7- WALTER SİCKERT

Walter  Sickert ünlü  bir  ressamdı ve yasadığı  yıllarda polisin  Karındeşen Jack şüphelileri  içinde değildi. Ancak  o  öldükten sonra  yaptığı tablolar  sebebiyle  en önemli  şüpheli  konumuna  gelmişti  zira Karındeşen  Jack’in işlediği  bazı cinayetler  onun  tablolarının konusuydu. Tablolarının bazılarının  Karındeşen  Jack  cinayetlerinin  kurbanlarıyla  olan  benzerliği  ünlü yazar  Patricia Cornwell’in dikkatıni  çekmiş ve  2002 yılında piyasaya  sürdüğü "Karındeşen: Walter Sickert'ın Gizli Yaşamı" isimli kitapta Karındeşen  Jack’in aslında ressam  Walter  Sickert  olduğunu  iddia  etmişti. Ayrıca  Karındeşen  Jack’in o olduğuna  dair  çok  daha  önemli  bir  iddia vardı ( Az sonra  okuyacaksınız.)

İşin doğrusu Particia  Cornwell katile  oldukça  yaklaşmıştı ama Walter Sickert gerçek  katil değil  katilin suç ortağı olabilirdi. Yani cinayetleri bizzat  Walter  Sickert işlememişti  ama caninin en  önemli  yardımcısı o olabilirdi. ( Az sonra  bu  konuya  değineceğim.)

8- AARON KOSMİNSKİ

Polonya  asıllı  bir  Yahudi  göçmeniydi. Cinayetlerin  olduğu  mahalde bir  berber dükkanı  açmış saç tıraşı  yapıyordu.

Karındeşen  Jack  cinayetlerinin baş şüphelilerinden biriydi. Ama  işin aslına  bakılacak olursa bir akıl hastası  ve  kadın düşmanı  olması dışında onun Karındeşen Jack  olabileceğine  dair  herhangi  bir  delil  yoktu.

Nitekim  bayağı  bir  yargılandı  ama  herhangi  bir  şey bulunamayınca beraat ettiyse  de  toplum  için  tehlikeli  görüldüğü  için  akıl hastanesine  kapatıldı  ve  hayatını  bu akıl hastanesinde kaybetti.

Ancak  2007  Yılında  ünlü  DNA uzmanı Dr. Jari Louhelainen’in eline  çok  önemli  bir  belge  geldi.  Bu belge  bir  açık arttırmada satışa çıkartılan Karındeşen  Jack’in kurbanlarından olan  Catherine  Eddowes’in  şalıydı ( Bu şaldan bahsetmiştim  hatırlayacak  olursanız.)

Dr Jari Louhelainen, şal  üzerindeki  kan  izleri  ile Aaaron  Kominski’nin hayattaki yakın akrabalarının  kanlarını karşılaştırdı. Aynı DNA özelliklerine  sahipti kanlar. İşte  bundan  yola  çıkan Dr. Jari Louhelainen, Karındeşen  Jack’in  kesin  olarak Aaron  Kosminski  olduğunu söyledi  ve  böylece Karındeşen  Jack olayı  kapanmış oldu ama  bu aslında hiç  kimseyi  tatmin  etmemişti. Aaaron  Kosminski katil olsa  bile  bu  cinayetler  bir  delinin hem de  tek başına  işleyebileceği cinayetler değildi. Ayrıca  Aaron  Kosminski’nin  herhangi  bir  anatomi  bilgisi  yoktu oysa  katil  bu  konuda  profesyoneldi.

PEKİ  KARINDEŞEN JACK ASLINDA  KİMDİ  VE BU  CİNAYETLERİN SEBEBİ  NEYDİ?

Cinayetlerin asıl sebebi ve katilin/ katillerin  kimler  olduğu Walter  Sickert’in ( 7 No lu  şüpheli  olarak yazdığım  İngiliz  ressam) oğlu Joseph  tarafından  babası  öldükten çok  sonra yazar  Stephan Knıght’a açıklanmıştır.

Oğul Sickert’in bizzat  babasından duyarak  anlattıklarına  göre  Karındeşen  Jack  aslında  Dr.Gull adında  ileri derecede  Mason  bir  birisidir. Ancak bu  cinayetleri  kendisine  verilen  bir  emir  sebebiyle  işlemiştir. Ona  emri veren  ise  o  yıllarda  İngiltere’nin  başbakanı  konumundaki  Lord Salisburry’dir.

Peki  Lord  Salisburyy’nin  zavallı  beş  fahişe  ile ne  alıp veremediği vardır?

Herhangi  bir  alıp  veremediği  yoktur  zira  ona da  bu  beş  fahişenin  ortadan  kaldırılmasını  bizzat  Kraliçe  Wictoria  emretmiştir.

Kafalarınız  karıştı  ve  Koskoca  İngiltere  kraliçesinin  beş  fahişe  kadınla  derdi  neymiş diye  düşünüyorsunuz değil mi?  Hemen  anlatayım:

Daha  önceki  bölümlerde  yazmıştım ya şüphelilerden  biri de kraliçenin  Torunu  Prens  Prens Albert Victor Christian Edward idi. ( Kısaca  Prens Albert diyelim )

İleride  İngiltere’nin  kralı  olma ihtimali  oldukça  fazla  olan Albert İngiliz  aristokrasisine  hiç de  uygun  bir  prens  değildi zir  aşağı  tabakadan  insanlarla  düşüp kalkıyor ve  özellikle  Karındeşen  Jack Cinayetlerinin işlendiği  o barları  ve  genelevleri  ile  meşhur  semtten ayağını  hiç  eksik  etmiyordu.

Onun  en yakın arkadaşı kimdi dersiniz?  Walter  Sickert..

Prens Edward bu  mahallede  zamanla Annie  adında  bir  kadınla düşüp kalkmaya  başladığı  gibi  bu  kadınla  gizlice  evlendi. Dahası  ondan  bir  de  çocuğu  oldu.

Ancak  böyle  bir  çocuğu  kraliyetin  kabul etmeyeceği  kesindi.  Zira  kadın  hem aşağı tabakadandı  hem de  Katolik.

Anglikan  olan  Kraliyet  ailesinin  bir  Katolik  ile  evlenmeyi  asla  kabul etmeyeceğini  bilen Albert  bu  beladan (!) kurtulmanın  yollarını aradı.

Bu arada büyükannesi Victoria da  olayı  öğrendi  ve başbakanı  Lord  Salisbury’e  ‘’ Mesele  ellerinden  öper Lordum.’’ Dedi.

İngiltere  yönetimine  adeta  tamamen  Masonların  hakim  olduğu  o  yıllarda böyle  bir  skandalı önleyemediği takdirde Lord  Salisbury kendisinin ama özellikle de İngiltere gibi bir  ülkede Masonluğun  başına  neler  gelebileceğini  idrak etmekten yoksun biri değildi. Mason  biraderlerinden Edward’ın  Kral VII. Edward  olarak tahta  oturma  hazırlıkları  yaptığı bir sırada oğlu Albert  yüzünden  yaşanacak bir  skandal İngiltere’de  Masonluğun sonu  olabilirdi.

Lord  Salisbury  kendisi  gibi  Mason  olan  Dr. Gull’a  havale  etti olayı ve  Dr. Gull  uydurma  bir  raporla Annie’yi  akıl hastanesine  kapattı. Doğurduğu  çocuk da  ortadan  kaybedildi.

Mesele  kapanış görünüyordu ama  hesap etmedikleri  bir  şey vardı: Kısa  bir  dönem  için de olsa çocuğun dadılığını  yapmış olan Mary ( Karındeşen Jack’in  öldürdüğü  ilk  fahişe. )

Mary  hem  Annie’nin hakkını savunmak  hem de  saraydan  sus  payı  almak  için  işi  şantaja  döktü.  İşte  o noktada  da  Lord  Salisbury ve Dr Gull  bir  kez daha devreye  girdiler  ve  Dr. Gull Mary Ann Nichols’u  feci  şekilde  öldürdü.( Mason  geleneklerine  göre hainlerin  sonu  çok  acı  bir  ölümdü.  O yüzden de  hain  olduğu düşünülen  Mary feci bir  ölümle ortadan  kaldırılmıştı.)

Ancak  Mary bu  sırrı dört arkadaşı  ile  daha paylaşmıştı. ( Karındeşen  Jack’in  öldürdüğü  diğer kadınlar.)

Diğer  dört  maktul  Mary’nin  başına gelenleri öğrendikten  sonra  değil konuşmak  nefes almaktan  bile  korkar olmuşlardı ama  Dr. Gull  işini sağlam  yapan  biri olduğu  için sırrı  bilen başka  kişiler  olup olmadığını da  sormuştu  Mary’ye ve  ondan  dört  isim daha almıştı.

Bu dört isim de  ortadan  kalkmalıydı  ama onları  nerede  bulacaktı Dr. Gull?  İşte  o  noktada  Ressam  Sickret’ten  yardım  aldı ve  diğer  dört kadını daha  ortadan  kaldırdı.

Evet...Bunların  hepsi  Ressam  Walter Sickert’in  oğlu  Joseph’in anlattıklarıydı  ve  her ne  kadar cani tek başına  Dr. Gull  olsa da  diğer  katillerin Kraliçe Wictoria- Başbakan  Salisbury ve  Ressam Walter  Sickert olduğu  kesindi bu iddialara göre...

Katiller  kesin  olduğu  gibi bu  cinayetlerin Mason Localarında  okunan ‘’Hainlerin Cezası’’ na  da  aynen  uyduğu  kesindir. (Kalplerin  ve bağırsakların dışarıya çıkartılması, üçgen şeklinde kesikler, maktülün önlüğünün bir kısmının kesilip çıkartılması... Tüm bu detaylar, mason localarında okunan ve "hainlerin cezası" olarak belirtilen vahşetlere birebir uyuyordu. )

Ancak  şunu da  ifade etmeden  geçmeyelim: Bu  iddialarda  adı  geçen  Dr.William  Gull’un  masum olduğuna  ve  onun  çok  iyi bir doktor  iyi  bir  aile  babası  olduğuna  inananlar da  vardı. O  aynı zamanda  Kraliçe  Wictoria’nın özel  doktoruydu.

Bu arada öldürülen  kadınlardan Catherin  Eddowes’in  şalında  Aaron  Kosminski’nin  kanının  ne  işi  vardı?

Büyük  ihtimalle aynı zamanda bir  psikolog olan  ve  bayağı yaşlı olan  Dr. Gull  Cinayetleri  kendisi değil Aaron  Kosminski’ye  işletiyor  ya da onun  yardımıyla  işliyordu. Neticede  Aaaron Kosminski'nin  bir  akıl hastası olduğunu unutmayalım.  

NOT:  1-Karındeşen Jack'in son kurbanlarından olan  Eddowes’in cesedi  "Mitre K****i" (Mitre Square) olarak bilinen semte bırakılmıştı. Mitre (terzilikte ve inşatta kullanılan gönye benzeri araç) ve kare Masonik aletlerdir ve Mitre hanı da masonların meşhur buluşma yeriydi.

Velhasılıkelam  katil ve  katiller  herkesin gözü önündeydi ama kimse  onlara  dokunamıyordu. Dokunması  da  mümkün değildi.

2- Karındeşen  Jack’in Rus  Çarı III. Aleksandr  ve  Osmanlı  Sultanı  II. Abdülhamit’de tehdit  mektupları  gönderdiği.  II. Abdülhamit’in de  o  sırada  Londra  sefaretinde  katip  olan  Abdülhak  Hamit’e ( Şu  işi  bir  araştır.’’ Dediği  Abdülhak  Hamit’in  olayı  Şehbender  Emin Efendi ile  birlikte  araştırdığı  ve  tabii  ki  bir  şey  bulamadıklarını  bildirdiği bilinen  bir   gerçektir. Abdülhak  Hamit  daha  sonra bu  konuda “Londra’daki Jack the Ripper bizim çarşıdaki Sarı Çizmeli Mehmed Ağa’dan beterdi. Yedi milyona karib nüfusu olan bir şehirde böyle meşhur ve müstekreh bir nam-ı müstearla yazılan suikast mektubunun sahib-i mesül-ü kimdir, nasıl tahkik olunabilir? Her taraftan bu yolda cevaplar almıştık.” Demişti.

BİTİ.

( O Bir Efsane- Jack The Ripper--4.bölüm / Katil Kim? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 5.11.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.