Üç Kan - 3

11 Kasım 1980 günü televizyonlarda, akşam haberlerinde MHP ve
ülkücüleri hedef alan ihtilal konseyinin arananlar listesini
yayınladıklarını ve kendisinin de arandığını; Kadir eve geldiğinde
boynuna sarılarak ağlayan eşinden öğrenmişti.
Üç beş parça eşyayı bir çantaya alel acele ile koyduktan sonra
hamile eşini, 2 yaşındaki oğlunu Allah'a emanet ederek gecenin
karanlığına daldığında Kadir yedi yıl sürecek uzun bir ayrılığa adım
attığını bilmiyordu..
Ayrılırken eşine sadece "Ocağımızı tüttür, Allah'a emanet olun"
diyebilmişti.
Kadir, MHP ve Yan Kuruluşlar davasının sanığı olarak her yerde
aranıyordu artık. Resimleri aranan Marksistlerle beraber afiş
yapılmış her yere asılmıştı.
Ankara'da kendisi gibi aranan bir ağabeyi ile aynı evde kalmaya
başladı.
Gündüzleri evde bir ölü sessizliği ile kalıyorlar, ancak geceleri
hareket edebiliyorlardı.
Aklı eşindeydi, yakında doğum vardı.
Haftada 1 gün Pazar akşamları saat sekizde mahalledeki bir
ülküdaşlarının evinden telefonla eşiyle 3-4 dakika konuşabiliyordu.
Çünkü her zaman sıkı olan arama ve yol kontrolü yapan asker –polis
timleri sadece Pazar günü akşam sekiz dokuz arası yoktu. Dallas
dizisini seyretmek için hepsi en yakın kahvelere koşuyordu.
"Ceyar'ı kim vurdu?"….
Telefon edeceği güne kadar her hafta Kadir!e sanki bir yıl gibi
geliyordu. Acaba kız mı oğlan mı? Doğum oldu mu?
Bir gün kabus gibi bir rüya gördü. Rüyasında korkunç bir doğum olayı
yaşanıyordu…Anne baygın, çığlıklar içindeydi: Ortalık kan revan….
Doktorlar anneyi mi yoksa bebeği mi kurtaralım diye aralarında
konuşurken, Kadir duyulmayan, çıkmayan sesi ile; "Hayır, ikisini de
kurtarın, Allah'ım ikisini de kurtar" diye rüyasında çığlık atmaya
çalışıyordu. Sesini duyuramıyordu, eşinin elini tutamıyordu, hiçbir
yardımı olamıyordu, hiçbir şey yapamıyordu…Allah'ına yalvarırken,
rüyasında bir
adakta bulundu…Bir söz verdi…
- Allah'ım eğer eşim ve çocuğum kurtulursa, ilk duyduğum "kan
anonsunda" ya yeni doğan bir bebeğe, ya da doğum yapan bir anneye
kan vereceğim. Duyduğum ilk anonsa koşacağım. Ne olur kurtar onları….
Kadir, sıçrayarak kabus gibi bir rüyadan uyandığında her tarafını
ter basmış, dudağı uçuklamış, tir tir titriyordu…
Abdest aldı, iki rekat namaz kıldı… Ve rüyasındaki adağını, sözünü
ağlayarak tek sığınağı Allah'a Yaradanına tekrar yineledi.
Pazar gününe iki gün vardı.
Herkes Pazar günü saat akşam 8'i Ceyar'ı kimin vurduğunun merakı ile
iple çekiyordu. Kadir ise telefonu….
Telefonun ahizesini kulağına alıp çevir sesini duyduğunda kalbinin
atışlarının sesi kulaklarından duyuluyordu.
Konuştu…
Bir oğlu olmuştu. Biricik eşi zor bir doğum yapmış, hastanede idi.
Durumu iyi idi. Merak etmemesini söyleyen babası Allah hiçbirimizin
acısını göstermesin rahat ol derken, "Adını Alperen koyduk." dedi.
Kadir bir şükür namazı daha kıldıktan sonra radyonun başına oturdu…
Artık onun kulağı radyonun Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesi'nden
yapılacak kendi kan grubu anonsundaydı.
Bir gün, iki gün derken onuncu gün anonsu duydu. Gündüz öğlen saat
12 idi. Yeni doğan bir bebeğe acil kan lazımdı..

Kaçak kaldığı, saklandığı evde giyindi.Hastaneye gitmeye karar
verdi. Evdeki arkadaşları:

- Durum kritik, her yerde arama var, kimliğin yok, resimlerin
duvarda, Hastanede polis kimlik sorabilir, Gel vazgeç, Adağını
serbest olduğun günlerde yerine getirirsin,mazeretin var….dedilerse
de o sadece kabus gibi gördüğü rüyayı ve verdiği sözü düşünüyordu…
Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinin önüne geldiğinde ön kapıdan değil
mutfak girişinden girdi. Kan verme bölümüne geldiğinde telaş ve
heyecanla bekleyen bir genç ve bir yaşlı teyzenin beklediğini gördü.
Kan merkezinin önünde, her geçene yaşlı teyze kolundan tutup
soruyordu:
- Evladım, radyodan mı geldin?
- Bizim kanı vermeye mi geldin?
- Torunum ölmek üzere…
Kadir yaşlı teyzeye yanaştı.
- Teyze sizin kan grubu neydi?
- Ben bilmem oğul. Oğlan söylesin..
Yanındaki genç:
- Abi 0 Rh Negatif.
- Tamam ben o kan için geldim. Bebek için değil mi? diye Kadir
sorunca yaşlı teyze ağlar halde:
- He oğul he..
Diyebildi.
Kadir gerekli olan kanın tümünü vermek istediğini söyledi.
Gerekli kanın tümünü verdikten sonra on dakika kadar istirahat
ettirildi.. Şekerli limonatayı içti. Kalkmak üzereyken içeri yaşlı
teyze girdi.
- Oğlum Allah ne muradın varsa versin.Seni kazadan beladan korusun.
Nasıl bir hayır yaptın bilemezsin.
- Teyzeciğim önemi yok.
- Ah oğul, bilmezsin ki bu bebenin, bu bebenin… diye kekelerken
yanındaki genç oğlan yaşlı annesinin kolundan tutarak çekti.
- Hadi anne gidiyoruz. Abi sağol.
Kadir ne olduğunu, yaşlı teyzenin ne söylemek istediğini
anlayamamıştı.
O sırada yaşlı teyze,
"Dur oğul, ben diyeceğim. O da kimin çocuğuna kan verdiğini bilsin."
dedi ve Kadir'e döndü:
"Bak oğlum, bu çocuğun babası cezaevinde Mamak'ta. Türkeş'le beraber
hapiste… Benim oğlum ülkücü. Adını telefonunu ver, inşallah
çıkacaklar,seni bulsun.
Seyyar arabada gömlek satar. Sana bir gömlek getirir. Tanışırsın
yiğittir benim oğlum….
Kadir yaşlı teyzeye sarıldığında kulağına fısıldadı…
- Teyze oğluna müjdeyi ver. Bebeğine bir ülküdaşın kan verdi de.
Onun damarlarında bir ülkücü ağabeyin kanı var de…
- Hadi Allah'ısmarladık.
Kadir hastanenin merdivenlerinden koşarak inerken sadece:
- Bu sürprizin için teşekkürler Allah'ım diyebildi.
( 3 Kan başlıklı yazı kkg tarafından 25.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.