Geleceğin Büyük Selçuklu Sultanı olacak olan Sencer her zaman için zırt pırt girip çıktığı Selçuklu Sarayına girerek babası Melikşah’ın huzuruna çıktı.

Melikşah kendisine çok benzeyen ve normalde altı yaşında olduğu halde o zamanın şartlarında altı yaşındaki çocuklar günümüzün 20-25 yaşındaki delikanlıları gibi göründüğünden tam bir aslan parçası görünümündeki delikanlıya sevgi ile baktı ve içinden ‘’ Aynen oğlum Muizeddin Ahmed Sencer’e benzer. Bu hergeleyi onun için sever idirim herhalde. Sencer de böyle bir şey olmalı’’ Diye düşündü.

Karşısındaki gerçekten de evladı Muizeddin Ahmed Sencer’di ve bunu  Bursa Kadısı Sağır Sultan dahi biliyordu ama Sultan Melikşah bilmiyordu.

Sultan Melikşah 1092 yılında öldüğüne, Sencer 1086 yılında doğduğuna göre babasının huzuruna çıktığında en fazla 6 yaşında olması gerekiyordu ama dediğim gibi 20-25 yaşlarında gösteriyordu.

-Hoş gelmişsin idir Sencer Beg.

-Hoş bulmuş idirim Sultanım.

-N’aaptın? Hasan Sabbah’ın fedailerini doğradın mı?

-Aynen sultanım. Cemi-i cümlesini cehenneme yolladım.

-Âlâ idir, Âlâ idir. Aferin.

-Sultanım bir başka görev yoksa size bir maruzatım var idir.

-Söyle idir Sencer beg.

-İzniniz olursa ben evleneceğim.

-Hakkın idir Sencer beg. Koskoca altı yaşında adamsın. Tabii ki sen de evlenecek bir yuva kuracak idirsin. Peki gelin adayı kim idir?

-Turna idir sultanım.

-Lan Manyak. Yıkıl karşımdan sapık. Bir insan evladı bulamadın da Turna kuşu ile mi yuva kuracaksın? Tamam atalar ‘’ Yuvayı diş kuş yapar ‘’ demişler idir ama sen bu kuş olayını yanlış anlamış idirsin.

-Yok sultanım. Turna kuşu değil idir

-Turna balığı mı yoksa? O daha fena idir.

-Yok be yahu. Taktın hayvanlara sultanım. Kız balık gibi bir kız idir ama ne kuş ne de balık idir. Bu kızın adı Turna idir. Bizim Şelemzar Kalesi komutanı rahmetli Emir İlteber’in kızı idir. Bizim obada ona Sevda Ergenci derler. Hoş bana Ekin Koç, size dahi Buğra Gürsoy derler idir ya neyse.

- Lan ne saçma sapan obanız var idir? Kokoca Melikşah’a Buğra Gürsoy denir mi idir?

-Sultanım, Terken Hatun’a bile Hatice Şendil derler idir.

-Aman sakın duymasın. Valla ben neyse de Terken Hatun kendisine Hatice Şendil denmesine çok kızar. Bu arada, senin Turna’dan bahsediyorduk değil mi? Maşallah fıstık gibi kız idir. Üstelik kız Nizamiye Medresesi Tıp Fakültesi mezunu ünlü bir doktor idir. Evlenesin. İznim var idir.

-Sultanım ! Biz de bugüne bugün Kara Harp Okulunu bitirdik yani. Koskoca bir Kınık Obası beyiyiz neticede. Sizi de toyumuza bekler idiriz.

-Sağolasın Sencer beg. Ben kardeşim Tekiş’i ufalamak üzere Hemedan’a gitmek zorundayım.

-Sultanım ! Hemedan dediğin neresi ki? Alt tarafı sarayınızın bulunduğu Isfahan’dan 467 Kilometre uzakta. Bir koşu gider Tekiş’i halleder, ikindiye doğru da bizim düğüne gelebilirsiniz.

-Kilometre mi?  O da nedir Sencer beg?

-Sultanım ! Şimdi arşın hesabı yapsam bu konuşmamızı ileride okuyanlar anlamayacak mesafeyi; o yüzden kilometre cinsinden söylerim.

-Hımmm anladım ama düğününe gelemem Sencer beg. Ben ne zaman seferden dönsem Terken Hatun bir yandan,  Zübeyde Hatun öte yandan halvet olmak isterler. Eh onları kırmak olmaz tabii ki değil mi?  Bu arada senin de görevin var idir.

-Emredin Sultanım.

-Derhal Kuvel kalesi üzerine yürüyüp kale civarında konuşlanmış olan Haçlı keferesini helak edeceksin. Oradan döner dönmez düğününü yaparsın.

-Anladım sultanım. Kuvel kalesi aşağı yukarı 1450 Km Uzaklıkta. Hemen gider düşmanı tepelerim.  Bana bir ordu verecek misiniz?

-Amma yaptın şimdi Sencer. Altı tane aslan gibi yiğidin var. İki üç bin Haçlıyı halledemeyecek misin yani?

-O bakımdan değil sultanım. Şimdi altı arkadaş gidince düşmanı kesip doğramak bayağı bir zaman alır. Oysa akşama kalmadan düğünü yapmam lazım. Malum elektrik icat edilmedi henüz. Gece olunca aydınlatmada sorun yaşıyoruz.

-Haklısın ama ordu veremem yine de. Tekiş bayağı dişlidir. Ordu bana lazım. Sen şimdi dört nala 1450 Km gidip Kuvel kalesi civarındaki Haçlıları tepele. Sonra Dört nal 1450 Km koşup buraya gelip bana, ben yoksam Hace Nizamül Mülk’e zafer haberini ver, sonra 132 Km dört nal koşup Şelemzar kalesine git. Turna Hatun'u al, daha sonra yine dört nal at koşturup buradan 2250 Km uzaktaki Kınık Obasına götür kızı ve dahi düğününü yap. Hayde şimdi gecikme de akşama kalmadan tüm bu işler hallolsun.  Malum cenaze ve düğün bekletilmez.

-Emir ve ferman Sultanımındır. Şimdi derhal altı yiğidimle birlikte 1450 Km yol kat edip Kuvel kalesine gidiyor ve Haçlıların canına okuyorum. Sonra 1450 Km yol tepip Isfahan’a dönüyorum. Size zafer haberini verdikten sonra 132 Km at koşturup Şelemzar kalesine gidiyor ve Turna Hatunu alıyorum, 132 Km daha at koşturup Isfahan’a getiriyorum.

-Dur hele evlat dur? Isfahan’a niye getiriyorsun ki. Direkt Kınık obasına gitsene.

-Sultanım ! Şelemzar’da doğru düzgün kuaför mü var Allah'ını seversen? Turna Hatun’a bir gelin saçı yaptırmayalım mı yani?  En ünlü kuaförler burada olduğundan mecbur buraya döneceğim tabii ki?

-Hımmm haklısın idir. Size şimdi düğün at arabası da lazım idir.

-Olmaz mı idir sultanım. Bir kıyak yapıp bize bir at arabası ayarlasan üzerine de ‘’ Corona bile bizi ayıramadı’’ Yazdırsan ne güzel olur.

-Corona da ne idir?

-Valla ben de bilmem idir sultanım amma şimdi öyle bir moda varmış idir. Düğün arabaların üzerine öyle yazarlar imiş idir.

-Tuhaf bir adet. Ama madem ister idirsin sana feda olsun. Haydi sen şimdi var git altı yiğidinle şu iki bin üç bin Haçlıyı tepele.  Haa bak bu arada söyleyim. Sen ya da yiğitlerinden biri ölürse çok fena gazaplanırım bilesin. Dönmek var ölmek yok.

-Başüstüne sultanım. Ha sultanım düğünüme saraydan kimse gelecek mi idir?

-Melik Tapar’ı göndereceğim idir. Buralarda aylak aylak dolanacağına 2250 Km yol tepsin de biraz hava alsın en azından. Hem senin anan Başula Hatunu çok sevmiş. Geçenlerde tutturdu ‘’ Baba ben o kadını çok sevdim. Ana sıcaklığını onda buldum.  Kadın hazır boşta idir onu da nikahına alıp saraya alsana’’ Diye.

-Eee siz ne dediniz idir?

-Hele bir Sencer’i baş göz edelim düşünürüz dedim idir. Yav sen benle çene çalacağına hemen sefere çıksana.  Gerçi gideceğin yol toplamda 1450 +1450 + 132 + 132 + 2250 = 5.414 Kilometre gibi çok kısa bir mesafe olsa da, tepeleyeceğin düşman alt tarafı 3000 civarında olsa da  nereden bakarsan bak tüm bunlar bir saatini alır. İki saat de Turna Hatun'un kuaförde saç, manikür, pedikür sir ağda, epilasyon olayı var. Akşama kalırsın karışmam valla.

-Manikür pedikür, sir ağda da ne sultanım?

-La bi s..tir yav. Hâlâ çene çalıyor. Senin anlayacağın işler değildir onlar. Haydi şimdi koş. Haa, dikkat yol çok karmakarışık bu günlerde.

-Nasıl karışık sultanım?

-Yüz metre gidiyorsun kar, tipi, boran, sonra yüz metre günlük güneşlik. Hep böyle.  Yolun sağ tarafında bir metre kar var sol tarafında vatandaş mangalları dizmiş piknik yapıyor.

-Anlaşıldı sultanım. Hadi bana bay bay...

Sultan Melikşah bu altı yaşındaki aslan parçasının arkasından sevgi ile baktı. ‘’Eşşek sıpası. 6 Yaşında koskoca delikanlı oldu hâla çocuk gibi davranır.’’ Diye geçirdi içinden.

Sonuç?

Sonuç tabii ki bildiğiniz gibi:

Öğle namazını müteakip Isfahan’dan altı atlı arkadaşı ile yola çıkıp  Gürcistan sınırındaki Kuvel kalesine kadar 1450 Km yol kat eden Sencer burada arkadaşları ile 3000 Haçlıyı beş dakikada doğradıktan sonra tekrar 1450 Km yol kat edip Isfahan’a geldi ve Hemedan’a kadar 467 Km yol kat edip kardeşi  Tekiş’i bir tokatta devirdikten sonra 467 Km yol tepip Isfahan’a dönmüş olan Sultan Melikşah’a müdeyi verdi. Sonra 132 Km yok tepip Turna Hatun’u Şelemzar Kalesinden alarak Isfahan’a getrdi. Bir kuaförde saç, manikür, pedikür ağda epilasyon ne varsa hallettirdikten sonra Madam Coco’dan gelinliği de giydirip Sultan Melikşah'ın verdiği at arabasıyla yola çıktılar ve 2250 Km Yol teptikten sonra İznik'teki Kınık obasına vasıl olduklarında ikindi ezanı henüz okunuyordu.

İkindi ezanını mütekip hemen toy başladı. Ve akşam namazına doğru da 6 Yaşındaki Sencer ile 2 Yaşındaki Turna Hatun’un nikahları kıyıldı.

Ohoooo millet durmuş daha gerdeği anlatmamı da bekliyor.  Doymadınız mı palavraya?


Evet biz biraz sitem biraz ağlama ile ancak bir avuç insana kılı kırk yararak ve tamamen gerçek olan olayları anlatmaya çalıştığımız yazıları okutamazken maalesef yukarıdaki saçmalıkları ‘’ Tarihi gerçekler’’ Diye seyreden milyonlar var bu ülkede...




( Uyutuş Büyük Selçuklu başlıklı yazı Sami Biber tarafından 14.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.