"Görünen, bilinmesi istenendir..." sloganıyla vizyonlara giren filmimiz için aslında "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir." aforizmamız daha uygun düşeceğe benzemektedir. 

Filmden bahsetmeye başlayacağımız üzere aklınızın bir köşesine dipnot bırakmakta fayda var. Yazımız dâhil din ve dindarlık düşmanlığı değildir meselemiz. Tavsiyelerimizin bir önemi ve faidesi bulunur da filmi izlerseniz şayet filmdeki konuya takılmaktan ziyade günlük hayatımızın içerisinde daha nice kulvarlarda aynı şeyin yaşandığını görecek olmamız ortadadır. Yanlış anlaşılmaların meyyal bulmamasını temenni etmekten başka söylenecek söz tabiki de okurlarımıza kalmıştır.

Onur Aydın’ın gerçek bir hikâyeyi senaryolaştırması (bahsedilen olaydaki kişilerle bizzat görüşülmüş ve senaryo buna göre aynı kronolojide yazılmıştır. bunun hakkında film ekibinin röportajlarını araştırarak daha ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz), Talip Karamahmutoğlu’nun yönetmenliğiyle; Ozan Bilen, Fuat Saka, Ali Sürmeli gibi oyuncuların yer aldığı “Girdap” gerçekten de artık günümüz dahil hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını göstermekle birlikte, yaşanan bir olaydan alınan kesitlerin olduğunu da belirterek bu tarz olayların yaşanılabilirliğini bir nebze kanıtlamıştır. Bıçak sırtı bir konunun harmanlaştırılıp bir Türk filminde izleyicinin önüne konulması cesaret isteyen fakat bir o kadar da arkasında durulabilecek bir davranıştır. 

Olumlu ve olumsuz bir çok eleştiri alan filmimiz -ki tabiki bu doğal bir olgudur- aslında göründüğü gibi durmasına rağmen, fundamentalizmden daha çok farklı kulvarları da örnek gösterecek niteliktedir. İstanbul Üniversitesi’ni kazanan kahramanımız, Antalya’dan gelip kayıt olmuştur. Yaşadığı şehrin özelliklerini taşımaya çalışılmış olan kahramanımız ilk kez geldiği İstanbul’da kantindeki ilanlardan kiralık ev ya da ev ortağı bulmaya çalışır. Kader, tesadüf, şans kavramlarının çatıştığı bu durumda öyle bir arkadaş bulur ki zaten filmin konusunu ortaya çıkaran durum budur. Evde yaşadığı bazı mistik, metafizik olarak algıladığı olaylar onu konunun içine sürüklemektedir. Kız arkadaşıyla gece kulüplerinde eğlenen kahramanımız mistik olarak algıladığı olayların altındaki oyunla birlikte farklı bir yönde sürüklenmektedir. Bilgilenme kaynakları onu siyasi bir duruma sürüklemekle birlikte, eski hayatından, arkadaşlarından ve sonrasında seçimi yüzünden çatışacağı ailesinden uzaklaştırıp; odasındaki Atatürk posterinin yerini Çözüm Hilafet afişlerinin yer almasına kadar ilerletir. Ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının örneğini; süren zamanın sonunda belki asıl gerçeği göreceğimizin örneğinin verilmesini de bu yazıyı okuduktan sonra filmi izleyen okurlarımız için verebiliriz.

Tarafsızca işlenmiş konuların bahsedildiği filmimizi artık biraz daha açıp konudan net bir şekilde bahsedersek olayın nasıl gündemimize oturabileceğini de görebiliriz aslında. Fundamental bir çetenin bir üniversite öğrencisini çeşitli oyunlarla kandırarak onu siyasal dine ve günü gelince de din için bir intihar bombacısı olmasına neden olması anlatılmaktadır. 

Dinle kandırılan bir çocuğun anlatıldığı filmde asıl belirtmem gereken konu ise, bunun sadece filmdeki anlatıldığı şekilde değil; Türkiye’de daha nice farklı kulvarlarda oynanan oyunlarda insanlığımızın nasıl kandırıldığıdır. Ki en büyük yem gençler olmaktadır. Bir nebze ben de bir üniversite genci olarak, filmde anlatılan konunun din olması mesele değildir diyebilirim... Eğer bir izleyici olarak o konuya takılan birinin eleştirileri mutlaka olumsuz yönde olacaktır. Buna emin olabiliriz. Fakat filmde asıl anlatılmak istenilen şeyin ülkemizde çok örneğini yaşadığımız ortaya sunulan, kutsalite kazandırılan çoğu değerin uğruna insanların kullanılmasıdır. Hangi konuda olursa olsun insanlığımızın edindiği değerler yem olarak atılmakta ve elinde belirli gücü bulunduran kişiler kârına artı pay katmak için çoğu zaman gözden çıkarabileceği kişileri kullanmaya çalışmaktadır.
Türkiye’nin ’80 öncesini, bizzat 1980’i ve sonrasını görmüş olması yazımı daha anlaşılır kılmak için fikir vermiş olacaktır aslında. Buna örneklerimizi arttırabiliriz tabi ki de... Pusulanın yönlerinin bir ülkeyi nasıl bir ortama götürdüğü, gündemimiz ve üniversitelerimizin durumu bize dahası örneklerinin oluşabileceğini göstermektedir.

Ayrıca filmimizin 2008 yapımlı bir film olduğunu düşünürsek aradan iki yıl geçmesine rağmen gündemlerin aynı kaldığını görebiliyoruz. Tabi 2010 ile 1980’i kıyaslamıyoruz daha.

Neyse ki filmin dışına çıkmadan söyleyeceklerimize gelirsek; filmi izleyen bir sinemaseverin bakış açısı aslında filmin tavsiye edilebilirliğini ortaya koyacak gibi görünüyor aslında. 

Kültür Bakanlığı’nın da iki yüz bin TL (iki yüz milyar) destek yaptığı Girdap, tarafsız bir bakış açısıyla, gündemdeki birçok bıçak sırtı konuyu tek bir kulvarda ele alarak Türk filminin perdesine yansıtmıştır. Filmi izleyen ve yansımalarının geldiği ışık kaynağını düşünen bir sinemasever olarak sizlere de izlemenizi tavsiye edebilirim. 

Son olarak belirtmek isterim ki gerçekten de kâinatta "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!"
( Gündemin Perdeye Yansıması Girdap başlıklı yazı C.ISIKDEMIR tarafından 14.11.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.