Dış dünyadaki meselelere tedbir almak az çok mümkün olabilir de asıl olan içsel dünyamızdaki konulara çözüm bulabilmektir. Bir başımıza olmak bile; sevmediğimiz biriyle olmaktan çok daha iyidir.

          İkametgaha mecburiyetler uydurmak sadece laftır, mazerettir. Geçersiz , aldatmaca mazeretlere sığınarak yaşamaksa sadece kahır ve çile getirir. Uyandığına , gözlerine açtığına bile pişman uyanmak cehennem hayatı değil midir ? Oysa insanın her anı değerlidir.          

          Yanınızdaki mutlu olacak diye o dayanma gücünü ve bahanesini bulmak, veya umut etmek enayilik ve zaman kaybıdır. Sahte rollerde olmak, oynamak; bizleri her an biraz daha kaçınılmaz sona yaklaştırmaktan başka işe yaramaz. Kısacası inşa edilen ölüme çağrıdır. Bazı çıkarcı, beklentili, şarta bağlı yalan aktörlük yapmaktansa ; incelen ip çekilip kopartılmalı ve insan fıtratında olan egoist ve bencilliğin açığa çıkarılması şarttır.
                    

           Yanlış ve hatalarla dolu anlar için yırtınıp dövünmenin çığlık çığlık tepinmenin hiç bir getirisi olmayacağının bilinmesi ve nihayetinde sınırlı olan geri kalan yaşam günleri için bir çırpıda geçmiş ve içinde bulunulan menfi şartlar tekme tokat yerle bir edilmelidir.
                        

           Bir saniye bile önemlidir hayat için. Kararlı olmak , hep az sonra sizi bulacak olan ölümün varlığını unutmadan yaşamak tercih edilmelidir.
         

            Hadi kararlı olun, mutsuzluğunuzun üzerinde başkalarının mutluluk tepiniş ve çığlıklarına izin vermeyin. Cesur karar sizi mutluluğa taşıyacaktır. Bakın orada kucağını açmış sizi bekliyor saadet. Hadi koşun.

              Kış kapıda; ara sıra güneş ortaya çıksa da. Müşkül ve pahalı ısınmaksa. Ayaza çalar gecesi, saçaklarda buzlar oluşup sarkmakta. Ne kadar hırka varsa yünlü sırtında ve üstünde tüylü tüylü kalın battaniyesi. Kalorifer son ayarda, sobaya atılan kürekler dolusu kömürler. Yansa da gürül gürül, bir ürperti vardır insanın teninde, titrer durur işte yüreğinde. Sobanın yanında uyusan yine de ten sıcaklığını bulamazsın. Kış ya; iklim buz tutmuş, dil suskun, yürek çaresizdir. Ve bir sıcaklık bekler sabaha dek insanın teni de yüreği de.

              İşte onun adı sevgidir. Sevmek ve sevilmek. Olsa şayet nasıl da ısınırdı etrafta ki her şey. O zaman az sonrası ölümde olsa güzel olurdu yaşamak.

              Ve bir nefes sonrası ölüm, beklemekte her kapıda.

                      Sözlük anlamı olarak ölüm; bir canlı varlığın (insan, hayvan ve bitkinin) hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesidir. Fıkıhta ise ölüm; bir âlemden diğerine intikal etmektir.  Bu anlamda ölüm yok olmak değildir, kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre ruh, suyun yaş ağaca nüfuz etmesi gibi bedenle iç içe olan latif bir varlıktır. Ruh bâkidir, yok olmaz. Her canlı varlık için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Canlılar doğar, büyür ve ölürler.

                    Şimdiye dek, önce ölüp sonra da dirilerek insanlar arasına dönen ve neler görüp, neler hissettiğini anlatan hiç kimse olmamıştır.. Ancak insana hayatını veren ve zamanı gelince de geri alan Allah’u Teâlâ, ölümün nasıl gerçekleştiğini Kur’an-ı Kerim’de bizlere bildirmiştir. Bu nedenle, ölümün nasıl gerçekleştiğini, ölmekte olan bir insanın gerçekte neler yaşayıp, neler hissettiğini ancak Kur’an’dan öğrenebiliriz.

-“Her can ölümü tadıcıdır”

– “Onlar için bir ecel tayin ettik ki onda hiç şüphe yoktur”

– “Yeryüzünde bulunan her canlı fanidir”

– “Nerede olursanız olun, tahkim edilmiş yüksek kalelerde bile bulunsanız ölüm sizi bulur”

                   Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Deri değiştiren canlılar gibi, bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler. Öldükten sonra tekrar dirilmek de “Amentü” deki Ahiret gününün içindedir. Bu diriliş sadece ruhların diriliği değil, ruhların cesetlerine dönerek, ruh ve ceset iç içe ölümden sonra tekrar dirilecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

( Ölüm Var başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 9.07.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.