Yorgun sözcükler girizgâhında, tebessüm ehli bir gökyüzü özlemiyle seğirten insanlar belki de insan olmanın özlemi ile yanık ucunda kelamın, bir özne olmaya kucak açan özensiz sıfatlar.

Güneşin kara peçesi elbet hüznün keskin pençesi hele ki onca acı yüreği tırmalarken nedir müsebbibi acep bu günü de kapı dışarı edip hayatın kalanında neye denk düşeceğiz?

Bir nesrin ithafı bir şiirden arda kalan ve işte hikâyesini yazmak adına ismi olmayan insanlardan yüklemi olmayan cümlelere kucak açan.

Sefil bir tınısı var gecenin adı konmamış bir son belki de tanımlaması ne zor hatta imkânsız duyguların.

Karanlıkta hazır ola duran bir nöbetçi elbet yüreğin emir eri iken sözcüklerden yayılan o koku o duman.

Bir resimse henüz adı konmayan hatta o resme dâhil olmanın da imkânsızlığı ile kim bilir neyin derdinde bunca insan?

Bir anne ise ılıman yüreğinde boy veren evlatları hele ki doğuştan yetim ve öksüz ise o kadın elbet anne olduğunda nasıl da bağrına basacak evlatlarını üstelik ağrına giden her şeyi sineye çekecek ve tek kelime etmeden yuvasının üstüne kanatlarıyla ve tüm benliğiyle sahip çıkacak.

Ateş olmayan yerden duman çıkar mı ki?

Hiçbir gözyaşı sebepsiz değildir hem.

Yüreğine taş basan anaç kadın ve yaşı kaç olursa olsun bir insan asla annelikten emekli olamazken.

Bir kadın ya da bir kız çocuğu belki yetişkin belki yaşı olmayan acılar ve esefle yüklendikleri o kadın ya da kız çocuğu.

Adı kadınsa soyadı illa mı şiddet?

Hem kocasından şiddet gören hem de ilerleyen zamanlarda daha beterini yaşayan hele ki göçüp giden eşinin ardından hem anne hem baba olan evlatlarına.

Adı kadın soyadı imkânsız.

Adı anne soyadı çaresiz.

Sözcükler dökülen eteklerinden kimi zaman taş addedilen ama sabrı da yüklenmişken bir ömür.

Bir kadın düşünün hatta öncesine gidin ve yaşı henüz iki ya da üç ve ne anası var ona sahip çıkan ne babası ne de olsa ikisi birden ebediyete intikal etmişler ve o kız çocuğuna sahip çıkan önce anneannesi sonra babaannesi ve daha yaşı on sekiz olmadan olmayan yuvasından uçan göçebe ve ufacık bir kuş gibi eşine sığınan ve hayata gözlerini adeta eşinde açan.

Her anlamda sahip çıktığı bir hayat elbet kendi ufacık dünyasını saklı tutmak ve büyütmek adına eşine ve eşinin annesine tüm varlığıyla kendini adayan.

Sözcükler kurulmak için bekliyor ama firar edecek gözyaşına geçiş hakkı tanımıyor kader ve keder çünkü sahiplenilmeyi bekleyen her cümle aslında hayatın ve acının ve çaresizliğin ta kendisi.

İlk bebeğine hamile olduğunu bilmeden aldığı bir ilaçtan mı yoksa bilinçsiz yaptığı bir hareketten mi dolayı kaybetti acaba içindeki ilk yavrusunu bu da yetmezmiş gibi ölü cenin annesini istemeden zehirlemeye kalkıştığında Allah’ın hikmeti ki son anda doktorlar müdahale ediyorlar anneye.

Bu kadın ya da bir başka kadın ya da bir yerlerde yaşayan kız çocuğu ya da genç bir kız belki başka bir yerdeki çaresiz nice kadın…

Adı kadınsa soyadı illa ki ölüm mü olmalı?

Ve son anda hayata dönen o genç anne adayı yıllarını tüm ömrünü adıyor ailesine ve bir şekilde yürütüyor hayatını aslında direksiyonda olan kader ve eşi ve o sadece bir gölge mahiyetinde yaşıyor elbet kocasından gördüğü şiddetten kimseye söz dahi etmiyor.

Uzun yıllar hayatının en genç ve en güzel yıllarını harcıyor aslında yine de kazanım addedilen iki evladıyla hayatı kucakladığını sanıyor.

Bir evlat babadan ne görürse artık ve yıllar geçiyor ki babasının ölümünün ardından bu sefer kadına eziyet çektiren sevgili biricik oğlu.

Bir kardeşi daha var ya da yok.

Belki sayısız kardeş onlar ama başa çıkamadıkları bir delikanlı ve tüm zaaflarını saklarken aslında iç yüzünü gösteriyor hem annesine yaptığı zulüm hem de bitimsiz istekleri.

Bu hikâyenin bir devamı yok çünkü hikâyenin daha doğrusu bu yaşanılanın nereye varacağını sadece bilen tek kişi elbet İlahi Adaletin illa ki vuku bulacağı beklentisi ile o kadın ve nice kadın ve nice kız çocuğu aslında nice masum insan sığındıkları kadar Allah’larına biliyorlar ki kaderden asla kaçamayacaklar.

Kader addedilen ve hayatın acı gerçeği olan elbet günbegün ivme kazanan kadına şiddet ve kadın ölümleri.

Nice şiddet mağduru kadın birer birer göçüyor hayattan çünkü maruz kaldıkları vahşeti ve zulmü kimse ile paylaşamıyorlar asla dile getirmiyorlar.

Aile olmanın ilk şartı ki kol kırılır yen içinde kalır üstelik en yakınlarından gördükleri şiddeti dile getirmeye utanıyorlar ve çekiniyorlar.

Eşi kadının ya da ailesinden bir erkek hatta kardeşi hatta öz evladı belki babası…

Bir yerlerde hatta çoğu yerde çoğu hanede nice şiddet olayı yaşanıyor ve illa ki ört bas ediliyor ama günün birinde ve diğerinde nice kadın ölüme yürüyor.

Kadının yaşı kaç olursa olsun.

Kadın ne kadar doğru ve düzgün bir birey olsa da birileri bir şekilde hayatı zehir ediyor kadınlarımıza yetmiyor elleriyle çekip alıyor hayattan ve yaşamasını istemiyor ve koparıyor hayattan ve geleceğinden ve bir ömrü zehir ettikleri yetmiyormuş gibi şiddetin sayısız türü ile zulmünü sonlandırmıyor nihayetinde celladı oluyor kadının ve nicesinin.

Biten ne?

Biten süre: yaşama süresi sonlandırılan.

Biten hayatlar öncesinde hayatı zindan ettikleri kadınlar, kadınlarımız sonrasında onu hayattan çekip koparan erkekler adı eş adı kardeş adı evlat adı akraba adı erkek arkadaş ya da nişanlı.

Bitmeyen sonlanmayan bir terör saklı sayısız hanede ve bunca insan mazlum rolünü üstlenirken bunca insanı da ortak paydada buluşturan onların kadın olması sözüm ona tek suçları.

Bu gün o.

Yarın ben.

Öbür gün siz ya da her hangi bir başka kadın.

Adı ve yaşı ne ise artık çünkü bir kadın pek çok açıdan erkek kadar kuvvetli değil. Elbet istediği kadar eğitim almış olsun ya da belli bir statüsü olsun toplumda; ister şehirde yaşasın ister kırsal kesimde ve tek suçu naif varlığı ve çelimsiz bedeni hele ki erkeklerin yaptırım gücü bir kadına direttikçe dayattıkça zulmü ve baskıyı hele ki fiziksel ya da psikolojik şiddet olsun ve kadının gidecek kaçacak bir yeri de yoksa…

Hatta bunu dile dahi getirmesi imkânsız iken…

Aile içi mahremiyet ve aile içi saygınlık ve topluma yansıtmamak adına kadın her şeye katlanırken sonunda da hayatından olurken.

Ölmese bile yaşadığı zulüm ve baskı onu teslim almışken ve tüm dirayetini birileri elinden almışken.

Ölüm çok ağır bir sonuç ve toplum buna sağır iken.

Ölüm kadar can yakıcı bir diğer gerçek ise bitmek bilmeyen zulüm ve psikolojik şiddettin boyutsuzluğunda nice hayat sönerken ya da yaşaması muhtemel bir hayatın güzelliklerinden mahrum edilirken.

Bitti mi sahi hikâyesi kadının burada?

Evet, belki bir hikâye acı sonla bitiyor ama ardı arkası da kesilmiyor kadına yapılan şiddet ve zulmün ve her hikâye cinayetle bitmese bile bir şekilde hayatlar soluyor ve yaşanan hayat olmaktan çıkıyor.

Her hikâye illa ki mutsuzlukla mı sonlanmak zorunda hele ki o hikâye bir kadına mal edilmişken ve bunun kader olduğunu da kimse savunmasın hani…

Hikâye diye sunulan aslında muhtemel hayatların yaşadıklarıdır ve hikâye addedilen aslında topluma mal olmuş can yakan ve bitmeyen bir süreçtir.

Günden güne büyüyen bir şiddet ve zulüm ve mağdur olanların illa ki kadın olduğu yaşı kaç olursa olsun; kadın ya da genç kız ya da kız çocuğu…

 

 


( Bitti Mi Sahi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 17.02.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.