Serin bir ufka doğru açmıyor
lalezârı
Yemyeşil bahçelerde inletir
zârı zârı
Nazik sarhoş gönlüme vurunca
yalın ışık
Öz mızacına uygun mat bir güne
bürünür
Efkârdan saçlarıma dolaşıyor
sarmaşık
Matem çöker şehrime ölü gibi
görünür
Albenizli gülümü solduruyor her
gece
Meyhânenin önünden aldırıyor
her gece
Bulutlar raksediyor masmavi
gökyüzümde
Nemli kirpikleriyle oynaşır
gündüzümde
Küsmüş müdür ki bana sâki adımı
anmaz
Onca cilveye rağmen kaçırıyor
neşemi
Zambak gibi açılıp serpilsem de
uyanmaz
Soğuk soğuk gülerek öpüyor ay
ensemi
Ne istiyorsun benden söyle ey
şeydâ bülbül
Seni öz canından çok sevmedi mi
bu gönül
Gülerken ağlıyorum şimdi
muğallaktayım
Kâh tufan kâh yangında gamlı
bir konaktayım
Görmeyince yüzünü isyan eder
perdeler
Upuzun bir uğultu kulağıma
geliyor
Gözümdeki buharlar saçlarımı
perdeler
Ecinniler toplanmış kahkahayla
gülüyor
Ne haldeyim gel de gör yaz
ayında kış benim
Her aşığın gözünden dökülen ah
yaş benim
Akkor gibi lebine üflüyorum bir
buse
Kızıl kana boyansın eğer sevmek
bu ise
Şimdi gönül yarama cerrah
vursun neşteri
Artık kabuk tutmuyor mahşere
kaldı şafak
Beni helâk edenin sol
yanımdadır yeri
Belki de o didâra dıştan
görünür parlak
Yıllar yılı bekledim Eyüp gibi
sabrettim
Dile mühür basarak isyan değil
şükrettim
Yüceler Yücesi’ni sevdim senden
ötürü
Yunus’un zıttı oldum ummuyorum
hoşgörü