**************tutkuyu besleyen bir yakamoz yansıyor suya
**************koşuşturmanın zamanı yok
**************kimliğini unutacak mekân çok
hüzün yağıyor Sermâ
sermâyem dibe vurdu
dalkavukluğum çoğaldıkça
saati serkeşler kurdu
kaşlarını çatma ey âsuman
nazarın dikleşince çok korkuyorum
semenderler iniyor göktaşlarıyla
kaçacak delik arıyorum
bir zamanlar nârin kurtuluşlar sunardı Selva
gizleniverirdim tüm rûhumla
ne yazık ki çoktan yenildi onun adına kavrulan helva
şimdi şeffâf bir elbise kıvamında dünya
kefenine cinnet bulaşan gölgem
boşuna özleme akşam vaktini
şehir tüm ışıklarını yakmış seni beklemekte
yalnızlığın dostluğunu öldürdü sokak lambaları
kaldırımlar tedirgin
gündüzden farkı kalmadı gecenin
zamanın / mekânın eli alıştı dayağa
mumun yüreği kırıldı
yanamadı baştan ayağa
uyanamadı tebessümlerim
nilgünlerim de kurudu
oysa sen ne güzel soğuturdun toprağımı
zâlimler rûhumu vurdu
Sermâ kanım dondu...
Dursun Tiftik