arkadaşlarımı düşünüyorum,çocukluğumdan beri ,ne kadar arkadaş tanımışım, ve hepsinden hafızamda kalan izleri,
tabiki,hatırladıklarımın hepsi hep iyi şeyler değil,beni üzenlerde olmadımı ?oldu...yaşam zaten acı ve tatlısıyla anımsanmaktan ibaret,hep güzel gitse,mutlaka bir terslık vardır,acılarda anlam katandır
okula başlayana kadarki arkadaşlarımın çoğu akrabamdandı,anlaşması daha kolaydı tabiki
,çünkü biz bir aile gibi yaşıyoruk akrabalarımızla,bir birimizi iyi tanıyorduk.ilk okula başladığımda koskoca bir dünyanın kapısından ilk adımımdı,ve mükemmeldi, anneme şikayet edergibi arkadaşımı öğretmene_ öğretmenim silgimi aldı zeynep deyip,kapıdan çıkıp eve gittiğimi bilirim, durduramazdı peşimden kim gelirse gelsin,kafama koydum eve gidiyordum,ve giderdim,
hatta birgün aşı olunacak ,ben çokta korkmazdım ama temel çok korkardı reyhan kaç aşı var dediğinde temelden önce yola çıkmıştım ,amcamın oğluydu ve çocukluk arkadaşımdı ona güveniyordum,korkmam gerektiğini düşünüp kaçtım, evdeydim yine evet,babamın iki nasihatiyle geri gidip temelin arkasırasında aşı sıramı yine bekledim,çünkü Temelin babası ,osman hoca öğretmenimizdi,kaçıp aşı vurulmama lüksü yoktu ,eeee bende babamın iki güzel sözcüğüne ---,,benim kızım erkek gibi gider vurulur gelir, evet gittim vuruldum ve geldim.
gözlerimde görme bozukluğu vardı ve öğretmenimin yazdığı ve hiç unutamadığım, ANKARA kelimesini okuyamamanın üzüntüsünü hala gözlük olarak gözlerimde taşıyorum, ve arkadaşlarımın eşek camdan bakıyor alaylı hakaretlerini andikca kulaklarını çınlatırım.ve şikayet ettiğimde öğretmene,.. yedikleri dayağa üzülüp kırdığım gözlükleri hala saklarım.
az büyüyüp orta okulda okurken horon oynamanın folklor olduğunu,hatalardan sonra köyde bile özür dilenmesi gerektiğini,arkadaşlarımdan aldığım seni seviyorum diye kağıda yazılmış sözcüğün aslında aile olabilme kavramının ilk sözcüğü olduğunu ve babamın erkek gibi kızının olduğunu unutmamam gerektiğini,ve kızlarla en yakışıklı öğretmenin hangisi olduğunu konuştuğum zamanlar,,,,ve 
lise yıllarımın,hay hay zamanlarımın, ödün 
vermeyen delikanlılığımın ilk yılları,babamın işi gereği Rize Pazar,da KENDİMİZE LAF GETİRMEME ÇABALARI, şimdi orda kime sorarsanız bizi tanır ve anlatır,çünkü bir parçamız orda temsil ediyor bizi hala,ablamın hayallerinin gerçeğe dönüştüğü gençlik sonrası hayat mücadelesi yaşam biçimi,EVLİLİK.
VE HALA delikanlı ben geze geze tüketirken gençlikten otuzunda çalıştığım yerden,içimde bıraktığım uktelerin sırtladığım yükünden sıyrılma çabasıyla aldığım kadın olma devrimi kararımı hala yargılarım çünkü yaşadıkça gördüğüm hayal kırıklıklarım hep düşündürdü beni, yedi yılda yedimilyon kere,ve yaşadıkca tabi daha kaç kere,
mutluluk nedir?peki?, mutluluk emektir,emeğinin karşılığındaki gül gibi gül yüzlülerine bakabilmektir,ve mutluluk ölene kadar delikanlı olduğunu unutmadan,YÜREĞİNİ BİLMEK delikanlı gibi kalbine g ö mmek,EŞİNİ E Ş, arkadaşı arkadaş ,büyüğünü büyük küçüğünü küçük,BİLEBİLMEKTİR
BUDA, HAYATTAN KISA BİR ÖZETTİR,
( Hayattan Özet başlıklı yazı dağlarkızı tarafından 4.10.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.