Bir güvercin kararlığında
Yeşile boyadım geceyi,
Postaladığım her düş’ tü içine
düşülesi
Aşkın feryadı
Bense elem yüklü gövdemle posta
koymuşken hayata
Ve işte yazılası fermanım
Devasa bir rahmet aşkın bucağında
Saklandığım gece yatısına gelen üç
beş mektup.
İçimdeki meczuptu zarfı yırtan
Ve bendim saklandığım kuytudan firar
eden
Şakağıma dayalı belirsizlik
İmla hatası bildiğim de bir yolculuk
İmha edebilirdim öncemi
Sevişen karanlığın kol düğmeleri
Tanrısal bir sessizlik
Fidan boyu yalnızlığım
Şahlanan şah damarım
Arz ettiğimse mevcut bir hüzün
Duvar dibi saksısında kalemin
Kalender meşrep kaybolduğum
Her mekân
Kardığım sefam
Sancılı bir vaveyla
Göğün tanrısı
Yeryüzünün firari kulları
Aşkla atan kalbim
Kuşağımda saklı belki de ön adım
Mahlası gecenin
Meram bildiğim
Her şiir tevazu yüklü varlığım
Tüten karanlıkta
Ah, ıskartaya çıkan ada vapuru.
Meylettiğimdi
Mealini bilmediğim
Sunumu sevginin
Harabeye dönmüş bir ruh
Karartılarda saklı geçimsizlik
Aydınlığınsa hicvi
Göğe konan saf kan masumiyeti
O ak yüzlü bulut ve içimde saklı
Derviş.
Yakamda mehtap
Ayaklarımda yırtık pabucum
Gölgem dahi fazlalıkken
Dünya denen aydınlık ve üstü açık
mezarım.
Kaybolduğumun ertesi
İçine saklandığım şiirin sevdası
Her yanık türküde
Yakardığım sonsuzluk
Cefayı çektiğim neydi ki?
Sefasını süremediğim
Aşk denen illetin
Hörgücü
Bir fetva olsa ne ki yazdıklarımın
Buruşuk teninde saklı…
Üç beş Nisan tası
Rahmeti içtiğim bir kış gecesi
Kışkışladığım hüznün sarkmış teni
Elveda demekse kolay değildi
Kale alınmadığım dünyanın sancılı
feryadı
Bir içimlikti oysa hayallerim
Adeta sonsuzluğu kucakladığım…