Sadece baharda mı aşk kokar doğa? Ben kışın ortasında ne sarmaş dolaş bulutlar gördüm sevişen; ağaç kovuklarının arkasına sığınmış. 

 Yalnızlığa bağımlı depresif ruhlar dahi bir öpüşmeye neler bahşeder neler... Teşebbüse geçmek için insan neyi bekler? 

Sobanın içine attığım kozalak tanelerinin çıtırtılarını duyuyorum; üstünden yansıyan ateş kıvılcımlarının tavana yansımasıyla birlikte  odanın ortasında. Bir ben miyim üstünde ekmek kızartıp; yağ sürüp yiyen tek başına...  

Uykusunu kaçırmışlığın etkisi yetmezmiş gibi bir de çayı demledim güzelce. Ah yalnızlık sen nelere kadirsin bir bilsen! Bir bilsen daha da düşmezsin diye yakamdan  söylemiyorum cümlenin bende kalan kısımlarını. 

Sen duyma ve de uyma gökdelenlerin tepesine sera kurup doğayı yaşatıyorum ben diyenlerin karmaşasına. Onların da pek haz aldığını düşünmüyorum aslında. 

Büyükşehirlerin keşmekeşi... Her insan aslında biraz yalnızdır biraz derli toplu  biraz kalabalıktır kendi içinde.... Her şeyden biraz vardır da kimlik numarasını girdiğinizde anlarsınız farklılığını. 

Depresyonda değilim; yok hayır, sadece kafam biraz karışık ve de hafif dumanlı. İs midir sis midir buna sebep şimdilik çözemedimse de vardır bende de bir faydasızlık. Yarın olsun hele bir o zaman daha farklı olacak inanıyorum....  Vee işte ertesi... 

Bu gün günlerden mutluluk. Toz bembeye boyanmış pamuk şekerimsi bir tattayım. Her zamankinden az biraz daha çok eklettim bu defa çubuğuna. Heey dokunmayın sakın, sönerim sonra  helyumla doldurulmuş balonların göğe çıktıklarından bir müddet sonra patlaması gibi.  

Söz veriyorum, en kırmızı elma şekerlerini size vereceğim. Diyabet hastaları kızmasınlar lütfen, sizleri de düşündüm ki. Size de tatlandırıcılı elma veririm olur biter. Olur mu sahi? 

Selam, çimenlerin üstünü çiğnemeyin yazılı pankartın dibinde büyümüş papatya. Selam olsun yüzyıllık çınar ağacının bilmem kaçıncı kez toprağa düşen yaprakları... Selam olsun size de heeyy göçmek istemeyen  ve kışın ortasında kapana kapılmaktan korkmayan cesur kuş... 

Bu gün sizi de seviyorum hamamböcekleri ve çıyanlar ve fareler, yılanlar.... 

Özür dilerim farkında olmadan üzerini çiğnediğim karınca. Tedavine başlamak için geç değil sanki. Bacağındaki kırığı alçıya almak için kaç saat uğraşmam gerekecekse bu gün kendimi sana adayabilirim. 

Cebimde gerekli zamanlarda kullanmak için sakladığım akrep kardeş, hadi gel seni de gün yüzüne çıkarayım bu gün. Hıımm.. Şu dilenciye 5 lira versem az mı gelir ki? 

Merhaba küçükken bacağımdan ısıran mahallemizin köpeği. Bir ziyafet çekmeye ne dersin  en pahalı mamalarla?

Deliliğim üstümde değil; aksine mutluluğun raksını paylaşıyorum sizlerle en berrak suların toplandığı bembeyaz bulutlardan akan yağmur damlalarının altında.  Lalala la... Hey ya lala... 
- Heeyy! Dur bir dakika! Sen de kimsin? 
- Sana mutluluğun resmini çizdiren adam. 

Eros'un aklı yine başka yerlerde olmalı. 

- Kendine gel lütfen. Hiç komik değil. 
- Kalbinin sesini dinle... Kalbinin yerini bulman gerek önce... 

"Ben tek başıma mutlu olamayacak mıyım?" Diye düşüncelerimi savuruyorum an itibariyle  içimden gelen sesi de dinleyerek elimin tersiyle... 

- Birlikte yürümeye ne dersin tozlanmış erguvan ağaçlarının yağmurla yıkanıp ışıl ışıl görüntüsü ile süslü eşsiz bahçede? 
- :) 

Şimdi aynı gün içinde çifte mutluluk yaşıyorum. :)
*
*
*
Sevinçli
( Çifte Mutluluk başlıklı yazı Sevinç A. K. tarafından 7.11.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.