Her ağızda dolaşan kalıplaşmış kelimelerimiz vardır hani keşke gibi,
ahh gibi, vahh gibi, nerde gibi… Birde ‘ olsun ‘ var dilimizde dua gibi, bazen
inat gibi, teselli gibi ya da şükür gibi...
Çok ufakken ateşlenmişim bir gece yarısı. Babam kapı kapı taksi ararken , para ararken yok zamanında ve bulamazken hiç kimseden ‘ OLSUN ‘ demiş annem ! Hayırlı komşularımız yok belki ya da zengin komşularımız ama düşünceli ve tutumlu bir eşin var. Ve ne güzel yapmış minicik patiğime, kocaman paralar sığdırarak. Bugünü dört dörtlük değilken, dişinden, tırnağından, ekmek paralarından arttırıp yarına birikim yaparken.
Hepimiz çocuk olduk. Kimimiz en özel mamalarla büyüdük, çeşit çeşit
giydirdi annelerimiz, oyuncak arabalar, bebekler süsledi rengarenk odalarımızı…
Kimimiz de ‘ OLSUN ‘ dedik arkadaşlarımızın oyuncaklarıyla oynarken, komşunun
eskileriyle ısınırken ve yalnızca ana sıcaklığıyla ve sütüyle büyürken. Nice
kimsesizleri, evsizleri, barksızları, muhtaçları gördük çünkü. Ve paylaşmayı
öğrendik; odamızı kardeşimizle, eşyalarımızı başkalarıyla ve sığınmayı öğrendik dualarımızla
Rabbimize !
Canımızdan çok sevdik sonra birilerini. Aşık olduk, onlarsız nefes
almak bile zordu. Heyecanı da yaşadık varlıklarında, kaybetme korkusunu da ve
yokluklarında acıyıp, kanamayı da. Kimi zaman ‘ OLSUN ‘ deyip sardık
yaralarımızı geri dönecek ümidiyle beklerken, kimi zaman da vazgeçtiğimiz anda
gelenlere kucak açtık yeniden ‘ OLSUN ‘ deyip affedip, bir şans daha verirken !
Bazı zamanlar oldu en güzel fırsatları geri çevirdik ve en güzel
dostlukları, aşkları… Tanımak, sevmek, yaşamak istemedik usanmışlığımızdan. ‘
OLSUN ‘ dedik yine pes ettik kurunun yanında yaşları yakarken !
Ve geç kaldık kimilerimiz evliliğe, bir meslek edinmeye ya da malk
mülk sahibi olmaya… Yine ‘ OLSUN ‘ dedik teselli ettik kendimizi, bazen de
birbirimizi.Ve sıfırdan başladık yaşamaya, gençleştik adeta. 20 yaşında eğitime,
30’lu yaşlarda ise iş hayatı ve evliliğe attık adımlarımızı daha sağlam bir
şekilde.