Loş ışık odasını yeşile boyamıştı. Atmosfer her türlü hayali sağlıyordu. Şimdi o düşlerin içindeydi.
 Aşağı kattan ses geliyordu. Muzaffer kendinin çağrıldığını duydu. O güzel düşlerden sıyrılıp yatağından kalktı. Aşağı kata indi.
“Ne oldu baba?”
Oğlum halana git. Benim borcu bir daha iste. Önceden iki üç kez istedim. ‘Vereceğiz. Bekle’ dediler. Aradan onca ay geçti. Hala verecekler.”
Muzaffer “tamam gideyim.” Dedi.
Babası Ali “borcu sadece halandan iste. Başkası olursa çek gel.” Diye ekledi.
Muzaffer odasına çıktı. Üzerini değiştirdi. Tekrar aşağıya indi. Ayakkabılarını giyip bisikletini aldı. Peri Sıla halasına doğru yol aldı.
Evin önünde kuzeni Naci vardı. Muzaffer bisikletinden indi. Ayakçağa dayadı. Naci'ye’a yöneldi. “Halam nerede Burada mı?” diye sordu.
Naci “ne söyleyeceksen bana söyle.” Dedi.
Muzaffer “olmaz, halamla bizzat konuşacağım.” Diye konuştu.
Naci “annemle aramda ayrılık gayrılık mı var. Söyle bana. Ben sonra annemle konuşurum.” Dedi.
Muzaffer “madem halama bir şey söylememi istemiyorsun. O zaman babama borcu varmış. Onu verecekmiş.” Dedi.
Naci “zırt pırt borç mu istenir. Baban daha geçen gün geldi. Borcumuzu vereceğiz. Acele etmesin.” Diye konuştu.
Muzaffer bisikletine bindi. “Olur söylerim.” Dedi. Oradan uzaklaştı. Ramazanın aksiliğini anlayamamıştı. Dayısı olan babasına böyle sözler sarf etmesi onu üzmüştü. Babasının o sinirle ‘git’ demesi işi hallet anlamına geliyordu. Oysa borcu tahsil edememişti. Bir kargaşalık çıkması yakındı. Muzaffer eve varınca vereceği cevapla gidişatın değişeceğini biliyordu. Başka seçeneği de yoktu. Söylenenleri aynen aktaracaktı.
Eve geldi. Babasına kuzeni Naci ile arasındaki konuşmaları anlattı. Ardından odasına çıktı. Akşam olmuştu. Muzaffer aşağıdan seslerin geldiğini duydu. Babası hararetle annesi ile konuşuyordu. Muzaffer balkona çıktı. Gerginlik onu yormuştu. Bir sigara aldı. Yaktı. Bir an kapı sesi duydu. Babası yola çıkmış gidiyordu.
Seslendi. “Baba nereye gidiyorsun?”
“Halanlara gidiyorum.”
“Bekle, bende geleyim. Mutlaka kavga çıkar. Gelirsem yardımım olur.”
Babası “Hadi gel.” Dedi.
Muzaffer aşağı indi. Ayakkabılarını giyip yola çıktı.
Demir kapı tekmeleniyordu. Muzaffer “babamda silah var. Kavga yapmayın.” Dedi.
Eniştesi Cevdet’i eşi tutmuş zapt ediyordu. Kızları Ayla ise çığırdan çıkmış elleri ile kapıya yumruk vuruyordu. Dayısına “git buradan pislik. Seni istemiyoruz.” Diyordu.
Muzaffer babasına baktı. O borcu mutlaka alacağına dair bağırarak sözler sarf ediyordu. İçeriden de yükselen sesler vardı. Cevdet “benim tüfeğim nerede. Verin.” Diyerek odasına ilerledi.
Muzaffer kavganı kötüye gittiğini sanarak hemen evden uzaklaştı. İleriden babasına bağırdı. “Baba gel. Kim vurduya gidersin. Para için değmez.”
Diğer taraftan kuzeni Ayla pencereden göründü. “Muzaffer abi. Gidin Allah aşkına. Babamın niyeti kötü.” Diye bağırdı.
Muzaffer “ne yaman çelişki.?” Diye söylendi. Sanki demin dayısına çemkiren o değildi. Muzaffer babası gelmeyince evine doğru yol aldı. Yardım etmesi gerekiyordu. Onların tüfeği vardı. Ama babasının üzerinde silah yoktu. ‘Üzerinde silah var’ yalanını Kavga dursun diye uydurmuştu. “Ya gerçekten silahlar çekilirse.” Diye düşündü. İşte o zaman babası kim vurduya giderdi.
Muzaffer kapı zilini birkaç defa çaldı. Bekledi. Kapı açılınca hızla içeriye girdi. Sağı solu araştırmaya başladı
Annesi sordu “Ne arıyorsun sen?”
“Babamı öldürecekler. Silah arıyorum. Bulursam alıp yardıma gideceğim.”
Muzaffer bütün aramalarına rağmen silahı bulamadı. Annesi de yerini söylemedi. Böyle bekleyemezdi. Kavgayı merak ediyordu. Dışarıya çıktı. Halasının evine doğru yol aldı.
Muzaffer bir süre gitmişti ki babasını gördü. Yanında biri vardı. Karanlıktan pek çıkaramadı. İyice yaklaşınca halasının olduğunu anladı. Kavga tatlıya bağlanmış gibiydi. Muzaffer’in yanına geldiler. Babası halasına “sen Naci'nin evine yalnız git. Benim gitmem doğru olmaz. Ben varırsam kavga ederim.” Dedi.
Muzaffer ve babası beklemeye koyuldu. Para az sonra geldi. Muzaffer “hala seni evine kadar yolcu edeyim.” Dedi.
Peri Sıla  ” git ben senin yardımına muhtaç değilim.” dedi sonra babasına doru yönelerek. “senin yaptığını hiçbir akrabam yapmaz.” Diye nazire yaparak oradan uzaklaştı.

Tuna M. Yaşar

( Yiğidin Kamçısı başlıklı yazı Tuna M.Yaşar tarafından 23.01.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.