Dost, dostluk; anlamlarıyla ne güzel kelimeler. Öncelikle birey ve toplum olarak bu kelimelerin içerdikleri soylu anlamlarını son yıllarda yetesiye doldurduğumuz pek söylenemez dersem  umarım zülfüyâra dokunmamış olurum. Durum buysa; günah bende, biz de mi? Elbette her koyun kendi bacağından asılır dendiğini duyar gibiyim. Asılır asılmasına lakin koşullar pek elvermiyor bazen dostlukların duru ve sadeliklerini sürdürmeye.

 

         Terki diyar ettik, doğduğumuz yerde değil doyduğumuz yerlerde yaşamak uğruma. Çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinin çocuk saflığının temiz duygularıyla oluşturduğumuz dostluklar çok uzaklarda kaldı. Dağıldık güzel yurdumuzun dört bir bucağına. Okul yıllarından sonra yüzlerini bir kez bile görmemizin kısmet olmadığı ne çok dostlarımız var!  Farkındayız!..

 

         Ulusça Orta Asya steplerinden başlayan batıya yolcuk hala sürmekte… Geçemedik bir türlü yerleşik düzene. Avrupa kesmedi hareketli yaşantımızı. Amerika, Avusturalya’ bile ulaştık.

 

         Olayın daha önemli bir boyutu var dostlukları azaltan. O boyutunu da irdeleyelim azıcık: Üç tarafı denizlerle çevrili, bitek ovaları, yüce dağları, çokça nehir ve göllere sahip dünya cenneti bir vatanda yaşıyoruz. Bu topraklarda huzur içinde yaşamayı beceremedik bir türlü. Plansız programsız kalkınma hamleleri başlatıldı. Fabrikalar belli bölgelerde kuruldu. Üççeyrek yüzyıldan beri iç göç yaşanıyor ülkemizde. Köylerimiz tamamen boşaldı.

 

         Öğrencilik yıllarında okurduk; halkımızın %80’i köylerde, %20’si ketlerimizde yaşıyor diye. Köylerimizde uzun yıllar bir arada yaşayan insanlar arasında kültür oluşmuştu. Akrabalık ve komşuluk ilişkileri dostluk düzeyinde sürer giderdi. Düğünlerde-bayramlarda birlikte eğlenir, acılar da dostça paylaşılırdı. Kent kültürü, örneğin İstanbul efendiliği, İstanbul Türkçesi destansı üne sahipti ülkemizde…

 

         Hızlı nüfus artışı ve halkın kentlere son günlerde moda olan söylemle çökmesi dost, dostluk kavramlarını iyice törpüledi. Şener Şen, Kemal Sunal, İlyas Salman gibi ünlü aktörlerimizin başrollerinde oynadığı filmlerde canlandırdığı dostluktan uzak kaypak tipler çoğaldı ülkemizde. Yorganını sırtlayıp bir gece kondu semtine kapağı atan insanımız iş ve aş derdinde… Böyle olunca dostluk, akrabalık yüksek dağlar arkasında köylerde kaldı…

 

         Özellikle büyük kentler çepeçevre sarıldı köylerden göçenlerle. Varoşlar oluştu. Kentler köylere dönüştü. Kent kültürü öldü çoğunlukla. Varoşlarda yaşayan insanımız kendine has bir yaşam biçimi oluşturdu. Kısa yoldan varsıl olma hayali… Bu hayal önünde dikilen duvarları yıkma hırsı. Köydeki iyi komşuluk, yardımlaşma, dostluklar buharlaştı.

 

         Oktay Akbal’ın dediği gibi, “Önce ekmekler bozuldu sonra her şey.” Ve “Balık baştan kokar” sözünün somut örnekleri yaşanıyor ülkemizde. Oysa halkının %99’u Müslüman olan ve “Dinimizce 'Münafıklık alameti' olarak görülen yalan söyleme durumu ve yalancı şahitlik ahirette Allah'ın azabına neden olabilecek en büyük günahlardan biridir.” Yalancı şahitlik terimini kenara koyalım fakat davulun tokmağını ellerinde tutan büyüklerimiz birbirlerini yalancılıkla itham ediyorlar. Bu gün karşı taraftakilerle neredeyse kanlı bıçaklı olan sayın hanımlar beyler bir bakıyorsunuz ertesi gün gönül gönüle sarmaş dolaş. Dostluğun doruklarında sözler ediyorlar. Elbet bu durum dostluk kavramının içini boşalttığı gibi halka da kötü örnek oluyor.

 

         Dost, dostluk ne demektir. Yakından nazar edelim bu güzel sözlere:

         Dost, Farsça dilinden Türkçe'mize geçmiştir.
         TDK'ye göre, dost kelimesi anlamı şu şekildedir:

- Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldeş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıt.
- Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo
- Sahibine sevgi gösteren hayvan
- Bir şeye aşırı ilgi duyan, koruyan kimse
- İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan. Her ne kadar zina suç olmaktan çıksa da şu zamazingolu tanımı bir tarafa bırakalım. Benim vurguladığım diğer dört açıklama…”

          Ne güzel anlamlar içeriyor dost kelimesi.

“DOST KELİMESİ CÜMLE İÇERİSİNDE KULLANIMI:

- Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın.
- Bir dostu vardı, belalı, çapkın bir delikanlı.
- Köpek insan dostudur.
- Kitap dostu.
- Yüzleri tatlı, dilleri tatlı, dost insanlardı bunlar. “

 

         Veysel’in sözleri ne kadar içten… Arkamızda bizi hatırlayacak dostlara selam olsun şimdiden… TDK’n un dost kelimesinin içini nasıl durdurduğunu takibe devam edelim:

         “Dost, bir sıkıntınız olduğunda, kendi sıkıntısını, işini, gücünü bırakıp sizin için koşturan, sizin kadar size üzülen, derdinize çareler arayan, risk almaktan korkmayan ve bütün bunları yaparken de herhangi bir beklentisi olmayan kişilerdir diyebilirsek de, dostlukların da en az duygusal yani manevi bazda karşılıklı...

 

         Dostlar paylaşımcı olan, dayanışma ve kaynaşmaya açık olan insanlardır. Gerçek dostlar karşısındaki kişinin hatasını ve kusurunu arayan değil, dostunun iyiliğini düşünen insandır. Gerçek dost arkadan konuşan değil, iyiyi de, kötüyü de yüzüne açık yüreklilikle söyleyen insandır. Dost elde ettiği gücü (para, statü vb.) diğerlerinin yararına kullanan kişidir. Dost benmerkezci değildir, düşünce ve duygularında esnektir. Dost sosyal beceriye sahip kişidir.”

 

 

         Evet, gerçek dostlar, “arkadan konuşan değil, iyiyi de kötülü de açık yüreklilikle söyleyen insandır.” Böyle dostları olanlara ne mutlu!

 

         Dost kelimesini irdelerken dostluktan bahsetmemek olmaz. TCK’na bakalım:

 

 

         “Dostluk nedir kısa ve öz?

         Dostluk, zevklerin ve düşüncelerin uyuşmasıdır. Dostluk kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Hiç beklenmedik bir anında kalbine doğan sıcacık bir duygudur dostluk. Sevinçtir, üzüntüdür, anlamaktır, hatırlanmaktır, sonsuza dek olan arkadaşlıktır.

Dostluk kelimesinin anlamı nedir?

Dostluk, paylaşmak demektir. Acılarını, üzüntülerini, mutluluğunu, sevdiklerini, düşüncelerini, paranı, eşyanı, hiç düşünmeden vermek demektir.

Dost diye kime denir?”

 

         Diler ve umarım, ülkemizde kalabalıklaşan kentlerimizde başta eğitim-öğretim olmak üzere halkımızın sorunlarına makbul çözümler getirilir. Paylaşım, hoşgörü, duygudaşlık… duygularını pekiştiren sanatın tüm dallarının özgürce icra edilecek ortam sağlanır. İnsanımızı ötekileştirişi söylemler yerini hoşgörü, farklı fikirlere saygı anlayışına bırakır. Sorunları bağırarak, kavga ederek değil; Yunusların, Mevlanaların, Hacı Bektaşların dilinden konuşarak çözme olgunluğuna eriştiğimiz zaman dost, dostluk kavramlarını içselleştirmiş oluruz.

 

 

 

( Dost başlıklı yazı sahara tarafından 13.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.