Akülü
tekerlekli sandalye kullanmaya başladıktan sonra mümkün olduğunca evden
çıktıktan sonra gideceğim yerlere yolda gezerek gidip gelirim…
İnsanların
arasında gezerek gitmeyi, onlarla aynı havayı solumayı, karşılaştıkça selamlaşmayı,
arada bir ayaküstü durup hasbıhal etmeyi sevdiğim için daha çok tercih
etmekteyim…
Kış
mevsiminde yağmur ya da kar yağdığı zaman, yaz mevsiminde ise kavurucu
sıcaklara ve toz topraklara aldırış etmeden gezerek gidip gelirim…
Mecbur
kalmadıkça toplu taşıma araçlarını kullanmam… Bunun nedenlerinin başında birçok
sürücünün tutum ve davranışlarının incitici olması ile yaya kaldırımlarında
bulunan otobüs duraklarının uygun olmaması gelmektedir…
Çok zorda
kaldığımda toplu taşıma araçlarını kullanırım… Daha çok da Büyükşehir Belediyesine
bağlı olan Engelliler Koordinasyon Şube Müdürlüğüne bağlı hizmet veren asansör
tertibatlı minibüsleri kullanırım…
Gezerek
gidip gelirken kendimi yürüyüş sporu yapan insan gibi düşünürüm… Onlar
adımlarıyla yürüyerek yol alırken bende sandalyemle yol alırım… Bu yürüyüşlerim
esnasında ise yollarda, sokaklarda, kaldırımlarda vb gibi yerlerde erişilebilirlikle
ilgili birçok sorunla karşılaşmaktayım…
Özellikle
akülü tekerlekli sandalye kullanıcısı olan biri olarak yollarda ve yaya
kaldırımlarında karşılaştığım ve yaşadığım sorunlar günlük yaşantımı olumsuz
yönde çok etkilemektedir…
Malatya’nın
şehir içi yollarının yetersizliği yıllardır dile getirilip duruluyor… Türkiye
İstatistik Kurumu (TÜİK) Malatya Bölge Müdürlüğünün Şubat 2021 de açıkladığı
istatistik bilgilere göre Malatya’da trafiğe kayıtlı toplam motorlu taşıt
sayısı 186 bin 997 olduğu ve bunun
da 100 734′ ünün ise otomobillerden
oluştuğu anlaşılıyor… Yetersiz olan yollarımızda bu kadar aracında trafikte dolaştığını
düşünün… Tam bir keşmekeş yaşanmaktadır…
Sadece
yollarımız mı? Caddelerimiz, sokaklarımız ve kaldırımlarımızda yetersizdir…
Binlerce
aracın konulacağı yeterli otoparkların olmaması da ayrı bir sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır… Otoparklar yeterli olmayınca sağlı sollu yolun her iki
tarafına da araçların park edilmesi yetmez gibi bazen de yaya kaldırımın üzene
çıkarak gelişi güzel park edilmektedir…
21.
yüzyılda halen engellilerle ilgili TSE Standartlarına uygun erişilebilir
şekilde yapmayı beceremediğimiz yaya kaldırımlarını kullanmaya çalıştığımızda ise
araçların park ederek geçişlerimizi engellemesi dışında başka sorunlarla da karşılaşmaktayız…
Giyim ve
tuhafiye mağazaları ne kadar çorap, iç çamaşırı, etek, pantolon, gömlek vb gibi
giyim ürünleri varsa doldurdukları sepetlerle, askılarla taktıkları rafları,
Çocuk oyuncakları
satan yerlerin satış yaptıkları oyuncaklardan bebekler, arabalar, futbol
topları, bisikletler, vb gibi çeşit çeşit oyuncakları,
Kimi
lokantaların masa sandalyelerini, kimi büfeler ile pastanelerin ise dondurma ve
soğuk içecek dolaplarını,
Market ve manav
gibi gıda satışı yapan yerlerin kuru gıdaların yanı sıra kasalar dolusu meyve
ve sebzeleri,
Kitapevlerinin
kitap ve defterlerden tutunda öğrenci çantalarına, kalemlere, kalemliklere, su
mataralarına vb gibi ürünlere kadar kapılarının önünde yayaların geçişlerini
engelleyecek şekilde koyarak sorun yaşamamıza neden olduklarını görmeniz mümkündür…
Bu sorunu sadece engelliler yaşamıyor elbette… Yaşlı genç demeden, kadın erkek
demeden her insan yaşamaktadır…
Ürünlerin
dışında ise bazı işletmelerin ayaklı reklam panolarını, billboardlarını vb gibi
nesneleri yayaların geçiş yolunu kapatacak şekilde koyduklarını görmeniz
mümkündür…
Yaya
kaldırımları adı üstünde sadece yayaların kullanacağı alanlardır… Araçların
park edeceği, ürünlerin teşhir edileceği ya da satış yapılacağı alanlar
değildir…
İşletme
sahipleri işyerini kiraladıkları için yaya kaldırımlarını da kiraladıklarını
sanıyorlar galiba… Babalarının tapulu malları gibi yaya kaldırımlarını
sahiplenerek ürünleriyle işgal etmektedirler…
Şehir içi
yollarımızın yetersizliği ile yaşanan trafik yoğunluğu nedeniyle insanların
yaya kaldırımlarında gitmesi gerekirken yollarda gittiğini, araçların ise
otopark yerine kaldırımlara park ettiğini görüyoruz…
Bahsettiğim
yollar, caddeler, sokaklar, yaya kaldırımları, otoparklar vb gibi yüzlerce konu,
sorun ve çözümleri belediyelerin görev alanlarına girmektedir…
Açıkta
sergilenen gıda gibi ürünlerin insan sağlığını tehdit ettiği bir gerçektir… Açıkta
teşhir edildikleri için birer mikrop yuvasına dönüşmektedir… İşte bu gerçek
bilinmesine rağmen işletme sahipleri halen açıkta ürünlerini teşhir ediyorlarsa
insan sağlığını tehdit ettiklerinden suç işliyorlar…
Sözün özü
olarak, buradan başta Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan
olmak üzere Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder ile Yeşilyurt Belediye
Başkanı Mehmet Çınar’a soruyorum… Yaya kaldırımları yayalara mı ait, yoksa bu
işgalci işletmecilere mi? Bunlar bu işgal etme ve insan sağlığını tehdit etme
cesaretini nereden ve nasıl alıyorlar? Bunlarla ilgili bir işlem yapmanız için daha
neyi bekliyorsunuz?