korkuluk-2 bölüm-
 
Yağmur o kadar şiddetli yağdı ki saatlerce de sürdü dindiğinde  tüm bedenler suya doymuş toprak çamur halini almıştı… üstelik bir gün önce korkuluktan korunmak için yaptıkları taştan duvarın deliklerini ot ve küçük taşlar tıkamış küçük bir gölet halini almış tı..bilge olan bağırdı toplanın hemen ve  taşların dışını da balçıkla iyice sıvayın  bu su  bizi birkaç gün idare etsin. Bu korkuluğun hikmeti dir dedi.bir gün önce korkmaları gerektiğini düşündükleri korkuluğa şimdi bir hikmet bir kutsallık yüklemişlerdi.. o gün diğer günlere bakarak daha rahat geçti .çıkışını bilmedikleri nedenini bilmedikleri bu yerde sıkışıp kalmıştı insanlık bu kapanın içinde eyer ki çıkış yolu yoksa veya henüz bulamamışlarsa  bulana kadar ayakta , hata  hayata kalmak zorunda olduklarını biliyorlardı … yağmurun ardından kızgın  güneş yine yüzünü göstermiş ti..uçsuz bucaksız tarlada hangi dile hangi dine mensup olduklarına bakmadan çocuklar oyunlar oynuyor erkek ve kadınlar gölle ti sıvamaya çalışıyordu…Çinlilerse çoktan yağmurun ardından toprağın dışına vuran solucan ve böceklerden bir ziyafet çekmişlerdi..  Diğerlerinin  ise şimdi en büyük sınavları açlıktı .. akşam üstü tarlaya yine bir uğultu düştü  yorgun düşen ve açlıktan bitap düşen insanlık oldukları yere uzanmış gökyüzüne dikmiş gözünü birbirleri ile  nedenleri konuşuyordu burada olmalarına  sebep olan şey neydi, ve neden buradan çıkamıyorlardı .. bir tanesi belki de biz dünyaya çok haksızlık ettik dedi .. hiçbir şeyi gerektiği gibi kullanmadık ziyan ettik , yok ettik doğaya eziyet ettik belki o yüzden bu bizim cezamız.. bir diğeri sığamadık koca dünyaya savaştık kendimizin olmayana göz dik tik çok kan akıttık  haklısın bu bizim cezamız  dedi..  bir başkası.. ne haram bildik ne helal , ne komşu bildik , ne yetim , ne öksüz  asıl burada olmamıza sebep egomuz hep bencil oluşumuz dedi… hepsinin kendine göre bir suçu vardı ve cezaları da burada oluşları sonucuna varmışlardı içlerinde bin  pişmanlık gökyüzüne bakarken  bilge olandan kesin bir emir sesi duyuldu susun çıt çıkmasın dedi……herkes birden sustu…
Gökyüzünde  binlerce kuş  sürü halinde alçalarak  gölette kondular belli ki göç dönüşüydü ve susamışlardı… fısıldayarak bilge insanlığın arasında dolaştı ve şu emri verdi… belinde , donunda , elinde ,kolunda lastiğimsi bir şey olan yavaşça çıkarsın  yerden ufak  taşları toplasın lastiğe taşı yerleştirip ben şimdi dediğimde kuşlara doğru atsın lastiği olmayan  sadece taş atsın…insanlık hazırdı taş devrinde avlanmayı icat ediyorlarmış casına pusu da  sessiz bekliyorlardı .. şimdi sesi duyulduğunda kuşlar için acı ama insanlık için gerekli bir katliam yaşandı..yüzlerce kuş suyun üstünde kimi baygın kimi ölmüş yatıyordu… ikinci emir geldi bilgeden kimse yerinden kımıldamasın .. seçeceğim kişiler kuşları toplayacak ve gerekeni yapacak.. herkes put gibi duruyordu .. kuşlar seçilen kişilerce toplandı tüyleri yolundu  .. şimdi ateşi bulmak kolaydı da  odun nereden bulunacaktı .. onunda çaresini bulmuştu bilge olan… herkes cebindeki paraları şu taşı koyduğum yere çıkarsın.. önce tereddüt etti insanlık paraydı bu ama sonra burada paranın bir hükmü olmadığını karınlarını doyurmanın paradan önemli olduğunu anladı… birkaç saat sonra dünyanın değerli değersiz tüm para birimleri kocaman bir yığın halinde tepelenmiş duruyordu .. merakla  izliyordu insan oğlu ve açlık dan guruldayan midelerine girecek olan o kuş etleri ağızlarını iyice sulandırıyordu …  kuşlar eşit şekilde parçalara bölündü insanlığın elinde kanlı kuş etleri bekliyordu .. yine taş devri imdat a yetişmişti  iki taştan çıkan kıvılcım tutuş turu verdi paraları kuş etleri birkaç dakika içinde pişmiş midelere inmişti…buna nasıl bir mutluluktu tarifi yoktu günler sonrası mideleri sanki bayram yeriydi.. o gece ateş etrafında dillerine yabancı olsa da  bir çok şarkıyı hep birlikte söylediler  ..ve belki de yaşamları boyunca ilk defa huzurla uyudular her biri…



  korkuluk-3 bölüm….
Onlar bu tarlada beşinci günlerine uyanıyorlar dı..sabahın ilk ışıkları  çocukların avaz avaz bağırmalarıyla başlamıştı…hepsi çocukların bağırdı yöne koştular ..korkuluğun etrafına doluşan çocuklar  parmaklarıyla korkuluğu gösteriyordu ..  yırtık elbisesi patlamak  üzere olan  sanki dünden beri 50 kilo daha şişmanlamış korkuluğun her tarafından yeşil  filizler çıkmış şapkası bile havaya kakmış tı..herkes şaşkın şaşkın olayı anlamaya çalışırken bilgeler kahkahayı basmıştı… bir gün önce yağan yağmur korkuluğun içindeki samanı şişirmiş samanın içinde kalan arpa buğday taneleri de  yeniden gördükleri güneşle çimlenmiş ti ..bizim kutsal korkuluk yine hikmetini göstermişti ….özenle ayıklandı bu filizler ama asla korkuluğa zarar vermeden yaptılar bunu.. elleriyle kazdıkları toprağı gölle te ki  suyla ıslatıp toprağa diktiler..ne kadar kalacaklarını bilmedikleri bu yerde artık bir küçük tarla dolusu ekinleri vardı.. ve ayak basmadıkları yerde ki otlar yine yeşermiş ti..üstelik bir sürü  papatya , sarı, mor çiçekler açmıştı…hepsi ayrı diler de  ama tek bir gönüldeymişçesine  önce yaradana sonra korkuluğa şükrettiler.. onlar için artık korkuluğun  hikmeti de kutsalığı da  kanıtlanmıştı…
O gece  aklı selim okumuş , tecrübeli , yaşlı , bilgili kim varsa bir araya toplan dı..buradan  nasıl çıka bilecekleri konusunda saatlerce fikir alış verişi yaptılar.. bir sürü plan yapıldı  ama en akla yatkın olanı  genç ve güçlü olanları seçip gruplar halinde tarlanın doğusuna batısına güneyine göndermek gideceği yere kadar gidip dönmelerini beklemek olduğuna kara verdiler… bunu içinde onlara iki gün verdiler ..her ne olursa olsun sağ kalan  geri dönecek ve bilgilendirecekti.. bu süre içinde de korkuluktan medet devam edecek hikmetiyle  hayatta kalmaya çalışacaklardı….
  Öylede oldu iki gün boyunca  çeşit çeşit otların yene bilecek olanlarını keşif etiler.. suyu idareli kulandılar.. sabırla dönecek olan gençleri beklediler… ikinci günün yani yedinci günün sabahına hepsi umutla uyandı .. korkuluğun çevresine toplandılar gözleri dört bir yönde etrafı kolluyordu… bir müjdeye hasret bekliyorlardı.. saatler geçti hava karamak üzereydi. Ama ne gelen ne giden ne bir ses vardı…tam umutları tükenmişti ki bir gencin onlara doğru koştuğunu gördüler..hepsinin gözleri fal taşı gibi açılmıştı yürekleri ağzında gençten bir an önce konuşmasını bekliyorlardı…soluk soluğa olan genç olduğu yere oturdu .. bir yudum su dedi  gölle ten  balçığa dönmüş bir avuç su getirdiler .. dudaklarını ıslatan genç ..ona bakan binlerce göze …var , buradan kurtulmak için bir yol bulduk…bulduğumuz  yolun sonunda bir geçit var .. oradan geçince ince bir köprünün üstünden geçiyorsun şöyle ip gibi bir köprü… altında binlerce odun yanıyor  alevler neredeyse köprüye ulaşıyor.. çok sıcak  eyer orayı geçmeyi başarırsan  karşısı kurtuluş yeşillik bir sürü insan el salıyordu bize .. bilge sordu.. peki diğer arkadaşların  onlara ne oldu.....hepsi karşıya geçmeyi denedi hiç biri aynı yolu geri yürümeyi istemedi ..bir kaçı geçti .. çoğuda da  o ateşe düştü.. peki sen  dedi bilge sen niye döndün.. gencin gözleri doldu.. oradan geçmek ten korktuğumdan  değil … oradan geçecek kadar insan olmadığı düşündüğümden ben ARAFI seçtim..eyer ki yaradan bana ve size bir şans daha verdiyse o köprüde ki yüklerimiz hafiflesin diye olduğunu düşündüm..ve geri döndüm… şimdi karar sizin… yolu biliyorum isteyeni götürürüm..
 SON…
 
NOT: TAMAMEN İÇSEL BİR KURGUDUR YAZDIKLARIM .. BİLİMSEL BİR DAYANAĞI YOKTUR… İNSANLIĞA SADECE BİR BAKIŞ AÇISI İLE YAZILMIŞTIR… İLAHİ  BİR MESAJDAN ÇOK SOSYAL BİR MESAJ OLARAK DÜŞÜNÜLMESİNİ İSTERİM..İLAHİ AÇIDAN YAZACAK KADAR BİR DONANIMA SAHİP DEĞİLİM.. DEDİĞİM GİBİ  KALEMİM BENİ NEREYE GÖTÜRDÜYSE ORAYA KADAR İÇSEL BİR YOLCULUKTU..YORUMLARINIZDA BUNU GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURURSANIZ SEVİNİRİM..
 
Onlar kurtuldu mu  bilmem… insanlık bu yolu bulunca galyana gelip bir birini ezmiş de olabilirler ..hatta oradan  yine nefislerine ve insani hırslarına yenilip tek bir millet olarak çıkmak için bir birlerini katletmişler de olabilirler.. hep kötüsünü düşünmeyelim belki de  insanca yaşamayı öğrenip zamanı gelince o köprüden el ele de geçmiş de olabilirler..    belki de ekinler büyüdü ve onlar binlerce korkuluk yapıp  yeni hikmetler de bekliyor da olabilirler.. ben bilmiyorum .. sonucu düşünmekte sizin içsel yolculuğunuz olsun..iyi yolculuklar
 
Bütün insanlığı seviyorum özelikle de insan  gibi insan olanları…
 
Saygılarımla
SilgisizCE…..
 

( Arkası Yarın- 2-3 Bölüm başlıklı yazı SİLGİSİZce tarafından 16.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.