Karne günü yaklaştı ya karneden karneye varlıklarından haberdar olduğumuz “eğitim uzmanları”mız yine arz-ı endam eylediler ve çok değerli bilgilerle bizleri aydınlattılar, sağ olsunlar.

Artık şu sözleri sık sık duyuyoruz uzmanlarımızdan: “Çocuğunuzun karnesine sert tepki vermeyin.” “Karne çocuklar için bir ölçü değildir.” “Karne sadece çocuğun değil, aynı zamanda velinindir.” vs.

On yıllık bir veli ve yirmi yıllık bir öğretmen olarak ifade ediyorum ki asla bu “uzman” görünümlü arkadaşlara itibar etmeyin.

Karne, işi sadece “öğrencilik” olan çocuklarımızın bir dönemlik performanslarını gösteren bir belgedir. Karnedeki notlar düşükse bu, çocuğumuzun eğitim-öğretim performansında geri kaldığını ifade eder ve veli bunun için gerekli tedbiri almalıdır. Bu tedbir alınırken eğitim uzmanlarımızın dediği gibi “gülüm, cicim”le tedbir alınmaz.

Geçen yıl dokuzuncu sınıfta okuyan oğlumun ilk sınav sonuçları eğitim hayatında görmediğimiz notlardı. İlköğretim ortalaması 92 olan çocuk 19, 22, 27 gibi notlar almıştı dokuzuncu sınıfın ilk sınavlarından. İlk sınav sonuçlarına göre altı tane “bir”i olan oğlumun okuluna gidip öğretmenleriyle görüştüm, bu çocuk ne yapıyor da bu kadar başarısız oluyor diye.  Sebep şuydu, sınıfta arka sırada dörtlü bir gruba dahil olan oğlum ders dinlemiyor, not tutmuyor, arkadaşlarıyla geyik yapıyor, çok konuşuyor vs.

Öğretmenlerinden hemen yerini değiştirmelerini, mümkünse en ön sıraya almalarını, o grubu dağıtmalarını ve oğlumun tepki vermesi durumunda ya da derse ilgisiz olması durumunda öğretmenlerin sertliklerini göstermesini rica ettim, akşam bunu çocuğumla konuşacağımı da belirttim. Öğretmenlerimizin cevabı şu olmuştu: “Biz okulda çocuğa sizin dediklerinizi yaptığımızda veliler hemen buraya gelip ‘Benim çocuğuma psikolojik baskı uyguluyorsun, çocuğuma böyle davranamazsın’ gibi ifadeler kullanıyorlar, hatta bizi şikayet ediyorlar.”

Öğretmenlerimize çocuğunu bulunmaz Hint kumaşı sanan veli olmadığımı, eski sistemle oğlumu eti ve kemiğiyle öğretmenlerimize teslim ettiğimi, ne gerekiyorsa yapmakta serbest olduklarını ifade ettikten sonra rehber öğretmenimizin yanına gittim. Sordum: “Sayın hocam, bu çocuğu odanıza çağırıp onunla şimdiye kadar hiç görüştünüz mü?” diye. 

Okullarda ne iş yaptıklarını yıllardır hiç ama hiç anlayamadığım rehber öğretmenin cevabı ilginçti: “Çocuğu benim çağırmam doğru değil, onun bana gelmesi gerek! Ben çağırırsam arkadaşları arasında rehberlikten çağrıldı, sorunlu gibi algılanıyor.”

Ve rehber öğretmenimize ilk sınav sonuçlarına göre altı tane biri olan bir çocuğun zaten sorunlarla baş başa olabileceğini, arkadaşları arasında böyle bir yaklaşım oluyorsa bunun sebebinin de rehberlik servisi olduğunu, kendilerinin böyle bir imaj vermiş olduklarını ifade ederek çocuğumun en kısa sürede çağrılarak uyarılmasını, yönlendirilmesini istedim.

Akşam da oğluma o gün okuldaki görüşmelerimi anlatarak “eğitim uzmanları”mızın hiç tavsiye etmediği sertlikle kendini toparlaması için uyarıda bulundum. Netice, ilk sınavda 19, 22, 27 olan notlar ikinci sınavda 85, 90, 95’e çıktı.

Çocuğumu uzmanların eline bıraksaydım çocuk o sınıfı çift dikiş gidecekti.

Oğlumun ilköğretim döneminde yapılan bir veli toplantısında öğretmeni şunu demişti: “Sayın veliler, çocuklarınız şimdi ergenlik dönemindeler, zaman zaman size diklenebilirler, onlara sakın kızmayın, bağırıp çağırmayın, sert tepki vermeyin. Kendilerine güvenlerinin gelmesi için kalkın, başka odaya geçin.” Hemen itiraz ettim: “Bir dakika sayın hocam,  bu çocuk bana her diklendiğinde ben sesimi çıkarmaz diğer odaya geçersem çocuk liseyi bitirdiğinde benim evi terk etmem gerekir. Çocuğumun ilk diklenmesinde ona anne babaya diklenmemesi gerektiğini öğretir, gerekirse onun öbür odaya geçmesini sağlarım.”

Velilerimiz bir panik içinde geliyor odama: “Hocam, benim çocuğum çok şiddetli bir ergenlik geçiriyor, uzmanlar şöyle diyorlar, ne yapayım?” Soruyorum: Allah aşkına, bu ergenlik denen şey gökten zembille mi indi, tarihte ilk defa mı yaşanıyor, siz ergenlikten geçmediniz mi, yeni mi icat edildi bu ergenlik? Paniğe gerek yok, çocukları ergenlik psikolojisinde diye olduğundan farklı görüp her dediğine boyun eğmeye de gerek yok. Onları uzaylı yaratıklar gibi görmeyin. Çocuklar sizin bu tavrınızı çok iyi kullanıyorlar ve psikolojisi bozuk ayaklarına yatarak sizi sömürüyorlar. Zaten bu psikoloji ilmi ön plana çıktığından beri gençliğe bir hal oldu. Önüne gelenin psikolojisi bozuluyor, anne baba da çocuğumun psikolojisi düzelsin diye kırk takla atıyor, maymuna dönüyor.  Sizin zamanınızda var mıydı bu kadar bozuk psikoloji? Abartmayın lütfen, uzmanlara da kulak asmayın, onlar ya ergenlik döneminde ya da karne zamanında ortaya çıkarak kendilerinin önemli olduğunu ifade etmek adına sizi psikoloji misikoloji diye oyalıyorlar.

Karne sendromu eğitim uzmanlarına ben hiç kulak asmadım, siz onları dinleyebilirsiniz.

.

( Karne Sendromu Uzmanları başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 25.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.