Son aldığım kitap ise "Aşkın Eşiğinde Ölüme Uyanmak" tı. Açıkçası her kitap gibi bunu da severek okuyacağımı biliyordum ama bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim.Kitap bir aşk romanı,yooo aksiyon içerikli bir roman bu,aslında eğitim psikolojisini öne çıkarmış,değil değil.sosyolojiden konu seçmiş. Tabi ki bunlar değil polisiye bir roman bu.
Sizler de okuyunca anlayacaksınız ki bu kitap bu saydığım içerikleriyle birlikte daha bir çok toplumsal sorunu inanılmaz bir üslupla dile getirmiş.
Aşkı konu alan yüzlerce kitap okudum.Elimden düşürmeden okuduğum kitaplarda bile "aşk" bu kadar kutsanmamıştı. Zehra'nın yüreğinden aşk baka,Adem'in yüreğindeki aşk başka Rüstem'in,Raşide'nin yüreğindeki aşk ta başka terennüm edilmiş,"aşk, böyle onurlu yaşanırsa aşktır"mesajı öylesine bir üslupla anlatılmış ki tasavvufi,ilahi aşka kapı açılmış.Karşısında sufli aşklar yokmu, sevdiği kadını, gencecik, körpecik haliyle geneleve pazarlayan sefil yaratıklardan söz edilmemiş mi,elbette edilmiş ancak onda bile seviye muhafaza edilmiş.
Öğretmen,öğretim görevlisi,polis,imam,öğrenci tüm kahramanlar ütopik bir kimliğe büründürülmeden olması gerektiği şekli de vurgulanarak bir role bürünmüşler.
Ülke gündeminin en önemli konusu olan terör,ancak bir araştırmacı bilim adamının gözüyle bu denli sorun-çözüm ilişkili seviyeli bir tartışmanın konusu edilebilir.Üniversite öğrencilerinin tartışmalarının içinde buldum kendimi bir an ve öylesine üsluba kaptırdım ki kendimi, söz isteyecektim neredeyse.
Özel eğitimci ve engelli çocuk annesi olmama rağmen,ancak engelli bir çocuğa sahip ailenin duygu ve düşüncelerini bu kadar anlayabilir ve olması gereken aile işbirliğini bu denli ön plana çıkarabilirim.
Bazı yazarlarımız var ki özellikle romanlarında cinselliği bütün cinsel objeleri ön palan çıkararak sansasyonel bir şekilde işlerler,belki de budur çok satmalarının nedeni diyecekler de çıkacaktır elbet ama cinsellik bile bu kitapta hayalin süslemelerine terkedilimiş.Dört duvar arasına öylesine güzel bir şekilde gönderilmiş ki cinsellik,"sevgiyi şehvetle süsleyen Rabbim" diye başlayan duayı çağrıştırıyor.
Her kandil dağı sakininin,kendi psikopat eğilimleri sonucu dağa çıkmadığını,madalyonun bütün yüzleriyle birlikte ele alarak öylesine sosyolojik,pedagojik ve psikolojik sunumlar yapılmış ki romanda hodri meydan sevgili siyasetçilerimiz,kardeşini el veren bir genelev sakiniyle,sevdiği adama kirli bedeniyle çıkmak istemeyen bir genç kızın dramının içinden çıkın bakalım.sırça köşklerinizde.
Sanırım neredeyse kitabı özetledim .Ama ne yapayım ki emniyette bazı küçük zaafların nelere mal olduğunu,iki kadeh içki ve bir kadın cilvesinin bazen en büyük sırların ifşasına nasıl da zemin hazırladığını okuyun ve görün emniyet mensubu arkadaşlarım demeden de kendimi alamıyorum.
Ve bazı kitapların sonunu sanki ben yazmışım gibi tahmin etmeme rağmen son satırlarda bile beni şok eden sonuçlarla karşılaştım.
Ayrılığın bir şiirsel ifadesi vardı ki son sayfalarda,Yavuz Sultan Selim Han'ın şirpençeden çektiğini anlatan kitabı okumamış,ev arkadaşımın da "sedef" hastalığından teninin alev aldığını gözlememiş olsaydım bu denli yaşamazdım belki,şiirin gerçekliğini.
Sözün özü bu kitap anlatılmaz okunarak yaşanır,kendi gündemimizde.
KUTLARIM, genç, şair, yazar ve gönül dostum ZEKERİYA EFİLOĞLU.
