Aslında  bu  yazıyı  ‘’CUMHURBAŞKANLARIMIZIN  EŞLERİ  VE  KISA  HAYAT  HİKAYELERİ- Başlığı  altında  yazdığım yazı  dizisi  içinde  yayınlayacaktım  ama her  nedense  o  yazı  pek  de  ilgi  çekmedi.  Hatta  ‘’ Beni  hiç  ilgilendirmiyor’’  Diyen  de  oldu.  O  bakımdan  Kanuni  Sultan  Süleyman’ın  günümüzde  bazıları  nezdinde  niçin  bir  ‘’Dam  budalası ‘’  olarak  anıldığında  Semra  Özal’ın  ne  kadar  rolü  olduğunu ayrı  bir  yazı  olarak  ele  almayı  daha  uygun  buldum.

O  halde  Turgut  Özal  ile  başlayalım.


Altmış  iki  yıllık  ömrüm  boyunca  yakından  gördüğüm  hatta  elini  sıktığım  tek  Devlet  adamımız  Turgut  Özal  olmuştur.

1979  yılında  Antalya’nın  Manavgat  İlçesinde  öğretmenlik  yaptığım  dönemlerde  bir   Cuma  Namazı  sonrasında  tanıştık  Turgut  Özal  ile.  O  dönemlerde  Devlet  Planlama  Teşkilatındaydı  ve  sık  sık  Side’ye  gelir,  Cuma  namazlarını  ise  Manavgat’ta  kılardı.

Benim  gibi  1.65 boyunda  bir  insanın  bile  neredeyse  yarısı  boyunda  olan  kısa  boylu,  tombul,  tonton,  oldukça  sevimli  bir  isnadı  ama  daha  o  yıllarda  bile  istikbali  oldukça  parlak  görülüyordu.

Manavgatta  ‘’Koca  Reis’’  diye  bilinen  ve  sevilen  eski milletvekili,  bizim  dönemimizde  ise  MHP  nin  Manavgat’taki  en  önemi  Kurtlarından  biri  olan Doktor  Hasan  Fehmi  Boztepe namazdan  hemen  sonra  bu  tonton  ve  sevimli  vatandaşla  hararetli  bir  muhabbete  başlayıp  ona  oldukça  fazla  iltifat  edince  ben  de  yanlarına  yaklaştım  pek  çok  vatandaş  gibi. Turgut  Özal  ve  Hasan  Fehmi  Boztepe  ile  tokalaşarak  (  Dini  tabir  ile  musafaha  ederek )  hayırlı  Cumalar  dileklerinde  bulundum.  Her  ikisi  de  sıcak  bir  şekilde  ‘’Sana  da  hayırlı  Cumalar  kardeşim ‘’  dediler.

1983  yılında  Turgut  Özal  Anap’ın  başındaydı. Diğer  iki  rakibi  Milliyetçi Demokrasi  Partisinin  başındaki  adaşı  Turgut  Sunalp ve  Halkçı  Partinin  başındaki  Necdet  Calp  idi.

Siyasetten  sokaktaki  insan  kadar  bile  anlamayan  ben,  partisinin  isminde  ‘’ Milliyetçi’’ ibaresi  olduğu için Turgut  Sunalp’i  desteklemiştim 1983  seçimlerinde  ama  Kenan  Evren  televizyonlarda  açık  açık  Turgut  Sunalp’i  desteklediği  anda  kendi  kendime ‘’ Turgut  Sunalp’in  işi  yaş.  Seçimi  Özal  kazanır’’ Demiştim  ki  nitekim  de  öyle  oldu.


Turgut  Özal  Başbakan  oluncaya  kimle  evlidir,  kaç  çocuğu  vardır  bilmeyen  bizler  onun  başbakan  olmasından  sonra çok  kısa  bir süre  içinde  önce  eşi Semra  Hanımı, sonra  tüm evlatlarını  yani  Ahmet,  Zeynep  ve  Efe  Özal’ı  tek tek  tanımaya başladık  zira  özellikle  magazin  basınının  gündeminden  hiç  inmediler.

Semra  Özal,  Çankaya’nın  First  Ladyleri  içinde  çok  farklı  bir  yer  aldı. Mesela  her  yerde,  her  zaman  onu  Turgut  Özal  ile  el  ele  gördük. Adeta  ‘’ Her  başarılı  erkeğin  yanında  bir  başarılı  kadın  vardır.  Turgut  Özal’ın  yanındaki  başarılı  kadın  da  benim’’  Diyordu.  Hatta  bunu  yıllar  sonra  açık  bir  şekilde  de  ifade  etmişti  ‘’ Eğer  ben  olmasaydım Turgut  Özal  Radikal  İslamcıların kucağına  düşerdi ‘’ diyerek.

Semra  Özal  kılık  kıyafeti  ile  de  diğer  First  Ladylerden  oldukça  farklıydı.   Onu  oldukça  şık  ve gösterişli  kıyafetler  içinde  görmek  mümkün  olduğu  gibi  oldukça  sıradan, kolsuz  basma  elbiseler  içinde  görmek  de  mümkündü.  Hatta  onu  mankenlik  yaparken  görmek  bile  mümkündü.  O  tamamen  nev-i  şahsına  münhasır,  yani  kendine  özel  bir  bayandı.

Mesela  ince  uzun  purolar  içmesi,  viskiyi  ve  eğlenceyi  sevmesi, şen  kahkahalarını  hiç  çekinmeden  salıvermesi  ileriki yıllarda  Hacca  gittiği  halde  daha  önceki  yaşamında  hiç  bir  değişikliğin  olmaması ,  ‘’ namazımı  da  kılarım,  viskimi  de  içerim.  Hepsinin  yeri  ayrı’’Açıklamaları  onu  kendinden  önceki  ve  kendinden  sonraki  Cumhurbaşkanı  eşlerinden  çok farklı  kılıyordu.

Turgut Özal’ın 1983’te başbakan olduğu andan itibaren hep sahnenin önünde oldu Semra Özal. İstedi ki, spotlar, kameralar ve de bütün gözler, Turgut Özal kadar onu da görsün, onu da fark etsin. Ve  bunu  da  başardı.

Başbakanlıktaki ilk yılında ilk sansasyonu patlattı Semra Özal. Vizon dergisine “güz giysileri”ni sergileyerek, manken gibi fotoğraflar çektirdi.  Eleştirilere aldırmadı. “Böyle şeyleri İngiltere kraliçesi bile yapıyor” dedi geçti. İngiltere Büyükelçiliği ciddiye aldı onun  bu sözlerini. “Kraliçemiz mankenlik yapmaz” diye yalanladılar. Tabii  ki  Semra  Hanım  İngiltere’nin  yaptığı  bu  açıklamaya  aldırmadı  bile.

Kısa  süre  sonra  Türk  siyasetinde  oldukça  aktif  bir  ol  oynayacak ve  ‘’Papatyalar’’  Diye  anılacak  olan Tür  Kadınını  Güçlendirme  ve Tanıtma  Vakfını  kurdu.  Bu  vakfın  papatyaları  ile  birlikte  Yıldız  Sarayının  has bahçesinde   gece  düzenlediler.  Bu  gecede  tüm  papatyalar  YSL   işlemeli  çorapların  yanı  sıra  Osmanlı  dönemi  kıyafetleri  içinde  ve  pırlanta süsler,  takılarla  geceye  iştirak  ettiklerinden  Özal  dönemi  artık  hanedan,  bu  devir  de  II.  Lale  devri  olarak  anılmaya  başlandı.  Yani  bir  yerde  bu  günkü  Osmanlıcılardan  çok  daha  önce  Semra  hanım  Osmanlı’yı  diriltmişti (!)  ama  Osmanlı’nın  Lale devrini…

Semra  Özal  Osmanlı’nın  Lale  Devrini  diriltmekle  de  kalmadı.  Kanuni  dönemine  de  dokundu.  Hem  de  ne  dokunuş…

Kültür  Bakanlığımızın  da  katkılarıyla  1987  yılının  25 Ocak  Günü  ABD  de Washington’da  Ulusal  Sanat  galerisinde  ‘’Muhteşem  Süleyman  Çağı’’  adı  altında  bir  sergi  düzenlenmişti.  Bu  sergi  o  kadar  büyük  bir  ilgi  gördü  ki  işin  doğrusu  Türkiye  de  beklemiyordu  bu  ilgiyi.  Nitekim  bir  kaç  hafta  süreceği  düşünülen  bu  sergi  17  Mayıs  1987  tarihine  kadar  devam  etti. Bu  da  yetmedi  aynı  sergi  4  Ekim  1987- 17  Ocak 1988  Tarihleri  arasında  yine  ABD  de  ama  bu  sefer Newyork  Metropolitan  Müzesinde  açıldı. 

‘’Muhteşem Süleyman  Çağı’’ sadece  ABD  de  değil  İngiltere’de  merak  uyandırmıştı  ve  1988  yılında Londra  Buckingam Sarayında da    bu  sergi  açıldı  ve  işte  ne  olduysa  bu  açılışta  oldu.

Sergiyi  Türkiye  Cumhuriyetinin  Başbakanının  eşi sıfatıyla  Semra  Özal açacaktı  ve  haliyle  açılış  konuşmasını  da  o  yapacaktı.

Konuşma  yapacağı  kürsünün  önünde  ise  İngilterenin  veliaht  Prensi  Charles  ve  o zaman  evi  oldukları  Lady  Diana  vardı. Gözlerini  dikmiş ,  tüm  dikkatlerini  vermiş  Semra  Hanım’ın  ‘’ Muhteşem  Süleyman’’ı  tanıtmasını  bekliyorlardı.  ABD de  bile  adına  hem  de – Muhteşem- denilerek  sergiler  açtırtan  bu  Kanuni  Sultan  Süleyman’ı   bizzat  bir  Türk  nasıl  tanıtacaktı  acaba?

Açılış  konuşmasını Semra  Hanım yapacaktı yapmasına ama  o İngilizceyi  çat pat  düzeyinde  biliyordu.  Yani  bizim  normal  lise  mezunları  ne  kadar  biliyorsa  o  kadar…

Semra  Hanım  heyecanla  kürsüye  çıktı  ve konuşmaya,  yani  Kanuni’yi  tanıtmaya  başladı.

Onun  Kanuni’yi  tanıtmaya  başlamasıyla  birlikte -  hep  soğukkanlılıkları  ve  ciddiyetleri  ile  bilinen-  İngilizler  bu  muhteşem(!)  İngilizce  karşısında  kahkahayı  salmamak  için  dudaklarını  ısırmaya  başladılar.  Prens  Charles Lady  Dina’nın,  Lady  Dina  Prens  Caharles’in  yüzüne  bakıyor  ve ikisi  de  içlerinden  ‘’
I will not stand anymore’’ (  Ben  artık  dayanamayacağım)  Diyorlardı.

Konuşma  ilerledikçe o  soğuk  İngiliz  bürokratları  artık  bir  taraftan  ‘’ Vaaaaooov’’  sesleri  çıkarırken,  diğer  taraftan  ‘’ pıh  pıhh  pıhh’’ Yaparak  gülümsüyorlardı.

Semra  Özal  nihayet  konuşmasına  noktayı  koyduğunda  Lady  Diana  artık  zor  zaptettiği  kahkahasını  tutamadı  ve  salon onun  ‘’ ha  haa  haaaaaa’’  Diye  patlattığı  kahkahayla  çınladı.

 Semra  Hanım  ‘’ Kanuni  Sultan  Süleyman
was the greatest love-maker of his time” Diye  noktalamıştı  konuşmasını.  Yani  ‘’Kanuni  zamanının en  büyük  aşk  yapıcısıdır’’ demişti.

Anlayacağınız  ‘’law’’ yani  ‘’kanun’’  ile  ‘’love’’  yani  ‘’aşk’’ ı  karıştırmıştı.

E  şimdi  sen  Türkiye  Cumhuriyeti’nin  Başbakanının  eşi  olarak  Kanuni’yi  en  büyük  ‘’Aşk  yapıcısı’’ diye  -hem  de  İngilizlere- tanıtırsan  daha  sonra  iki  tane  kıçı  kırık  roman  yazarı  ya  da  senarist  çıkıp  da  onu  haremden  çıkmayan,  ömrünü   Hürrem  Sultan’ın  ya  da  cariyelerin  kıçına  sarılarak  geçirmiş  bir  dam  budalası  olarak  tasvir  etmesine  ne  diyebilirsin ki?


RESİMLER
1- 2- Semra Özal
3- Prenses  Diana
4- Prenses  Diana  ve Veliaht  Charles
5-  İtalyan  Ressam  Titian tarafından  1539 yılında  yapılmış  olan  Kanuni  tablosu
6- Macar  Kralı  John  Sigismund   Kanuni’nin  huzurunda
7-8-9-  Çakma  Kanuni  sürekli  değişik  kadınların  koynunda.


( Semra Özal : ‘’ Kanuni Dünyanın En Büyük Aşk Yapıcısıydı’’ başlıklı yazı Sami Biber tarafından 15.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.