Memurların maaş ve ücretleri oldum olası bu güne kadar hükümetlerin iki dudağı arasındaydı.  Her nedense memurlar konusunda her zaman hükümetler cimri ve eli sıkı davranmıştır.

Hâlbuki memur demek hükümetlerin işini yapan, Hükümetlerin başarı veya başarısızlığını birinci derecede etkileyen devlet çalışanlarıdır. Devlet çalışanlarının mutsuz olması, geçim sıkıntısı çekmesi hükümetlerin işlerinin sağlıklı ya da sağlıksız yürütülmesiyle birebir ilişkilidir.  

Fakat hükümetler bu durumu her nedense bu zamana kadar bir türlü görmek, anlamak istemediler veya anlamazlıktan geldiler.

Hatta memurların ekonomik sıkıntıları yakın zamana kadar cuma hutbelerinde çok defa dile getirilmiştir. Memurların yardıma muhtaç olduklarından bahisle zekât verilmeye müsait oldukları uzun yıllarca dillendirilmiştir. Fakirlik sınırının altında kaldıkları yüksek perdelerden ifade edilmiştir.

Tüm bunlara rağmen memurlar bir türlü istenilen ekonomik seviyeye ulaşamadılar, ulaştırılmadılar.

Ancak memurların ekonomik durumlarını düzeltmek için yapabilecekleri fazla bir şeyde yoktu. Ne hükümetleri zorlayacak bir grevli toplu sözleşme kanunları nede buna dayanak olacak anayasa maddesi vardı. 

Cari hükümetlerin gönlünden ne geçiyorsa onu veriyor onlarda ona razı olmak zorunda kalıyorlardı.

Memurların son yıllarda nispi olarak durumları bir nebze düzelse de istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Hükümetlerde maalesef hiçbir zaman memurları memnun edecek, insanca yaşayacak bir maaş vermediler ya da vermek istemediler. Çünkü maaşlar tek taraflı belirleniyordu. “Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur” mantığı işliyordu.

Neticede birkaç yıl önce toplu görüşme yasası çıktı ise de o da memurlar lehine bir şey ifade etmiyordu. Çünkü sonuçta yine hükümetin dediği oluyordu.

Ancak 2010 yılının 12 Eylülünde referanduma sunulan anayasa değişikliğinde memurlara sendikal toplu sözleşme hakkı getirildi. Onun için şimdi durum eskisinden biraz farklı. Her ne kadar bu değişiklik grev hakkı içermiyorsa da memurlar açısından tarihinde ilk defa hükümetlerle toplu sözleşme masasına oturup ciddi şekilde pazarlık imkânı verdi.

Taraflar anlaşamasa bile oluşturulacak uzlaşma komisyonunun vereceği karar kesin olacak.

 Önceki yıllarda da böyle bir komisyon olsa da sonuçta hükümetler bu kararı dikkate almayıp istediklerini yapıyorlardı. Şimdi en azından hükümetler istediği yerden kesemeyecek.

Hükümetle sendikaların anlaşamamaları halinde kurulacak uzlaştırma komisyonunun aldığı karar son ve kesin karar olacak.

Evet, memurların istediği bu değil elbette. Memurlar grevli toplu sözleşmeli bir yasa istiyorlardı. Sonuna kadarda haklıdırlar. Çünkü gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında memurlar bu hakka sahiptirler. Komşumuz Yunanistan buna dâhil.

Burada özel olarak şunu da belirtmeden geçmeyelim. Özellikle meslek grupları içerisinde gelir olarak en alt sırada yer alan öğretmenlerin durumu hiç de iç açıcı değildir.

Çünkü meslek grupları olarak kabul edilen sağlıkçılar, emniyet mensupları, askeri personel, maliyeciler, teknik personel vb. sıralamasında maalesef sondan birinci olan öğretmenlerdir.

Öğretmenler eşit işe eşit ücret konusunda da ne yazık ki yine yaya kalmışlardır. Hâlbuki bütün kesimleri yetiştiren ve geleceğimizi hazırlayan öğretmenler meslek grupları içerisinde ekonomik gelir olarak birinci ya da ikinci sırada olmaları gerekirdi. Çünkü gelişmiş bütün ülkelerde bu böyledir. Bu durum bu günkü Türkiye’ye yakışmıyor. En kısa zamanda buna bir çözüm üretilmelidir.

Dikkat çekmek istediğimiz bir başka hususu da belirtmeden geçmeyelim.

Toplu sözleşme görüşmelerine başlamadan önce bütün memur sendikaları bir masa etrafında toplanıp belli konularda uzlaşmaya varılmalıdır. Varılan bu uzlaşı üzerinde azami bir güç birliği sağlanmalıdır.

İdeolojileri ve görüşleri ne olursa olsun toplu sözleşmeye katılacak yetkili sendikanın ya da sendikaların arkasında durulmalıdır. Çünkü memurların çıkarları bunu gerektiriyor.

Masaya oturduklarında da görülecektir ki bütün sendikaların istek ve arzuları yüzde seksen beş-doksan aynıdır. Geriye kalan yüzde on-on beş üzerinde didişmenin anlamının olmadığı da böylece görülecektir.

Eğer bundan önce olduğu gibi yine dağınık bir görüntü verilirse, bu durum toplu görüşmeleri yürütecek olan yetkili sendikanın ya da sendikaların elini zayıflatacaktır. Bu durum da bütün memurların aleyhine işleyecektir.

Bunun bütün sorumluluğu da güç birliğine gitmeyen sendika ya da sendikaların olacaktır.

( Memurlar Da Toplu Sözleşmede başlıklı yazı İ.Sarıçay tarafından 16.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.