BÜYÜK HAVUZLU’DA ŞENLİK VAR
  Gel deyince gelen, git deyince giden kişileri arkadaşlık ortamında sevmeyen yoktur. Bu kişiler adeta ; Köroğlu’nun Ayvaz’ı, düğünlerin derneklerin Kamber’i konumundadırlar.Kimisi yaren sohbetlerinin aranılan sohbet kişisi, kimisi Marko Paşa gibi, sadra şifa olmasa da mutlaka yegane danışılanıdır.Çözüm üretemese de, başından sizi savsa da  tatlı diliyle sıkıntınızı hafifletir.Bilhassa ev taşıma işlerinde elini taşın altına koyan bütün beyaz eşyalarınızı beşinci kattaki dairenize taşıyan kişilerin adları adresleri hiç mi hiç aklınızdan çıkmaz.Bu gibi aranılan kişileri ikide bir kiralık evlere taşınanlara ilden ile tayini çıkanlara sormak gerekir. Hatır için hamallığı göze alan bu kişiler, her zaman pehlivan yapılı iri kıyım olmayabilir. Kılkuyruk diyebileceğiniz nice çetin cevizler vardır ki.öyle tipleri iddiaların havada uçuştuğu, meraklı bakışların göz kırpıştırdığı mekanlarda rastlayabilirsiniz.

 

Şehrin mesire yerlerinden en tanınmışı, altmışlı yılların ünlü Büyük Havuzlu’sundayız. Yıl 1963. Yaşlı bir kara servinin şehre bakan yönünde köfte pilav ve birkaç kap sulu yemek pişirilen bir büfe.Büfenin önünde şehre parelel dört metreye on metre genişliğinde bir havuz.

 

Havuzun alt tarafında, doğulu batılı aralıklarla sıralanmış sekiz on masa ve sandalyeleri.Birkaç metrelik bir boşluktan sonra,yemeğe ve içmeye gelenlerin yüz metrelik yamaçtan Yalınayak semtine yuvarlanmamaları için beton büzlerden yapılmış bir korkuluk.

 

İlkbaharın son günleri.Günlerden pazar.Öğleden sonra birkaç aile masalara kurulmuşlar çaylarını kahvelerini içmekteler. Laf lafı açıyor, kimi sigara paketini açıp sigarasını tellendiriyor.Çocuklar gazozlarını ağır ağır içmekte bir yandan da çiğdem çekirdek çitletmekte. Masaların diğer uç kısmında da bekarlar var.Nargilesini fokurdatanlar,dama veya tavla gibi oyunlarını seyirci önünde oynayanlar var.Öğle,ikindi derken akşam yemeği vakti geliyor.

 

Aileler evlerine dönmekte olsun boşalan masalara üçer beşer yeni müşteriler geliyor.

 

Güneşin batmasıyla birlikte yemek faslı başlıyor.İlerleyen saatlerde pikaptan gelen müziğe sarhoşların berbat sesleri eşlik ediyor.Arada bir efkarlı naralar yükseliyor.Nargile tiryakilerinden birisi “Ateeeşşş..” diye bağırıp lülesine ateş istiyor dümeniyle akortsuz narayı bastırıyor.Bir başka masada gülüşmeler,diğerinde yan masaya sataşmalar oluyor.Şef garson masalar arasındaki ihtilafları güler yüzüyle nazik diliyle hallediyor.

 

Yemekler yenilmiş kafalar tütsülenmişken masalar arasında tam orta yerdeki küçük meydana sallana sallana iki sarhoş çıkıyor.Bu iki kişinin aralarında kavga çıkacak sanılırken ikisi tokalaşıp birbirine sarılıyor.Bir daha,bir daha sarıldıktan sonra bu ikisini arkadaşları ayırıp ortaya bir sandalye getiriyorlar.Dili alaycı,bileği güçlü olanı sandalyenin arka ayağından birini kapmış arkadaşına sesleniyor:

 

-On sandalyeyi havaya kaldırmazsam bana da Cazgır Cevat demesinler.

 

-Senin lakabın zaten Cazgır.Sana Cazgır demeyeceğiz de ne diyeceğiz.

 

-Cevatsız Cazgır olur mu? Olmaz.Sana Sipsi denilince biri  pisi pisi gel pisipisi diyor.

 

-Ben kızmıyorum.Sen ne diye kızıyorsun ki.Kaldır bakalım on sandalyeyi Cazgır Cevat.

 

-Kaldırırsam yarın akşamki ziyafet senden.Tamam mı?

 

-Benden olsun.Kaldıramazsan senden olsun.Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.

 

 

Sandalyeler üst üste konula konula onu bulur.Cazgır Cevat arada bir ağırlığı yoklar ağırlık eline hafif gelmektedir.Üç sandalye daha konulur.Birkaç kişiden kıskıs gülme sesleri gelir.Etraftan ha gayret Cazgır Cevat tezahüratları yükselir.Bir,iki,üç deyip on üç sandalyeyi bir sağa bir sola belini kıra kıra  alkışlar eşliğinde havaya kaldırır.Sipsi arkadaşını alkışlayıp tebrik eder.Birbirlerine sarılırlar daha sonra masalarına geçerler.

-Cazgır birader ziyafeti hakettin.On sandalyeyi her babayiğit kaldıramaz.

 

-Sipsi kardeş on değil on üç sandalye kaldırdım.O üç sandalyeyi kim yığdıysa ziyafetin yarı parasını o kerataya yükle.Ben yanıma iki arkadaş daha getireceğim.O kerata cezasını çekecek.Tamam mı?

 

-Tamam tamam Cazgır Cevat.O kıla epeydir kıl oluyordum zaten.Ziyafetin yarısı ondan.

 

18 Eylül 2020 Samatya- Mehmet Sadık Medin

( Büyük Havuzluda Şenlik Var başlıklı yazı Sadık Medin tarafından 24.10.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.