Şehre
bayağı mesafe uzakta bulunan küçük bir kasabanın derdi imanı üç ay
sonrasında yapılacak seçimler olmuştu.Gencinden yaşlısına,kadınından
erkeğine kadar bütün köy ahalisinin konuştuğu tek bir konu vardı.O da üç
ay sonra yapılacak seçimdi.Kasabanın on beş yıllık muhtarı olan
Süleyman Bey,daha önceki seçimlerde hiçbir propaganda yapmazken bu
seçimlerde karşısına muhtarlık için bir rakip çıktığından seçim
propagandası yapmaya başlamıştı.. “Emiroğullları”
ailesi kasabanın en nüfuzlu ve saygın ailelerindendi.Ailenin her bir
üyesi hangi seçim olursa olsun görüşünü ahaliye hiçbir şekilde
belirtmezdi.Ailenin reisi olan seksen yaşındaki ihtiyar Ali Kazım
Bey,aile üyelerine böyle davranmaları gerektiğini öğretmişti.Aslında
ailede Ali Kazım Bey’in sözü geçiyordu geçmesine ama Ali Kazım Bey’in
akıl aldığı tek bir kişi vardı.O da en küçük oğlu olan Emir Deniz
Beydi.Emir Deniz Bey,evli bir ablası ve evli bir ağabeyine rağmen
kendisi hiç evlenmemiş,evlilik çağı bir hayli fazla geçmesine rağmen
kırkında da evli kalmayı yeğlemişti.Doğrusunu söylemek gerekirse Emir
Deniz Bey,biraz çapkınzadelerdendi.Kendisi gibi olan bir arkadaş
grubuyla sabah çıkar gecenin bir vaktine kadar gezip
eğlenirdi.Eğlenceden canı sıkıldığı saat dilimlerinde sahibi oldukları
binlerce hektarlık arazisine uğrar çalışanlarını bir çeyrek saat
kontrolün ardından tekrar eğlencesine devam ederdi.Gündüz vakitleri
arkadaş grubuyla playstation oyunlarında futbol turnuvaları yapar,akşam
vakitlerinde her akşam değiştirilen sevgililerle beraber vakit
geçirilirdi.Gece bir barda körkütük içip sevgililerle kıyasıya dans
ederek sona ererdi. Ablası olan Şükriye Hanım ise
annesi gibi bir ev hanımıydı..Dört aileyi bünyesinde barındıran bir
konağın günlük işleriyle gelini ve annesiyle beraber yaparken bir yandan
da ilkokula giden çocuklarının işleriyle ilgilenen bir kadındı.Pek
dışarı çıkmazdı.Doğrusunu söylemek gerekirse hiçte arkadaşı yoktu.
Ah şu birde evin gelini Sabriye Hanım olmasa!Şükriye
Hanım arkadaşlık duygusundan yoksun bu dünyadan göçecekti.Evin gelini
Sabriye Hanım çok hareketli ve neşeli bir insandı.En kötü özelliği ise
biraz gezmeyi ve eğlenmeyi çok sevmesiydi.Bu iki gelin ve görümcenin tek
anlaşamadığı konu buydu.Ne zaman Sabriye Hanım dışarı çıkmak için
görümcesini ikna etmeye kalksa ikna edemez ve nereye gidecekse de
gideceği yere tek başına giderdi..Zaten gittiği yerlerde belliydi.Birkaç
arkadaş ya da bir tarla çalışanının ailesini ziyaret etmek.Anlaşılan o
ki Sabriye Hanım evin dış işleri bakanıydı. Yine
öyle bir gündü..Sabriye Hanım yine görümcesini ikna edememiş ve ceketini
omzuna attığı gibi tek başına yine dışarı çıkmak zorunda kalmıştı.Ne
zamandır gidip uğrayamadığı bir çalışanının ailesini ziyaret etmeye
gitmişti.Gittiği aile bütün köy ahalisi gibi yoksulluk sınırına dayanan
bir aileydi.Ailede bir tek çalışanı vardı o da erkekti.Tek çalışan
olduğundan dolayı,malum bir de iş çiftçilikse,yoksulluk sınırının
altında olunması doğaldı. Sabriye Hanım,burnu
kaf dağlarında olmayan biriydi.Lakin kendisi de kendini beğenen,dünyayı
ben yarattım diye insanlardan nefret ederdi.Her çalışanın ailesiyle de
bayağı samimiydi.Aileden biri kendisine Hanım diye hitap edecek olsa
buna çok sinirlenir ve böyle denmemesini,kendisine ismiyle hitap
edilmesini isterdi.Aşırı saygı gösterisi hiç sevmezdi.Evin beyi
tarlalarında çalıştığından kadın ile samimi bir sohbete dalar ve bu
sohbetin nasıl geçtiği geçen zamandan dolayı anlaşılmazdı.Sohbette sükun
zamanında ise ailenin küçük çocuklarınla ilgilenir ve şakalaşırdı.
Kapı çaldı.Kapıyı evin kadını açtığında gelen dört
erkekti.Sırtlarında taşıdıkları buzdolabı ile Sabriye Hanım’ın
gözlerinin önünde mutfağa yerleştiriyorlardı..Ardından yine aynı dört
erkek kamyondan kömürleri indiriyordu.En son olarak içinde
makarnanın,pirincin bulunduğu içi erzak dolu bir kolide mutfağa
yerleştirdikten sonra bunları taşıyan insanları uğurlayan evin
kadını,misafiri Sabriye Hanım’ın yanına,salona,geri döndü. “-Hayırdır kız,onlar ne öyle?” “-Sağ olsun Muhtar Süleyman Bey’in gönderdikleri.”
“Bak sen şu muhtara..Malum seçim yaklaştı muhtarda oy
avcılığına başladı.”diye Sabriye Hanım içinden geçirirken evin kadını
tekrar söze atıldı: “-Sabriyeciğim siz bu seçimlerde kime oy vereceksiniz?” “-Hak edene oy vereceğim.” “-Bir günden bir güne bir söyleyin görüşünüzü lütfen.”
“-Yapma lütfen!Hadi ben sana,ona ve bütün herkese
söyleyeyim.Bütün çalışanlarımın ailesi dediğime oy versin.Sence seçim
adil olur mu?Seçimi hak eden kazanır mı?” “-Doğru
diyorsunuz.Bakın,biz her zamanki gibi Süleyman Efendi’ye oyumuzu
vereceğiz.Adam çok iyi bir adam..Namazında niyazında dininde imanında
bir adam..Bizlerle de çok ilgileniyordu.Sizde gözlerinizle
gördünüz,yalan mı?Bir münasebetsiz kalkmış on beş yıllık muhtarımıza
rakip olmuş.Olacak şey mi bu?Kalkıp yaptığı propagandalarda belediye
başkanıyla arasını iyi tutacağını,bozuk olan köy yollarını düzelteceğini
söylüyor.Bir de köye okul yaptıracakmış.Nereden bulacaksa
parayı.Götünde donu yok sen git okul yaptırcam de?Akla mantığa uyuyor
mu?Ramazanda oruç tutmaz,namaz kılmaz,içki içer..Ben nasıl vereyim bu
tip adama oyumu?” Sabriye Hanım bu sözlere karşı sakinliğini
korumaya çalışıyordu..Görüşünü belirtmemek adına konuşmak için kendini
zor tutuyordu.O da bilirdi Muhtar Süleyman Efendi’yi anlatmayı.Bir
başlasaydı anlatmaya,neler anlatmayacaktı ki?Köyün yolların
bozukluğundan tutun da komşu köyler arasındaki tırmanan gerginliklere
sebep olduğunu,köyün işsizlik sorunuyla mücadele eden ekonomisinden
tutun da Muhtar Süleyman Efendi’nin tutarsızlıklarına kadar..Bu
tutarsızlıklardan tutun da kendisine karşı söz söyleyen insanlara
aşağılamalara ve hakaret etmelere..Neler söylemezdi ki..Ama o,köyün en
nüfuzlu ve saygın bir ailesinin üyesiydi,geliniydi,ona bu tip konuşmalar
yakışmazdı.
Muhtar Süleyman Efendi,yönetimde yer alan arkadaşlarıyla toplantı yapıyordu: “-Buzdolaplarını,kömürleri ve erzakları dağıttınız mı vatandaşlarıma?” “-Dağıttı arkadaşlar muhtarım.” “-İyi güzel..Emiroğulları ailesi benim aklıma takıldı.Bu seçimlerde kimden yana görüşleri,öğreneniniz var mı?” Hep bir ağızdan yok dedi yönetim grubunda bulunan kişiler.
“-Size Emiroğulları Ailesi’nin oyunu almak için
hazırladığım planı sunayım..Bu ailenin reisi kim?Reis,evin en büyük ismi
Ali Kazım Bey..Ama bu görünürde böyle.Ali Kazım Bey’in akıl hocalığını
kim yapmakta?Küçük oğlu Emir Deniz Bey.Emir Deniz Bey nasıl biri?Karıya
kıza ve zevki sefaya düşkün bir insan.O zaman gidin konuşun köyün o…su
Hayriye ile bir gidip uğrasın tavlasın şu Emir Deniz Beyimizi..” “-Siz hiç merak etmeyin muhtarım.”diyen adam söze devam etti: “-Peki diğer aile üyeleri ne olacak?”
“-Diğer aile üyeleri de Emir Deniz Bey’in sözüne
bakacaklar.Dedim ya,aile reisi Ali Kazım Bey’in akıl hocası Emir Deniz
Bey diye..Hadi arkadaşlar,başlayıp koyulun işe..Bu seçimlerde de
kazanmak istiyorum.Zira bu seçimler benim için çok önemli.Bu seçimlerde
rakibim var.”
“-Ha şimdi geldik tren istasyonuna..Oynayıp taş atsana Haydar Kardeş.” Haydar elindeki okey taşını atarken homurdandı: “-Biraz beklesen ölür müydün Emir Deniz kardeş.”
“-Arkadaşlar bırakın aranızda
dalaşmayı ben bugün ne yapacağım bilmiyorum..Heyecandan
geberiyorum..Karşı köye ailemizle kız istemeye gideceğiz.” “-Seni de kaybettik Ferit Bey..Çapkınlar aleminin en popüler simasını kaybediyoruz ha!” “-Öyle deme Emir Deniz Kardeş..Napayım bekarlık canıma tak etti.”
“-Oğlum bekar,kırıntısı mırıntısı
sevgilisi manitası olmayana denir.Oysa sen çapkınlık aleminin bir
numaralı gözdesisin.” “-Öyle de
Hamidim.Napayım bir yuvam olsun,çocuğum olsun ve düzenli bir hayatım
olsun istiyorum.” “-Kimle evleneceksin?” “-Karşı köyden Seniha ile.” “-Demek çapkınlıktan arta kalan zamanlarda mesaiyi onunla yapıyordun ha! Kahveci yüksek ses tonuyla Emir Deniz Bey’e seslenip bir şeyler söylüyordu: “-Deniz,oğlum,seni yine camın ardında bir kız soruyor..Git bir ilgilen istersen.”
“-Hamit senin şu hem fotoğraf çeken
hem de video çeken kameran vardı..Hemen git onu al,bizi adım adım takip
edip fotoğrafımızı çekeceksin…
Emir Deniz Bey,ismini sorup da öğrendiği ismi Mukaddes olan türbanlı bir
kız ile ormanlık bir alana gidip çimlerin üstünde bir çınar ağacının
gölgesinde oturmuşlardı..Emir Deniz Bey,kızdan hiç hoşlanmasa da
hoşlanmadığını söyleyip belirtmek yerine hoşlanmış gibi,hatta aşık olmuş
gibi hal sergiliyordu.Her ikisinin de ağızlarını bıçak açmıyordu.Bir
müddet göz göze bakışmaların ardında o derin muhabbet başlamıştı.Bu
derin muhabbeti arkadaşı Hamit ölümsüzleştirmek adına fotoğraflarını
çekip video kaydını alıyordu.
“-Mukaddesim sıkıldım ben buradan ya.Madem sen de benim gibi
playsatation oynuyorsun..Bir arkadaşımın evi var,bilirsin Hamit
diye..Gel bir oynayalım oyun.”
Biz Emir Deniz Bey’i Hamit’in evinde Mukaddes ile rahat bırakarak
Ferit’in ailesiyle beraber gittikleri kız isteme törenine bir gidip
bakalım. Seniha,kahveleri tepside
getirip gelen misafir ve ailesine ikramda bulunuyordu.İkramda
bulunduktan sonra çekilip bir köşeye sandalyeye oturdu.Hal hatır
sormaların ardından asıl meseleye geçilmişti.Evin büyüğü olan,Ferit’in
babası Hikmet Bey,söze başladı: “-Allah’ın emri peygamberin kabriyle kızınız Seniha’yı oğlumuz Ferit’e istiyoruz..” Asıl kız isteme töreninde yaşananlar şimdi başlıyordu.Seniha’nın babası açtı ağzını yumdu gözünü ve başladı konuşmaya:
“-Birincisi,benim karşı köyden
birine verecek kızım yok.İkincisi,benim işsiz,güçsüz ve bir serseriye
verecek kızım yok.Sağ olun geldiniz ziyaret ettiniz.Şerefler
verdiniz.Hanım,misafirlere kapıyı gösterir misin?”
Kasabanın kendine ait özel bir televizyon kanalı
vardı.Saat altı dedi mi ana haber bülteni yayınlanır,bu ana haber
bültenini Berrin adında bir spiker sunardı.Ülkede verilen şehidin
haberinden sonra Spiker Berrindeydi söz:
-Gerçekten de çok zor.Ülkemiz bir evladını daha kaybetti.Ateş
düştüğü yeri yakar.Şimdi biraz da siyaset diyelim.Köyümüzün Muhtarı
Süleyman Naldoğan’ın mitingine kameralarımızı çeviriyoruz.
“-Buradan rakibim olacak adama sesleniyorum.Bir mitinginde bana
arabozucu demiş.Sen kim oluyorsun da bana arabozucu diyorsun?Karşı köy
ile ilişkimizi söylemiş.Söylemeyeyim mi?Bütün köylü vatandaşlarımıza
baskı uygulayıp kanlı bir iç savaşa sürükleyen köyün muhtarı Rıza’yı
eleştirmeyeyim mi?Neymiş efendim,belediye başkanıyla sorunum
varmış.Sorunum olamaz mı?Ben yolsuzluğa karşıyım..Yolsuzluğu eleştiremem
mi?Beni benim vatandaşımı,benim köylü mü,galyana getiriyor.Ey Rıza
Bey,bunun hesabı senden sorulacak.Benim yüzde seksen oyunu sahip köylüm
sana bunun hesabını soracak.” “-Değerli İzleyiciler,kasedin sonunda
yaşanan problemden dolayı sizlerden özür diler,bir başka haberimize
geçmek isterim.Şimdi de Muhtarımız Süleyman Bey’in rakibi Rıza
Hamitoğlu’nun mitingindeyiz.”
“-Ey Süleyman Bey?Ben arabozucu
değilim diyorsun..Külliyen yalan.Daha düne kadar karşı köyün muhtarına
kardeşim diyordun.Şimdi ne oldu?Karşı köydeki gerginliklere bakıp
konuşuyorsun..Sen ilk önce kendi köylüne bak!Buzdolabı,kömür ve makarna
dağıtacağına köylümüze iş ver..Bir de kalkmış beni yüzde seksenle tehdit
ediyor.En büyük yolsuzluk sende be Süleyman Bey..Çıkıp
konuşsana,anlatsana..Bir hafta içinde anlatmazsan yolsuzluklarını
belgeleriyle ortaya çıkaracağım.Sen kimsin ki köylü vatandaşların
arasında başı açık türbanlı diye ayrım yapıyorsun?Al elimde fotoğraflar
var..Senin istediğin köylü genç nesilin fotoğrafları.Bir türbanlı
arkadaşımızın bir erkekle sevişirken çekildiği fotoğrafı.Buna ne
diyeceksin Süleyman Bey..?” Emir
Deniz Bey,Mukaddes ile fotoğraflarının yayınlandığı günün sabahında
ailesiyle birlikte havaalanında vedalaşıyordu.Mukkades ile
evlendirilmeye zorlandığı için Amerika’ya gitmek,o civarlardan
uzaklaşmak,zorundaydı.. 3 AY SONRA
Seçim günü gelmiş ve sonuçlar açıklanmıştı.İktidar
sarhoşu,başarı sarhoşu,olan insanlar her zaman kaybetmeye
mahkumdur.Belediye başkanı ile bir takım akıllı köylü vatandaşların
oylarıyla yüzde bir oranda fark ile köyün yeni muhtarı Rıza Bey
olmuştu.Karşı köyün muhtarı da belediye başkanının koyduğu darbeyle
devrilmiş köye çağdaş ve uygar olan yeni bir köy muhtarı getirilmişti.
Sitedeki
Yazarın
( Sarhoş Hikayesi başlıklı yazı Oğuz batın tarafından 22.08.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )