Ekim ayında yayımlacak olan Yunus Emre romanımın arka kapak yazısını paylaşmak istedim. Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin....
“Göz bir adım ötesini görür,
Gönül ise ötelerinde ötesini…”
Aşkın
Kandili
Aşkı nereye veyahut nasıl yazabilirsin?
Hangi kalemin mürekkebi dayanır?
Hangi nakkaş nakşeder bıkmadan usanmadan?
Ömür el verir mi ki yazmaya?
El verse bile yürek dayanır mı onu okumaya.
“Geldi geçti ömrüm benim” diye seslenir seneler evvelinden Bizim
Yunus. Gelen ömründe, geçen ömründe aşka ahdettiği vefadan olduğunu anlatır her
bir adımında. Nakkaşlar onu nakşeder en güzel parşömenlerin ortasına. Âşık,
onun yolunda maşuk olur. Kalp vurulur aşka.
Velî’nin bağında bağbândır Yunus. Gül derer susuz kalplerin, kurak
vahaların ortasında. Anlatır. Anlatır her dem. Susmaz. Yılmaz da. Çünkü aşka
feda edecek bir şeyi kalmamıştır. Başı mı? Çoktan gitmiştir bedeninden. Gövdesi
mi? Çizik çiziktir getirdiği odunların külfetinden. Ayakları? Heba olmuştur
Taptuk’un asasını aradığı yollarda.
Âşık, aşk yolunda harcadıklarına bakmadığında görür her şeyi. Zamandan
sıyrılır. Mekânı hiçe sayar. Yok olur. Hiç olur. Ama atinin her noktasında
yaşar durur.
Bir rüya üzerine yazıldı bunca kelime, mefhum. Yunus’un seslenişine
kulak verdi nâsir. Suskunluğunu bozdu sessizlik. Var olmak için ayaklandı cümle
âşık.
“Kendini
harap etme, Molla Kasım. Eğer sen bu şiirlerin binini yakmasaydın; melekler
Yunus’tan nasibini alamayacaktı. Eğer bu şiirin binini şu karşı ki nehre
atmasaydın; belki nehir kendini temizleyemeyecekti ve balıklar Yunus’tan
nasibini alamayacaktı.”
Aşkın Kandili’nde farklı bir Molla Kasım
karakteri çizen genç yazar; Yunus Emre hakkında pek çok bilgiyi gözler önüne
seriyor.