Ebu Simit Efendi Fatıma Nur Hanımı çağırmak üzere huzurdan ayrılırken Kanuni onun kulağına eğildi ve usulca

-Ya Hocam…millet ‘’Padişah olduktan sonra Süleyman’ın gözü kalktı ‘’ Demesin diye ucuz Marmara şarabından başka bir halt içemez olduk. Şöyle bir akşam bir çilingir sofrası kursan da birlikte azıcık rakı yudumlasak ha?

Ebu Simit efendi :

-Eeee padişah olmak kolay mı? Yemeycen yedirecen, giymeycen giydirecen…Çilingir sofrasına gelince…Senin köpeğin olsun çilingir sofrası…Ne demek. Kurarız elbette. Ben Şu Fatıma Nur Hanımı bir huzura getireyim, ondan sonra bakarız icabına.

Uzatmayalım efendin. Sonunda Fatıma Nur Hanım da Padişahın huzuruna geldi. Padişah, karşında oldukça modern ve dahi çağdaş bir hatun görünce hemen patlattı beyiti.

Meaşallah…Hatun değil sanırsın ki ilham perisi.
Gözleri ayrı oynar, ayrı oynamaktadır gerisi.

Fatıma Nur Hanım bir mok anlamadı tabii ki bu beyitten. Merakla sordu?

-Anlamadım padişahım. Neydi bu şimdi?

Kanuni sırıtarak cevap verdi.

-Beyit hatun… Beyit…

Fatıma Nur Hanım öfkeyle bağırdı.

-Padişah dahi olsanız bana bey it diyemezsiniz. Burası demokratik bir ülke. Buna hakkınız yok. Ben bey değil bayanım. Bana bey demenizi şiddetle kınıyorum.

Kanuni tırstı. Evet gerçekten de onun döneminde kadınlara gülden ağır laf edilemezdi. Bu yanlış anlama başına bela olabilir tacından tahtından sepetlenebilirdi. Hemen kaftanının düğmelerini ilikleyip hazırola geçti ve beyitin ne manaya geldiğini açıkladı. Böylece taht kaybetmek gibi bir badireyi atlattıktan sonra kibarca sordu.

-Duyarım ki ülkemizde bazı hatunlar tesettür diye bir musibet başlatmışlardır. Siz de bu musibete karşı ikna odaları kurdururmuşsunuz. Doğru mudur?

Fatıma Nur Hanım önündeki kabarık klasörden bir dosya çıkararak konuşmaya başladı.

-Padişahım. Ülkemiz kadınlarında zinhar böyle bir durum söz konusu değildir. Yalnız dışarıdan gelerek özellikle tıp, mühendislik, uzay bilimleri gibi fakültelerde okuyan Frenk, Germen, Nemçe ( Avusturya) Flemenk ( Hollanda) ve sair Avrupa milletinden öğrencilerde vardır böyle bir yobazlık ve gericilik. Bizim kadın ve kızlarımız asla meyletmezler böyle şeylere. Avrupalıları da işte bu ikna odalarında çağdaşlaştırmaya çalışırız. Onlara da yazık. Neticede onlar da insan değil mi? Bizim sahip olduğumuz uygarlık seviyesini yakalasınlar isteriz.

Kanuni sakallarını sıvayıp ‘’âla, âla’’ dedikten sonra tekrar sordu.

-Peki hurafeler varmış. Memalik-i Âl-i Osmanda böyle bir rezalet olabilir mi? Hurafe de ne demek?  Bu musibet de nereden çıktı?

Fatıma Nur Hanım yeni bir dosya açtı ve konuşmaya başladı.

-Padişahım o da aslında bu yobaz ve gerici Avrupa’nın mok yemesi. Orada yaygınlaşmış olan ne kadar hurafe varsa bu İran Şahı olacak dümbük sen al bunları sonra da bizim memlekete kakalamaya çalış. Aslında bunları sizin de bilmeniz gerekir. Işıklar içinde uyusun, üzerine yıldızlar yağsın pederiniz Selim Han’ı bile çıldırtmadılar mı bunlar bu hurafeleriyle. Çıldıran savaşı bu yüzden olmadı mı?

Çıldıran Savaşı lafını duyunca Kanuni’nin gözleri dolu dolu oldu. Kabri 1000 Voltluk neonlarla aydınlatılasıca pederi bu yüzden çıldırmamış mıydı? Kars’ın o güzelim kasabasına Çıldır ismi bu yüzden verilmemiş miydi? Şah İsmail denen gerici yobazla yapılan bu savaşa Çıldıran Savaşı bu yüzden denmemiş miydi? Gözleri dolu dolu cevap verdi?

-Haklısın Hatun. Nurlarla yatsın.

Fatıma Nur Hanım kikirdedi.

-Ahhhh ahhhhh. Ben de isterdim benimle yatmasını lakin memlekette tek eşlilik var. Anan Hafsa Sultan bir türlü ölmedi ki baban Nur’la yatsın.

Kanuni nur konusunda bir karışıklık olduğunun farkına vardı ama üzerinde durmadı. Yapılacak çok önemli işler vardı. Sordu Nur Hanıma:

-Peki bu namussuz ib…lis şimdi ne gibi hurafeleri kakalamaya çalışır bu millete?

Fatıma Nur Hanım dosyadan tek tek okumaya başladı.

-Padişahım...Mesela Bu İran Şahı ülkesinde bal kabağı üretimini oldukça sınırlandırmış.

Kanuni hayretle sordu.

-Sebep?

Fatıma Nur Hanım büyük bir teessürle cevap verdi.

-Cadılar Bayramında bal kabağından maskeler yapılmasın diye.

Kanuni öfkeyle zıpladı.

-Vay zındık vay. Vay yobaz namussuz vay. Ulan en önemli dini bayramımızı bile baltalıyor. Ama hep Avrupa’nın zındıklığı bunlar. Oysa biz onların Kurban bayramlarına, Ramazan Bayramlarına karışıyor muyuz? Bu namussuz Tahmasb da güya Müslüman olacak. Cadılar bayramını kaldıran Müslüman olur mu laaannnn.

Fatıma Nur Hanım kibarca düzeltti:

-Ramazan bayramı dediniz..Çok yanlış. Avrupa aleminin kutladığı o bayramın adı şeker bayramıdır.

Kanuni hemen kıvırdı.

-Bilirim hatun bilirim de bizim Beylerbeyi Hırvat Ramazan Paşa ‘’ Benim bayramım ‘’ Dedikçe ben de ‘’Ramazan’ın Bayramı ‘’ diye diye ağzımda ‘’Ramazan bayramı ‘’ olarak yer etti.

Fatıma Nur hanım öfkeyle baktı padişaha.

-Ağzından başlatma..Bir de seninle uğraşmayalım. Hem Tahmasb’ın yaptıkları sadece balkabağı üretimini sınırlandırmakla kalsa öp de başına koy. Daha neler var neler.

Kanuni hışımla sordu.

-Daha ne olsun hatun. Bundan daha kötü ne olabilir?

Fatıma Nur Hanım ağlamaklı bir sesle cevap verdi:

-Bu Şah Tahmasb denen münafık aynı zamanda tavukların g.tlerini bantlamış.

Kanuni’nin gözleri yuvalarından fırladı.

-Tavukların g.tlerini mi bağlamış? Sebep?

Fatıma Nur Hanım artık dayanamadı. İplik iplik göz yaşları içinde cevap verdi.

-Padişahım… Hani Paskalya bayramlarımızda yumurtaları renk renk boyayıp birbirimize hediye ediyoruz, paskalya çöreklerimizin ortasına yumurta dikiyoruz ya işte ondanmış. Tavuklar yumurtlamasın da Paskalya bayramında yumurta boyayamayalım diye tavukların g.tlerini bantlamış hep.

Kanuni de ağlamaya başladı.

-Olmaz..Bu kadarı olamaz. Bu herif tamamen mühdedi oldu desene ( Yani dinden çıktı )

Fatıma Nur Hanım artık avaz avaz hıçkırmaya başladı.

-Padişahım..Hurafeler bunlarla da sınırlı değil. Daha daha kötüsü de var. Adam memlekette çam dikimini de yasaklamış. Sırf Noelde çam ağaçları süslemeyelim diye.

Kanuni’nin tansiyonu tavan yaptı bu son havadisi duyunca

-Noeli de ha? Ulan İbrahim Paşa’ya kan dökme dediydim ama bu kafirin kanını dökmek caiz oldu artık.

Sonra Fatıma Nur Hanıma döndü.

-İkna odaları yetmez. Başka önlemler de almalı bu tür hurafelerle mücadele etmek için.

Fatıma Nur Hanım bir dosya daha çıkardı.

-Padişahım..Bu dosyada da aldığım diğer önlemler var. Mesela bu hurafelere karşı aldığımız en önemli önlem reenkarnasyoncu bir grup oluşturmak oldu. Bu gruba Çöl aşan Emin Paşa, Gül sever Cüneyt Paşa ve Ağaçkakan Ahmet Paşa’yı da dahil ettik. Oluşturduğumuz bu hurafelerle mücadele grubuna Beyti Dost Grubu adını verip her birimiz üstad-ı azamımız Kayserili Rıfat Efendi’nin öğretileri çerçevesinde hurafelerle amansız bir mücadeleye giriştik. Bu mücadelede çıkardığımız ‘’Sevgi Dünyası ‘’ adlı ceride ( gazete ) oldukça etkili olduğu gibi UFO ların da bize bir hayli yardımı oldu.

Kanuni yine ‘’ Âla, âla’’ dedi ama kafası bir şeye takılmıştı.

-UFO nedir bre hatun?

Fatıma Nur Hanım bir padişahın bu kadar cahil olmasına şaşırmıştı ama yine de edeple cevap verdi:

-Ananın örekesi…Ne olacak? Uzay Fukaraları Ordusu. Uzaydan gelen bu ordu da memleketin dirlik ve düzeninde bize yardımcı olmaktadır. Hem bir şey daha var.

Kanuni merakla sordu?

-Ne?

Fatıma Nur Hanım bir dosya daha çıkardı.

-Biz ayrıca ispirtizma seansları da düzenliyoruz hurafelerle mücadele için. Lakin sen biraz angutsun ya anlamazsın ispirtizmanın ne olduğunu. Yani Ruh çağırıyoruz. Ataların ruhlarından da azami ölçüde yararlanmanın yollarına bakıyoruz.

Kanuni ‘’ İşte bu’’ diyerek Fatıma Nur Hanıma sarıldı sevgiyle. Ve yine sordu.

-Peki geliyorlar mı ruhlar? Mesela kimleri kimleri çağırdınız?

Fatıma Nur Hanım biraz üzgün cevap verdi.

-Ataların dedik ya padişahım. Artık kim denk gelirse…Lakin bu güne kadar sadece bir kez bir şişe tuz ruhu geldi. Bir seferinde de nane ruhu geldi. Ama ümitlerimizi hiç kaybetmedik. Eninde sonunda atanızın ruhunu da getirteceğiz. Sen o zaman gör o kafir Tahmasb’ın sonunu.

Kanuni yine ‘’Âla, âla’’ dedikten sonra birden aklına geldi?

-Peki Sahn-ı Seman Medresesinin başına getirttiğimiz İbn-e Kemal Efendi ne yapar? O sizlere yardımcı olmaz mı?

Fatıma Nur Hanım gülerek cevap verdi:

-Hiç yardımcı olmaz olur mu padişahım? Adama boşuna mı İbn-e Kemal diyorlar? Medreseye tesettürlü olarak gelen ecnebi kızlara ‘’ Te si.tir’’ çekmekle meşguldür o da.

Kanuni bu gayretkeş hatunun faaliyetlerinden son derece memnun kalmıştı. Hemen madalya dolabına kadar giderek oradan bizzat kendi elleriyle yaptığı bir üstün hizmet madalyası aldı ‘’ Bu hatuna takmak lazım.’’ Dedi kendi kendine ve akabinde taktı Fatıma Nur Hanıma. Daha sonra kibarca ‘’ Çekilebilirsin hatun ‘’ Dedi. İşte bu söz Fatıma Nur Hanımı çilden çıkardı. Bir volkan olup da patladı adeta.

-Ne demek çekilebilirsin? Ben bir bireyim. Bana karışamazsın sen. İster çekilirim ister çekilmem.

Kanuni baltayı taşa vurduğunun farkına varmıştı. Durumu kurtarmak için hemen bir beyit daha patlattı.

Muhibbi unuttu yine memleketteki tüm canlılar bir bireydi.
Ahhh nasıl etsin şimdi. Yer yarılsa da keşke içine gireydi.

Beklenmedik bir şeydi ama Fatıma Nur Hanım da bir beyitle cevap verdi Kanuni’ye:

Fatıma der her canlıda mutlak olmalı birey olmanın bilinci
İki saattir huzurdayım. Hâla kınından çıkarmayacak mısın kılıncı?

Mesaj gayet açık ve netti. Kanuni elini kılıcına götürdü. Tam kınından çıkarıyordu ki Hürrem Sultan paldır küldür içeri girdi.

Sonrası mı? Sonrası sen sağ ben selamet…Gelecek bölümde İnşallah.

( Böyle Mi Olmuştu Da Olmuştu?--3. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 3.01.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.