Ah şu acıyan dilime tuz basan parmaklarım
Neşterle göğüs delen, kalemle göğüs geren acılarım
Çare değilmiş kaçmak inan bana bu dağ başında
Kervan içimize göçmüş kalmışız kendi başımızla
Bakma içime, göremezden gel bu kez bendeki seni
Sana kimsenin görmediği gökyüzünü getirecekmişim gibi
Sevap değil artık yaptıklarım bakma çizilemeyen suratıma
Bir ölüye benziyorum ben bu aralar türbesi sırtında
Tuz ol yaralarıma, acıt kendi açtığın göğsümdeki yara izlerini
Yara izlerinin içine çizilen kanlı savaştan hiç görmediğin resmini
Bir savaştır yaşamak, bir dava, bir sure, bir ayet ve bir anlam
Sensin yaşamak, sensin duvarlarda yankı yapan o en anlamlı zaman
Ne öldürüyor vurarak ne de bitti dedirtiyor durup
Alabildiğine kin -ne acı- yüzüne şiirler okuyup
Kaçıyor aklımın ipleri salınmış o doludizgin atları
Nüfusu tam olan bu şehirde yabancı bir ölü salası
Yaşa diyor hayat çelmeler takarak
Aranıyorum cebimdeki zamanı satarak
Beni ben olarak buluyorlar
Ben sen olarak vuruyorlar
Beni biz olarak suçluyorlar
Kalmışız bu dağ başında
Onların günahı bizdeki sevapla

( Kervan İçimize Göçmüş başlıklı yazı Efrahim tarafından 18.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.