Susuzluktan dilimizin, damağımızın  kuruyup başımızın ağrıdığındaki içtiğimiz buz gibi  bir yudum su, dünyalara bedeldir desem galiba abartmış sayılmam. O bir yudum suyun tadı, lezzeti ve verdiği ferahlık hiç bir şeye değişilmez. Susuzluktan adeta kavrulduğumuzda içtiğimiz bir yudum suyun verdigi ferahlığı sadece dilimizle, damağımızla değil, tüm iliklerimizle hissederiz. Sadece yaz aylarında oruç tutarken yaşayabileceğimiz susuzluk halini, milyonlarca insan belki de günlük yaşamaktadır.   Milyonlarca  insan bir yudum su içebilmek için nice zorluklara katlanmaktadır. Televizyonlarda görüyoruz, bir kaç litre su için kilometrelerce yürüyen nice Afrikalılar var.  Çok düşündürücüdür; dünyanın 4’te üçü su ile kaplı ama bir yudum su  ulaşılamayacak kadar zor bir nimet olabilmektedir.  


Susuzluktan kavrulmayan ülkelerde bile insanlar bir yudum su içebilmek için kesinlikle başkalarına muhtaçtır. İster şişedeki su olsun, isterse çeşmedeki su olsun; içilen bir yudum suda çok sayıda insanın emeği vardır. Hiç kimseye ihtiyaç duyulmadan, hiç kimsenin yardımı olmadan milyarlarca küp suyun bir yudumunu bile içmek imkansız denebilir.


Çeşmeden şırıl şırıl akan berrak su, bize ulaşmadan önce evvela havzalarda toplanmış belli bir süre dinlendirilirken  kaba pisliklerden arındırılmıştır. Daha sonra su arıtma tesislerindeki devasa kazanlarda (bio)kimyevi işlemlerle istenmeyen maddelerden arındırılmıştır.  Çok sayıda tahlilden sonra, standarlara uygun görüldüğü takdirde  su şebekesine pompalanmıştır.


Şişedeki maden suyu da (gerçekten maden suyu ise!)  bize ulaşmadan önce doldurma tesislerindeki yapılan tahlillerden sonra şişelere doldurulup depolara gönderilmiştir. Depolardan nakliye şirketleri aracılığıyla tüketiceye ulaşmıştır.


İzah edildiği üzere, suyun artılması, çeşmelere ulaştırılması veya maden suyunun amblajlanıp pazarlanmasında çok sayıda insanın emeği bulunmakatdır. Evet, bir yudum suyun içilebilmesi için mutlaka başkalarına muhtacız. Su arıtma tesislerinde  veya su dağıtım şebekelerinde kullanılan onca makine veya aletlerin yapımı ve bunların kullanımından hiç bahsetmedim bile.


Halen, kimseye muhtaç olmadan su içebileceğini düşünenler çıkabilir ve bir yere kadar haklı olabilirler. Mesela doğal kaynaktan yani dağ başındaki bir kaya dibinden çıkan  buz gibi  maden suyunu kana kana içebilirsiniz. Veya kuyudan çıkan suyu. Ancak, su kaynağına ulaşabilmek için genelde bir araca ihtiyaç duyulur. Yürümek isteseniz bile, başkalarının yapmış olduğu yolu kullanırsınız. Kuyudan su çıkarmak için de mutlaka başkalarına muhtaçsınız.


Dünyamızda bulunan milyarlarca küp suyun bir yudumunu bile içebilmek için çok sayıda insana muhtacız. Dünyadaki nimetlerin binlerce kat daha lezizi, tatlısı olan cennet nimetlerine  kimseye ihtiyaç duymadan ulaşıp o nimetlerden istifade edebilmeyi düşünmek tek kelimeyle cahilliktir.


Cennet nimetlerine ulaşabilmek için evvela Allah’ın  resulü Muhammed Mustafa’ya s.a.v. muhtacız.


Cennet nimetlerine ulaşabilmek için Allah’ın  resulü Muhammed Mustafa’nın s.a.v. yolundan yürüyen Allah dostlarına muhtacız.


Cennet nimetlerine ulaşabilmek için Allah’ın  resulü Muhammed Mustafa’nın s.a.v. sünnetine uyan ilmiyle amel eden alimlere muhtacız.

 


Abdullah Konuksever

( Bir Yudum Su başlıklı yazı hotamisli tarafından 28.10.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.