Osmanlı sonrası yıkımlar içinde olan ülkenin savaşlardan belini doğrultmayan iktisadî yapısı, kendisini hayatın her alanında hissettirmiştir. Kendi yağıyla kavrulma zorunda olan Anadolu insanının, yokluğu ve yoksunluğu, tarımda ve hayvancılıkta azalan insan gücü sebebiyle bir duraklamadan çok gerileme içinde seyretmektedir.

Yedi cephede savaşmış bir ülkenin, devletin insanı, her aileden mutlaka birkaç bireyini kaybetmiş, erkek sayısının azaldığı ve kadın sayısının arttığı, hastalıkların baş gösterdiği Anadolu’da tarımda kımıl, çekirge gibi haşerat, hayvancılıkta ise hastalıklar sebebiyle devlete ödenmesi elzem olan vergiler sebebiyle kıt-kanaat yaşama, ayakta durma savaşımı içindedir de. Birçok yerleşim biriminde baş gösteren eşkiyalık, talanlar, kelle vergisi, birçok şehirde olduğu gibi Diyarbakır’da da söz konusudur.

Topraktan alınan her ürünün belli oranı devlete vergi olarak dönmesi zorunlu olduğu gibi hayvancılıkta da durum aynı paraleldedir. Toprağa bağlı olan insanın, sadece toprakla bağı, çalışan olmaktır. Hayvancılıkta da manzara değişken değildir.

Toprakların daha çok köy sahiplerinin elinde olması, eşrafın savaşlardan halk gibi etkilenmemesi, tarımda ve hayvancılıkta çalışan halkın zor bir yaşama endeksli hayatı, Birinci Dünya Savaşı ve bölgede yaşanan tehcir, aşiretler arası kalkışmalar, başkaldırılar nedeniyle med-cezirlerin artmasına zemin hazırlamıştır. Göçer hayatı yaşayan kimi aşiretlerin Suriye, Irak devletinin kurulmasıyla Güneydoğu’ya gelmemesi, ticarî ilişkilerin canlılığını yitirmesi tarımda ve hayvancılıkta olan döngünün gerilemesini beraberinde getirmiştir.

Dicle Nehri yoluyla devam eden tarım ile diğer el sanatları ürünlerinin Basra’ya, Musul’a, Bağdad’a gitmemesi, kervanların kesilmesi zor durumda olan halkın kaçakçılık olarak adlandırılan, vergisiz mal alması ve satışı olayına yönelmesine sebep olmuştur. Özellikle tütün, kumaş, şeker olmak üzere birçok kalemde Suriye üzerinden İngiliz ve Hindistan kaynaklı malların sınırdan izinsiz geçirilmesi, mayınlarla döşenmiş geçiş yollarında birçok canın yitirilmesine, binlerce yetişkinin sakat kalmasına yol açmıştır.

Özetle panoramasını verdiğimiz ortamda Diyarbakır’da tarım ve hayvancılık alanında fazla bir gelişmenin olmadığı görülmektedir. Balkanlardan ve Kudüs’ten getirilen göçmenlere iskan için alanlar açılmış, tarım arazileri verilmiş, hane başı büyük ve küçükbaş hayvan yardımı yapılmasından bölge insanı faydalanmamıştır. Diyarbakır’da birçok aile, meydana gelen olaylardan dolayı zorunlu yer değiştirmesi sebebiyle malları, toprakları hazineye sayılmış, gelen göçmenlere bu araziler ve mallar dağıtılmıştır. Yaşar Kemal’in sonradan “Bu Diyar Baştanbaşa” adıyla kitaba dönüşen gazete ropörtajlarında bu olumsuzluklar görülür..

Cumhuriyetin On Beş.Yılında Diyarbakır” adlı resmî çalışmadan bir ayrıntı:”Bismil’de 30.000 Liralık bir Hükümet Konağı, 75 evlik bir Göçmen Mahallesi ve Bismil Anbar Köyünde 105 evli Göçmen Köyü, (…) yapılmıştır.” (s.28-29)

Diyarbakır’da özellikle Bismil, Çınar gibi yeni ilçe statüsüne kavuşan yerleşim alanlarında göçmenlerle yerli halk arasında görünmeyen bir ayrışma sebebiyle tarımda ve hayvancılıkta kendisine yeter hale gelen göçmenlerin Türkçe bilmesi sebebiyle devlet dairelerine memur ve hizmetli olarak alınmaları söz konusudur.  Bu tarz uygulama, Yerli halkın tarıma ve hayvancılığa mecburî bağlanmasını sağlanmış, bu zorunluluk, vergilerin arttırılması ile kalıcı bir hale gelmiştir.

Diyarbakır’da yayınlanan Halkevi Yayın Organı Karacadağ’da tarım usullerini içine alan ve hayvancılığa dair makalelerin varlığı, devletin halkla barışması şeklinde yorumlanabilir. 1950’li yıllara kadar yayını süren Karacadağ’ın özellikle 1940’lara kadar olan sayılarında tarıma, hayvancılığa, sağlığa dair yapılan çalışmalar, periyodik biçimde açıklanmaktadır, bu konuda uygulamalı eğitimler verilmekte, halka açık toplantılar yapılmıştır.

Cumhuriyet Dönemi ilk Şehir Yıllığı’nda tarıma ve hayvancılığa dair veriler yer almıştır. Cumhuriyetin onbeşinci yılında yayınlanan resmî bir çalışmada tarımda ve hayvancılıkta şehirde ve ilçelerde yapılan çalışmalar, istatistiklerle verilmektedir.

                       Karacadağ Mecmuası’nın İlk 24 Sayısı’nda Tarım ve Hayvancılık Aktarımları

 Mecmua’da geçen yazım şekline, imlâ biçimi ile Noktalama İşaretlerine uyulmuş, o dönemin anlatımına sadık biçimde aktarımda bulunulmuştur.

 Karacadağ’ın 13. Sayısında Halkevi’nin bir yıllık çalışmaları özetlenirken Diyarbakır’da Köycülük Şubesi’nin yaptığı Çalışmalar:”12 Köy gezilmiş. Köylüye tohumluk hububat ve binlerce fidan dağıtılmıştır. Hastalar muayene edilerek icap ed enlere ilâç verilmiştir. Okuma, yazma ve yurt bilgisi müsabakası tertip etmiş. Kazananlara at, öküz, koyun, keçi gibi hayvanlar mükâfat olarak verilecektir. Müsabaka mayısta halkevinde yapılacaktır.”

Mecmuanın 17. Sayısında “Diyarbakır’ın Ekonomik Hayatına Toplu Bir Bakış “ adlı makalede Seyfi ALPHAN, şehrin ekonomisi için şu görüşleri yansıtmaktadır, Cumhuriyet ile birlikte:

“Diyarbakır, Ziraî, Sınaî, Ticarî bakımdan büyük bir inkişaf hamleleri göstermektedir. Diyarbakır Vilâyeti bölgesinde nufusun %75 köylü ve çiftçi, %10 sanatkar ve serbest meslek erbabı ve %15 tüccardır. Ziraat edilmeyen geniş yereyler(Araziler-çiftlikler) toprağı olmıyan bilhassa muhacir köylüye verilmiş ve bu sebeple köylü toprak sahibi olmuştur. Bu gün Diyarbakırda toprak sürümü, tohum işi ve ziraat nakliye işleri tekâmüle doğru yol almıştır. Köylüye pulluk dağıtılarak ve diğer ziraat aletleri getirilerek ziraatin terakkisine çalışılmaktadır. Diyarbakırın en mühim ziraî mahsulatı buğday, arpa, pirinç, akdarı’dır... Ziraat bankasının buğday mübayaası memleketimizin her tarafında olduğu gibi Diyarbakırda da buğday ziraatinin ilerlemesinde esaslı amillerden biri olmuştur. Diyarbakırda yukarıda söylediğim hububatlardan başka nohut, mercimek,.. gibi hububat ekilmektedir. Burada senayie ait mahsulattan pamuk ekildiği gibi tütün ziraatini de yapmak için çalışılmaktadır. Diğer taraftan Diyarbakır civarında yetiştirilen yaş sebze ihtiyacın mihim kısmını gidermekte ise de (Adana, Mersin…) gelmektedir. Meyva ağaçlarından bilhassa Şeftali, Dut, Ceviz…Ağaçları görülmektedir. Diyarbakırın civarında meşe ormanlarını görürüz. Meşe ağaçlarının arasında Pelit ve kenarlarında da söğüt ağaçları bulunur. Diyarbakırın büyük karpuzları ve kavunları meşhurudur.”

Yazar, makalesinin girişinden sonra hayvancılığa değinir: “Diyarbakır, koyun ve keçi gibi küçük baş hayvanat itibariyle verim noktasından oldukça ehemmiyetli bir mevkie maliktir. Diyarbakırın koyunları, Ak Karamandır. Etleri o kadar makbul değildir. İstifa usulu ile islahları yapılmaktadır.

Koyunların istifa usulüne ve besleniş tarzlarına itina edilerek islahları temin edilmiş olacaktır. Diyarbakır vilâyetindeki keçiler, kıl keçileridir. Bunlarında istifasına ve besleniş tarzlarına ehemmiyet icap eder. Diyarbakırdaki sığırlar Kara sığırdır. Bu kara sığırlar et, süt, çift sürme bakımından teferrüt etmiş bir ırk, değildir. Bu kara sığırlarında islahı lâzımdır. Burada iyi cins atlar yetiştirmek için çalışılmaktadır. Hayvanlara arız olan hastalıklarla esaslı surette meşgul olunmaktadır.(…) “

Yazar, makalesinin devamında “Sınaî Vaziyet” ve “Yollar” başlığı altında şehrin Cumhuriyetle beraber vücuda getirilen un, çeltik, tuğla, kiremit ve rakı fabrikalarından bahsederek, yapılan yolla hakkında bilgi verir.

Ticaret” başlığı altında şehrin tarım ve hayvancılık alanındaki verilerini sıralar:

“Diyarbakırda ticari faaliyet nufus kesafetile beraber göze çarpmaktadır. Mamafih henüz burada da ziraî vaziyet bir çok şehirlerimizde olduğu gibi senayi hayatından ileridir. Diyarbakır cenup şarki Anadolumuzun umumiyetle hububat, yün, deri… gibi hasılatının Pazar yeridir. Diyarbakırın yaptığı ihracatın % 70’ini ziraî mahsul teşkil etmektedir. 1937 senesine göre buğday 8.000.000 kilo, arpa 4.250.000 kilo, nohut 850.000 kilo, pirinç 800. 000 kilo, Akdarı 700.000 kilo, Bulgur 150.000 kilo, mercimek 1250.000 kilo gibi hububat ile kuru üzüm, ceviz, ceviz içi, iç badem gibi kuru meyvalarla, Pamuk, mazi, Kitre gibi nebatı mahsulat ve koyun, keçi, sığır derisi, keçi derisi, bağırsak gibi hayvanı mahsulat ihracatında bulunur.”

Yazar,  Diyarbakır’a dair tarım ve hayvancılık verimlerini sıraladıktan sonra makale sonunda ithalata değinir:

  “ Diyarbakırın ithalatına gelince: Mamul madde ve eşya ile iptidai maddeler, küçük ve büyük baş hayvan ve hayvani mahsulat kuru sebze, kuru ve yaş meyva ithal etmektedir. Bunlardan başka Tuz, sabun, kuru fasulye, mazi, kuru üzüm, badem, zeytin danesi ve yağı, portakal, şeker, çay, kahve, sığır, bağırsak, tuhafiye ve manifatura, madeni mevad ve eşya, kimyevî maddeler ithal etmektedir. “

Karacadağ’ın 18. Sayısında mayıs ayında yapılacağı bildirilen yarışmanın yapıldığı haberi bulunmaktadır. Bu yarışmada dereceye giren köylülere büyük ve küçük baş hayvan dağıtımının yapıldığı yer alır.

 Cumhuriyetin Onbeşinci Yılında Diyarbakır-1938

 “Cumhuriyetin Onbeşinci Yılında Diyarbakır “ adlı eserde, on beş yıl içinde tarım ve hayvancılık alanında yapılanlar şu şekilde yer almaktadır:

Bölüm Başlığı: Diyarbakır Vilayeti 923-938 Cumhuriyet Devrine Ait 15 Yıllık Zirai İcraat Hulasasıdır

923 Senesi: Bu yıl içinde ziraatın terraki ve inkişafı için gereken tedbirler alınış ve muzır hayvanların itlafı için çalışılmıştır.

924 Senesi: Bu bölümde ziraî alanda Dicle kıyısında 5.000 dönümden fazla arazi ile Kıtırbıl Köyünde numune tarlasının ittihaz edildiği ve bunun bir müdür tarafından idare olunduğu belirtilmektedir. Ayrıca 71 parçadan oluşan atölye alet ve edevatının Sanatlar Okulu’na devredildiği belirtilmiştir.

925  Senesi: Beş madde başlığı altında yapılan çalışmaların ilki, Numune tarlası için bir adet Fordson traktörle 7 Numaralı pulluk ve 25.000 kilo çeltiği döverek kabuğundan ayıran Roston markalı bir pirinç Batozu (Patos) temin edildiğidir.

İkinci maddede Numune Tarlası için ilaveten 16 parça atölye aletinin Sanatlar Okulu’na devredildiği yer alır.

Üçüncü maddede Numune Tarlası’nda üretime başlanan kaysı, şeftali, badem, kestane ve akasya  fidanlarının cüzî bedelle halka verildiği belirtilmiştir.

Dördüncü maddede muhtaç çiftçilere ziraat aletleri çift hayvanları ve tohumluk bedeline karşılık 2.000 Lira dağıtıldığı kayıt altına alınmıştır.

Son maddede çekirge istilasına karşı çinko, çarşaf ve zehirli ilâç usulleriyle ekinlerin hasardan kurtarıldığı belirilmiştir.

926 Senesi: Daha önce numune tarlasının fidan üretiminde bulunduğu, 1925 yılı çalışmalarında yer almıştı. 1923’da bütçesizlikten bu arazinin çiftliğe dönüştürüldüğü notuna yer verilmiştir.

Kıtırbil Köyü için tesis edilen Hava Rasat İstasyonu için Turnaysen Yağmur Ölçüsü ile Taksimatlı mihber ve ikişer adet azamî ve asgarî istasyon termometresi ve Riaşrdın küçük modelde bir adet termoğraf aletinin temin edildiği, Ergani kazasında tarla faresi ile diğer alanlarda Fas çekirge mücadelesine değinilmiş, sürfelerin imha edildiğine değinilmiştir.

927 Senesi: Numune Çiftliğinin faaliyete geçirildiğini öğreniyoruz. Silvan, Ergani ve merkez kazalarda tarla farelerine karşı mücadelenin başarılı geçtiği kaydedilerek, vilayet ve çevresinde birçok köylünün tohumluklarının kalbur makinelerinden geçirilip göztaşı ile ilaçlandığı, dağlık bölgelerde yaban domuzlarına yönelik sürek avları ile birçok itlafın gerçekleştirilmesi söz konusu edilmiştir.

928 Senesi: Numune Çiftliği’nin faaliyeti için Macaristan’dan 800 Lira aylık ile bir uzmanın getirildiği, üç taksitle Merkez, Silvan ve Ergani kazası çiftçilerine dağıtıldığı, tohumluklar için 54.000 Liranın Ziraat Bankası’ndan temin edildiği vurgulanmıştır. O günün şartlarında 800 Lira ile bir uzmanın Diyarbakır’a getirilmiş olması, fennî anlamda çiftçiliğin, tarımın yapılmadığını gösterir. Numune Çiftliğinde Meteoroloji İstasyonu tesisi sonrası Vilayet İpek böceği tohumcularına mikroskop bedeli olarak teşvik mahiyetinde 100 Lira nakdi mükâfatın verildiği belirtilmektedir.

929 Senesi: Ziraat Kurslarının açıldığı belirtilerek kozacılıkla ilgilenen üreticilere bir aylık kursların verilmesi üzerinde durulmuştur. Kozacılara 200Lira mükâfatın verildiğine değinilerek tohumlukların kalbur makinesinden geçirilmesi için 11 makinenin alındığı, 243 pulluğun dağıtıldığı belirtilerek yoksul çiftçilere Ziraat Bankası’nın 20.000 Lira tohumluk  yardımında bulunduğu vurgulanmıştır.

929’da köyü tohumundan 817.451 kilo buğdayın ve 20.877 kilo arpanın kalbur makinesinden geçirildiği, 234.480 kilo buğday tohumunun göztaşı ile ilaçlandığını öğrenmekteyiz. Sürek avları ile 1988 yaban domuzu ile 65 kurdun öldürüldüğünü, kımıldan ve çeltiğe saldıran yeşilçekirge ile tarla farelerinden mahsulün alınan tedbirlerle kurtarıldığına değinilmiştir. Bunun yanında 38.480 söğüt, kavak, çınar ağacı ile 14.970 meyve fidanının dikildiği kayıt altına alınmıştır.

1930 Senesi: Numune Çiftliğine 12.000 küsür liradan fazla bir masrafla ziraat makinelerinin getirilip, harman, tohum, serpme, biçer bağlar, yalnız biçer orak makineleriyle muhtelif sistemde pulluklar, beygir tırmığı, üzüm püresi, sütçülük, tereyağcılık ve bahçevanlığa ait birçok aletin bir araya getirildiğini görüyoruz. 1930 Senesinde ekim alanlarına dadanan Sudan çekirgelerine karşı ciddî bir mücadelenin yapıldığı, 12.000 çinko levhanın kullanıldığı, çarşaf ve gerek mihanikî ve kimyevî usüllerle tahminen 2.500.000 sürfenin itlaf edildiği vurgulanarak, sürek avında 2.212 domuzun öldürüldüğü saptanmıştır. İpekböcekçilik Mektebi’nin Elazığ’dan Diyarbakır’a nakli gerçekleştirilmiş, binlerce meyve ağacının halka parasız dağıtıldığı, Vilayet bütçesinden Rutsak marka döner kulaklı 30 adet pulluk ile 10 tırmığın temin edildiği, bunun çiftçilere dağıtıldığı belirtilmiştir. Çermik’teki yabani menengiç ağaçlarının Gaziantep fıstık aşısı ile müsbet neticeler verdiği, vilayet itibariyle 193.462 kavak, 5.636 söğüt, 105.550 asma çubuğu ve 32.242adet muhtelif meyve fidanı olmak üzere toplam 336.891 adet fidanın teminine değinilmektedir.

1931 Senesi: Numune Çiftliğinin fidanlığa dönüştürüldüğünü görüyoruz.  Halkevi’nde kurslar düzenlemiş, ayrıca ilk kez şeker pancarı, keten, kenevir, afyon, patates, ay çekirdeği, hint yağı, susam gibi sanayide kullanılan bitkiler olmak üzere İtalyan Mentana ve Ergani memeli Buğdayı, Adana Yulafı Kastamonu Kaplica ile Şuvalya Arpası ektirilmiş, sonuçları örnek arazilerde üreticilere gösterilmiştir. Bu yılda Çermik Menengiç ağaçlarına fıstık aşılarının devam ettiğini, 8 adet orak makinesinin dağıtıldığını, 35.000 adet söğüt, kavak ile 10.000 meyve fidanının diktirildiği diğer notlar arasında yer almaktadır.

Diğer bilgilerde tarla faresine karşı alınan tedbirlerle Fas ve madrap çekirgelerine karşı alınan önlemler anlatılmış, 237 yaban domuzu, 70 tilki ile 19 kurtun itlafına değinilerek, temizlenen arpa ve buğday miktarları, ilaçlanan oranlarla verilmiştir.   

1932 Senesi: Fidanlık sayısının Kulp ve Silvan’la üçe çıktığını görüyoruz. Menengiç ağaçlarının ıslah çalışmaları yanında gülcülük ve çiçekçilik çalışmalarına başlandığın görmekteyiz. Önceki yıl ekilen yulaf, mısır ve mentana gibi bitkilerin ekim alanları artırılmıştır. Kavun ve karpuza yönelik ıslah çalışmaları yürütülmüş, Ergani’de 35 üzüm çeşidinin varlığı tespit edilmiştir.

Muzır denilen zarar veren hayvanlardan itlaf edilenlerin sayısı domuzda 279, ayıda 4, tilkide 58, sansarda 27 olarak verilirken tarla fareleri ile mücadele de ayrı bir not olarak düşülmüştür.

1933 Senesi: Silvan Fidanlığı’nda yetiştirilen ağaç sayısı 110.000 iken merkezde 21.000 fidan ile 4.500 çilek fidesi halka ücretsiz dağıtılmıştır. Diğer fidan dikimleri vilayet dahilinde 45.340 meyveli, 384.450 meyvesiz olarak hesaplanmıştır.  Silvan’da ilk kez afyon ve tütün maktaları oluşturulmuştur.

1934 Senesi: Merkez ve Silvan fidanlığında meyveli ve meyvesiz 77.767 adet kök fidan ile 3.000 kök çilek halka ücretsiz dağıtılmıştır. Bu yıl 181.478 meyveli ve meyvesiz fidan dikilirken Çermik’te menengiç ağaçlarının verimi sebebiyle halkın menengiçe yönelmesine değinilmiştir.

Değişik illerden armut, kaysı, kiraz ve erik fidelerinin getirildiğini görmekteyiz. Çermik’te dördüncü fidanlık tesis edilmiştir. 

Çermik’te Adana ve nazilli pamuk tohumları ekilmiştir. Balıkesir, Tekirdağ ve Bursa’dan 50 kilo kavun ve karpuz tohumu getirtilerek, parasız dağıtılırken, Legoren ve Rodeylant gibi meşhur tavuklardan 3 horoz ve 25 tavuk getirilip isteyen meraklı çiftlik sahiplerine verilmiştir.

Muzır hayvan itlafında  648 domuz yer almaktadır.

1935 Senesi: Malatya ve Elazığ menşeli 2000 adet elma, armut, kiraz ve erik aşı kalemi alınmıştır. Gaziantep’ten 10.000 fıstık kalemi getirilmiştir. Çermik’te sakız ağacına fıstık aşısına girişilmiştir.  Çermik’te Nazilli pamuk yetiştiriciliği iyi verim sağlamış, Ziraat Vekâletince 480 Kilo tohumluk yulaf çitçilere dağıtılmıştır.

Balıkesir, Menemen, Manisa, Tekirdağ ile Bursa’dan getirtilen 50 kiloluk kavun ve karpuz tohumundan bir verim elde edilmemiş, Diyarbakır iklimine ve toprağına uyum sağlamamıştır.

Meyveli ve meyvesiz fidanların dağıtımının devam ettiği 1935 yılında madrab çekirgelerine karşı tedbirler sıkılaştırılmış, 149 yaban domuzu itlaf edilmiştir. Kalbur makinesi ile temizlenen tohumluk buğday, 130.000 kilodur.

1936 Senesi: Valilik bahçesine çeşitli meyve fidanları ekilmiş, gülcülük ve çiçekçilik alanında çalışmalar yapılarak, bir sera oluşturulmuştur.

Çermik’te Adana ve Nazilli pamuk tohumları ekme alanı3,5 dekara çıkarılmıştır. Menengiç aşılama çalışmaları,  Çermik beraberinde Ergani ve Silvan’da da devam edilmiştir.

Bu yıl itlaf edilen yabani domuz sayısı 1252 adettir.

1937 Senesi: Fidan dağıtımı ve kök çilek dağıtımı bu sene devam etmiştir. Fidan toplamı, 130.379 adet iken kök çilek 50.000 adettir. Bismil, Ergani ve Merkez olmak üzere 57 köyde fareli arazi tespit edilmiş, 5736 hektar alanda 560 çalışan ve dört idareci ile tarla fareleri itlafı yapılmışken yaban domuz sayısının itlafı 1252 adettir. Bu rakam, 1936 yılındaki sayı ile aynıdır.

Cumhuriyetin on beş yıllık devrinde hayvancılık alanında yapılan çalışmalar, “Veterinerlik işlerinde gösterilen başarılar” alt başlığı ile özetlenmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Vebayı Bakarî’nin alınan önlemlerle sona erdiği şu ifade ile belirtilmiştir:” …Artık asırlardan beri köylümüzün bu servetini kemiren ve onların ellerini böğürlerinde bırakan bu amansız hastalıktan Türkiye sınırları içerisinde eser kalmamıştır.”

Hummayikulai, Şarbon, Ruam, Dürin (Frengi) hastalığının alınan tedbirlerle son bulduğu belirtilen satırlarda Keçi Zatüriesi, Uyuz, Arazî Cemre hastalığı gibi diğer hastalıkların da önlenmesi için çalışmaların devam ettiği not düşülmüştür.

Diyarbakır’da Arap atlarının yetiştirilmesine yönelik çalışmaların sürdüğü Diyarbakır’da Ziraat Bankası’nın ıslah çalışmalarına 1927’den beri destek verdiği belirtilmektedir.

Damızlık boğaların ve aygırların ıslah çalışmalarının bu sene başlayacağı vurgulanmıştır. Aygır sayısının 1935’ten bugüne 24’e çıktığı belirtilen satırlarda bu sayının istenen oranda olmadığı belirtilmiştir.

Kara Sığır Islahı’na yönelik bilgilendirmede boğa yetiştirme depolarının-çiftliklerinin kurulmasın faydalı olduğuna yer verilmiştir.

Koyun ve keçi ıslahına yönelik çalışmaların zaman içinde devam etmekte olduğuna vurgu yapılmıştır.

Tabloların yer aldığı kitapta şehrin 1934-1937 seneleri arasında ihracâtı ve1935-1937 seneleri arasında ithalâtı verilmiştir.
(*) Bu bir sempozyum bildirisinin özetlenmiş şeklidir.

 

                             


( Cumhuriyetin İlk Yıllarında Diyarbakırda Tarım Ve Hayvancılık başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 11.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.