlamadım abi.

Muhasebeci         : Allah yarattığı her varlığa kendini müdafaa edeceği bir yetenek vermiştir Cemal. Kendinizdeki yetenekleri öğrenmenin, geliştirmenin zamanı geldi artık. Büyük güçlerin hantallıkları vardır. Sizinse dinamikliğiniz var.

Cemal                 : Koca deve bir sinek ne yapabilir ki? Üzerine bastı mı ezer.

Muhasebeci         : Çok güzel bir örnek Cemal. Ama ezebilmesi için yakalaması gerekir değil mi?

Cemal                 : Yakalamasa ne olur ki? Ben ona ne yapabilirim?

Muhasebeci         : Senin girdiğin her yere giremez, senin gibi uçamaz?

Cemal                 : Abi ben sinek değilim ki, nasıl uçayım?

Muhasebeci         : Uçarsın Cemal uçarsın. Binlerce sinek olduğun zaman bir devi çok da kolay alt edersin.

Cemal                 : Abi bilmece gibi konuşuyorsun.

Muhasebeci         : Bilmece gibi karışık değil Cemal. Diyelim bir hipermarketler zinciri var. Küçük marketleri hap gibi yutuyor. Sen diyorsun ki ben bununla nasıl baş edebilirim.

Cemal                 : Evet abi, nasıl baş ederim?

Muhasebeci         : Onları cazip kılan ne Cemal?

Cemal                 : Geniş koridorlar, büyük otoparklar, dinlenme yerleri, bol çeşit, çok mal, her yer ışıl ışıl, pırıl pırıl, hem de benden ucuz.

Muhasebeci         : Peki senin avantajların yok mu?

Cemal                 : Ne avantajım var ki abi.

Muhasebeci         : Her sokakta varsın, her köşe başında senden bir tane var. Soğuk raflar yerine sıcak bir ortam, komşuluk, tanışıklık, dostane ilişkiler.

Cemal                 : İyi de bunlar yeter mi abi.

Muhasebeci         : İşte bunların üzerine bir şeyler daha eklemen gerekiyor.

Cemal                 : Ne ekleyeceğim abi.

Muhasebeci         : O ışıltıyı sen de verebilirsin Cemal. Yerini olduğundan biraz daha geniş tutabilir, şık bir dekorasyonla daha cazip hale getirebilirsin.

Cemal                 : O zaman yetecek mi?

Muhasebeci         : Yetmeyecek tabi. Birbirinizle rekabet edeceğinize birlikte hareket ettiğinizde malları daha ucuza getirebilirsiniz. Bankacılık sistemlerini öğrenip müşteriye ödeme kolaylıkları sağlayabilirsiniz. İnternetten yararlanıp evlere servis sağlayabilirsiniz. Daha çok şey yapabilirsiniz ancak bunun için kendinizi eğitmelisiniz. Daha bilgili, daha bilinçli olmalısınız. Dünya sürekli gelişiyor. Gelişen çağı yakalamalısınız ki onlarla mücadele edebilesiniz.

Cemal                 : Abi galiba haklısın.

Muhasebeci         : Unutma her güçlünün bir de zayıf yönü vardır. Onu bildiğin zaman ondan güçlü olabilir onu alt edebilirsin.

Cemal                 : Bu bizim vergimizi azaltır mı?

Muhasebeci         : Sen de güçlü olduğun zaman adalet kendiliğinden yerine gelecektir zaten. Eee Cemal, sohbete dayadın bizi, işimiz gücümüz var oğlum.

Cemal                 : Abi bir şey diyeceğim.

Muhasebeci         : Hayrola Cemal bir sıkıntın mı var?

Cemal                 : Abi bize kızgın mısın?

Muhasebeci         : Kızılacak bir şey mi yaptın?

Cemal                 : Şey abi hani seni mahkemeye vermiştik ya…

Muhasebeci         : Zorbalık yapanı tabi ki mahkemeye vereceksiniz oğlum.

Cemal                 : Ama sen bize…

Muhasebeci         : (Koltuğundan kalkarken) Kes tıraşı Cemal! İşimiz var. Hayri! Aldın mı oğlum evrakları? Kestin mi Cemal’in makbuzunu?

Hayri                   :Hepsi tamam abi.

Muhasebeci         : Ellerine sağlık Cemal. (Cebinden tıraş parası çıkarıp Cemal’e verir)

Cemal                 : Allah bereket versin abi.

Muhasebeci         : (Kalfanın eline bahşiş sıkıştırırken) Senin kalfalık diploman ne oldu?

Kalfa                   : Aldım abi sayenizde.

Muhasebeci         : Oğlum güzel giyin, kravat tak. Kalfa dediğin usta yarısıdır.

Kalfa                   : Emredersin abi.

Muhasebeci         : Hadi Cemal hayırlı işler. Takma kafanı bu işlere, sen bilinçlen yeter.

 

Berberden çıkarlar

 

Cemal                 : (Arkalarından el sallar) Güle güle abim. Allah işlerini rast getirsin. Güzel yürekli abim.

 

(Perde kapanır)  

 

 

( Muhasebeci - Tiyatro Oyunu 2. Perde başlıklı yazı Mehmet DEMİR tarafından 9.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.