.
“Nüfus memurları çoğumuzun isim babasıdır. Sen ne söylersen söyle o, aklından geçeni yazardı. (Gelen zarın gereğini değil, aklından geçeni oynayan Hakkı’nın tavla oynaması gibi.) Bu köyün karanfilinden ve aslanından bıktım diyor, arzuhalci. Karanfil, karefil, garafil, her kimlikte ayrı bir soyadıyla karşılaşıyorum. Aslan, arslan da öyle. Hele bir Gökkuş var ki, kiminde gökkuş, kimisinde gökokuş. Bunları yazdırırken vatandaş mı hatalı beyan ediyor, memur mu dikkatsiz, anlayamıyorum.”
Yeni doğan çocuğa Dikhasan ismini koymak akıl karı mı? Onun
ilerde her konuda gerçekten dik davranışlarda bulunacağını bilmek nasıl bir
kehanettir?
Dam başında volta atan iki kişiden soyadı seçmesini isteyen
memura cevaben birisi Polat, diğeri Canpolat ismini bildiriyor. O anda siniri
tepesinde olan Molla Ali de “ne yazarsan yaz diyor, basıyor küfürü. Molla
Ali’nin küfür konusundaki görüşü tescillidir. Ona göre küfür, yüreğin yelpazesi
imiş. Memur, hem Molla Ali’nin beyanını
hem de voltacılarınkini eksiksiz yazmış. Yalnız voltacılardan ikincinin
isteğini Canbolat diye geçirmiş kayıtlara. Artık ayıkla pirincin taşını.
Canbolatın ahfadı her resmi işlemde memurlara
P ile değil, B ile uyarısını yapmaktan bıkıp usanmış durumdalar. Hani
Temel demiş ya:
-Hamsi yaz. İçinde yumuşak ğ yok.
-Hamsi sözcüğünde yumuşak ğ mi olur?
-Biz ne dedik?
Maaşımı aldığım gün kredi kartı borcumu hesabıma yatırırım.
Talimatım vardır. Günü gelince borcum otomatikman ödenir. Ay sonunda kart
borcum, hayli yüksek geldi. Araştırma sonunda bir önceki ödemem, Rasim
Canpolat’ın hesabına geçmiş. Tabii geçen aya ait borcum da ödenmemiş. Rasim
Canpolat da kaynağı belirsiz parayı kullanmadığı için sorun çözümlendi.
Yine böyle yanlış yazılımdan ötürü adamı ilçede hayli
yormuşlar. Köye dönen vatandaş, bu gün ilçede çektiği sıkıntıları burnundan
soluyarak anlatıyormuş, komşunun gelinine:
“-Avradını ….im muhtarın yanlışlığı yüzünden çektiğim
sıkıntıyı bir ben bilirim, birde Allah!
-Ne yapıyon emmi, muhtar benim babam ya:))
-Kim olursa olsun şimdi burada olsa, yüzüne karşı da
söylerim, o namussuzun...”
Demem o ki yaptığımız işi kusursuz yapalım. ister memur olalım, isterse muhtar, aksi halde sonucuna itirazsız katlanmak zorunda kalırız…