‘’Allah’ım! Şafi ism-i celilin hürmetine şu anda hastanede... Pardon ya olmadı. Hastanenin adını da  yazmam lazım.’’

-Şerifeee.  Kız Şerifeee.
-Ne oldu herif?
-Babanın asker arkadaşı Mustafa Amcanın dünürü İlyas Bey'in yattğı hastanenin adı neydi? 
-N’etçen babamın asker arkadaşı Mustafa Amcanın dünürü İlyas Bey’in yattığı hastaneyi?  Ziyaretine mi gitçen?
-Yok yahu...Face book sayfamdan dua edecem onun için.
-He anladım. Başakşehir Çam-Sakura Şehir hastanesinde yatıyo.
-Tamam anladım.

‘’ Ey Allah’ım ! Şafi ism-i celilin hürmetine şu anda Başakşehir Çam-Sakura Şehir Hastanesinde yatmakta olan Kayınpederim Dursun Efendi’nin asker arkadaşı Mustafa Amcanın dünürü İlyas Bey’in...Of yaaa yine olmadı.’’

-Şerifeeee
-Ne var herif ne? Tutturdun Şerife Şerife.
-İlyas Bey hangi serviste yatıyordu?
-Kalp ve damar cerrahisi servisinde.
-Tamam güzel..

‘’ Ey Allah’ım !  Şafi ism-i celilin hürmetine şu anda Başakşehir Çam Sakura Şehir hastanesinin Kalp ve damar Cerrahisi servisinde yatmakta olan kayınpederim Dursun Efendinin asker arkadaşı Mustafa Amca’nın dünürü İlyas Efendi’ye acil şifalar ihsan eyle.’’

‘’ Aman yaaa.  Çok yavan oldu. Biraz daha bir şeyler ilave edeyim.’’ 

‘’Ey Allah’ım! Sana sundum elim. Sensin Kerim sensin Rahim. Huzurunda diz çöktüm el açtım sana yalvarıyorum. Şafi ism-i celilin hürmetine şu anda Başakşehir Çam Sakura Şehir hastanesinin kalp ve damar cerrahisi servisinde yatmakta olan kayınpederim Dursun Efendinin asker arkadaşı Mustafa Amca’nın dünürü İlyas Efendi’ye acil şifalar ihsan eyle.’’

-Şerifeeee.
-Neeee?
-Kız sen biliyon. Şu benim mesaja bir de konum eklesene.
-Niye ki?  Konumu ne’tçen?
-Yahu sen ekle hele.
-Hee anladımmm. Yüce Rabbim şifayı bir başka hastanenin bir başka kalp ve damar hastalıkları servisinde yatan bir başka İlyas Efendi’ye göndermesin değil mi? Konum atacan ki yer belli olsun. Dua başka adrese gitmesin.
-Kız sen benle dalga mı geçiyon?
-Asıl sen dalga geçiyon. Oturmuşsun koltuğa bir taraftan kayfe içip cigara tellendiriyon bir taraftan da ‘’ Allah’ım! Huzurunda diz çöktüm’’diye  yazmışsın.
-Ohoooo.  Kızım bu işer böyle şimdi.  Trend bu. Haydi konumu da ekle ki Yüce Rabbime ettiğim dua eksik kalmasın.
-Bak o dua ikonunu da yanlış kullanmışsın. Müslüman adam iki avucunu birleştirerek mi dua eder?
-Aman be hanım. Amma takılıyon ayrıntılara.. Neyse teşekkürler. Ben bunu hemen paylaşayım.

Kadir Bey mesajı paylaşır paylaşmaz yorumlar yağmaya başladı.

‘’amin’’
‘’amin’’
‘’amin’’
‘’amin’’

Sosyal medyada insanların en sevdiği yorum buydu. Alt tarafı sadece dört harften ibaret bir mesaj: Amin...Uzun uzun bir şeyler yazıp çok kıymetli zamanını harcamıyordu hiç kimse. Hatta akıllı telefonlarda  A harfine dokunduğun anda kendiliğinden Amin yazıyordu.

Kadir Bey çok kısa süre içerisinde gelen bu yüzlerce mesaj ve beğeni sebebiyle oldukça mutlu bir şekilde kahvesinden bir yudum  sigarasından bir nefes çekmişti ki birden hafif bir titreme geçirdi. Belli ki Yüce Rabbimiz titretmişti Kadir Bey’i. Arkasından özeline bir mesaj geldi. Mesaj sahibinin rumuzu Melek-Kübra idi ve aynen şöyle yazmıştı:

‘’ Kadir Efendi ! Koltukta oturduğunuz halde yalan söyleyerek ‘’ diz çöktüm el açtım’’ diye yazdığınız için hesap defterinizin günahlar hanesine bir adet günah – temyizi gayri kabil olarak- eklenmiştir. Bilgilerinize arz olunur.’’

Kadir Bey ‘’ Alt tarafı bir günah. Bir fakire üç beş kuruş sadaka vererek hallederiz bu konuyu’’ Diye düşünüyordu ki ikinci  mesaj geldi Melek-Kübra’dan.

‘’ Ayrıca Yüce Rabbimizi haftanın yedi günü  günün yirmi dört saati  sizin sosyal medyada yazdığınız mesajları okuyup  bu mesajlara icabet etmekle mükellef bir varlık olarak gördüğünüzden dolayı kazandığınız günah sayısı o kadar çok ki.  Şimdi  bizim bürodaki muhasebe görevlisi melekler o günahları saymakla meşguller. Ne kadar olduğu en kısa zamanda tarafınıza bildirilecektir.

Sigara ve kahveyi birlikte içerek vücudunuza doldurduğunuz nikotin ve kafeini hiç hesaba bile katmadık. ‘’

Kadir Efendi iliklerine kadar titredi ama hemen itiraz etmeyi de ihmal etmedi.

-İtiraz ediyorum sayın melek. Yüce Rabbimiz her şeyi gören işiten bir varlık değil midir?
-Evet öyledir elbette.
-O zaman dua mesajlarını sosyal medyada yayınlamanın ne sakıncası var? Sosyal Medyadaki dualarımızı dileklerimizi de görüyordur mutlaka.
-Elbette görüyordur. Ama dua etmenin bir adabı vardır değil mi?
-Ne gibi mesela?
-Dua da bir ibadet olduğuna göre her şeyden önce yapılacak duada riya olmamalı öyle değil mi?  Gösteriş için ‘’ Maaşallah ne Müslüman adammış’’ desinler diye herkese adeta davul zurna ile duyurulan bir duanın ( ki bu dua kalpten gelip dudaklardan dökülen değil parmakların ucundan klavyeye aktarılan yazılardır. ) içinde riya ve gösteriş olmasa bile riya ve gösterişin şüphesi olmadığı söylenebilir mi?
-Ama ben gösteriş için dua etmiyorum ki.
-O zaman neden gerçekten de Allah’ın huzurunda diz çöküp ellerinizi semaya açarak dua etmiyorsunuz da ettiğiniz duayı herkese ilan ediyorsunuz?
-İyi de tüm kainat Yüce Rabbimizin huzuru değil mi? Ha seccadede diz çöküp dua etmişim ha bilgisayar veya cep telefonundan dua mesajı yazmışım fark eder mi?
-Hımmm tüm kainat Allah’ın huzuru öyle mi? Peki tuvalette( yüznumarada)  Allah’a dua eder misiniz?
-Hâşâ. Olur mu öyle şey?
- Olmuyor demek ki öyle değil mi?
-Ama sayın Melek! Ben böyle yazınca başka arkadaşlarımı da duaya davet etmiş oluyorum.  Onlar da İlyas Amca için dua ediyorlar.
-Sen ‘’Arkadaşlar ! İlyas Amca için dua edin lütfen’’ Diye yazmamışsın ki? Direkt Sosyal Medya aracılığı ile Allah’tan şifa istemişsin. Sanki bakkala gidip de ‘’ Bana şuradan bir kilo şeker bir kilo pirinç ver’’ Der gibi.

Kadir Bey  tam ‘’Ama’’ ile başlayan yeni bir cümle yazacaktı ki eşi Şerife seslendi.

-Bey  beyyy. Parmakların yanıyor. Sigaran bitmek üzere. Kül tablasına bassana o zıkkımı.

Kadir Bey irkildi. Gerçekten de parmakları yanıyordu. İzmariti hemen kül tablasına bastı ve tekrar bilgisayar ekranına döndü. Dönmesine döndü ama ne Melek-Kübra’nın mesajları ne de kendisinin ona verdiği cevaplar vardı ekranda. Her şey adeta toz olup gitmişti. Ekranda arkadaşlarından gelen mesajlar akıp gidiyordu.

‘’amin’’
‘’amin’’
‘’amin’’

Yüzlerce amin...

Akşam namazını kılmak için abdest almak üzere bilgisayar koltuğundan kalkmıştı ki evin kapısı çaldı. Gelen oğlu Hüseyin gelini Selvinaz ve beş yaşındaki torunu Mine idi.

‘’ Demek unutmadı benim aslan oğlum. Bayağı bir gecikti ama sonunda geldi Babalar Günümü kutlamaya’’ Diye düşündü o bir iki saniye içinde.

Sevgi ile Mine’yi kucağına alıp öptü.

-Eeee niçin ayakta dikiliyorsunuz? İçeri geçip otursanıza.

Kadir Bey bir taraftan ‘’ Oğlan acaba ne hediye getirdi ‘’ Diye Hüseyin’in bomboş ellerine bakarken Hüseyin direkt konuya girdi.

-Babacığım biz bu akşam bir arkadaşın doğum gününü kutlamaya gideceğiz gelininle. Bayağı geç saatlere kadar kalır eğleniriz orada. O yüzden Mine’yi size bırakmaya geldik.

Kadir Bey için Mine bir yana dünya bir yanaydı. Torununu sevgiyle bağrına basarken oğluna da sitemi yapıştırdı:

-Demek arkadaşının doğum günü partisine gideceksiniz ha.  Bugün babalar günüydü. Benim babalar günümü kutlamadın. Bir telefon dahi etmedin ama arkadaşının doğum günü partisine koşa koşa gidiyorsun.

Hüseyin babasının yanağından bir makas alarak cevap verdi.

-Ayıp ediyorsun vallahi babişko. Face booktan yazdım ya ‘’ Babalar Günün Kutlu olsun’’ Diye.

Kadir Bey acı acı güldü. ‘’ Çocuk haklı. Ben nasıl ki Allah ile iletişimimi sosyal medya üzerinden yapıyorsam o da benimle iletişimini aynı kanaldan yapıyor. Kızmaya hakkım yok.’’ Diye geçirdi içinden. 
( Allah(c.c) Sosyal Medyayı Takip Ediyor Mu? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 24.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.