Koyunlar dışarıdan ve içeriden türlü yırtıcı hayvanların oyunlarına, tuzaklarına ve türlü hilelerine maruz kalıyorlarmış.
Günlerden bir gün tüm yırtıcılar biraraya toplanıp meşverete koyulmuşlar.
Meşveret sonunda hiçbir yırtıcı bir diğerine güvenemediği için olacak ki, şöyle bir karara varmışlar. Milyonlarca koyunun ülkesine bir deveyi başa getirelim, deve iridir filan ama koyundan daha beyinsizdir nihayetinde… koyun üç okka akıl küpüdür koca devenin yanında, nasıl olsa istediğimizi yapar yaptırırız demişler, böylece hemfikir olmuşlar. Seçilen devenin aslı astarı bilinmez bir avradı varmış, eşek desen eşekler küser, kısrak desen at topluluğu üzüntüden ağlar, katır desen katır da değil, ne olduğu meçhul bir avradı varmış bu devenin. Deve kendince bak milyonlarca koyunun başında ben varım, varsın benim başımda da avradım olsun demiş, herzaman ki gibi kendini avutmuş.
Yeni düzeni kurduğu için mutlu olan yırtıcılar, işe koyulmak için hazırlık yapadursunlar, koyunlar da hiç istiflerini bozmadan mera mera gezip otlanıyorlarmış.
Koyunlar sayısız nüfusa rağmen iki ana çeşitten oluşuyorlarmış. Akbaşlılar ile karabaşlılar… kardeş kardeş ne kadar da huzurlular, hiçbir kötülük geçmez akıllarından hatta edebiyatla bile uğraşırlarmış kimileri…
Akbaşlı koyunların bir ozanı varmış, alınca sazını eline vururmuş yünden yapılmış teline, ay aman yani ipine… ipin teline…
Akkoyunum akbaşlıyım…
Kim demişki çok başlıyım…
Milyonlarca nüfusum var…
Yine de ben tek başlıyım…
Karabaşlı koyunların ozanı da bunu duyunca almış eline sazını, başlamış çalmaya… sonrasında da söylemeye…
Karakoyun Karabaşlı…
Milyon genç var milyon yaşlı…
Ne söylersin sen telaşlı…
İkimiz de deve başlı…
Dinleyen koyunlar da dahil, akbaşlı Ozan da karabaşlı Ozan da bir an donup kalmışlar…