ARILARIN KORUDUĞU ŞEHİT

Kendisi Peygamber Efendimiz zamanında yaşamış, Hicret’ten önce İslâm’la şereflenen Medine’nin ilk Müslümanlarındandır
Bedir ve Uhud savaşlarındaki başarısından dolayı Hz. Muhammed (s.a.v): “Kim düşmanla karşılaşırsa Asım gibi savaşsın, çarpışan ve vuruşan Asım gibi çarpısın” diyerek ona iltifat etmiştir.
 Hz. Ömer’in “Peygamberin okçusu” diye anılan Asım Bin Sabit’le ilgili şunları anlatır:
-Uhud savaşından sonra Adal ve Kare kabileleri Resül-i Ekrem Efendimize gelerek İslam’ı öğretmek üzere muallimler istemişlerdi. Sevgili Peygamberimiz de hem onların isteğine cevap vermek hem de Kureyş müşriklerinin ne yaptıklarını, yeni bir hücum hazırlığı içinde olup olmadıklarını öğrenmek üzere on kişilik bir heyet hazırladı. Asım Bin Sabit'i de (r.a.) bu heyetin başkanı yaptı. Medine-i Münevvere’den yola çıkan heyet geceleri yol alıyor gündüzleri hem dinleniyor hem de gizlenmiş oluyordu. Reci’ denilen mevkiye gelince bir su başında Medine’den getirdikleri hurmaları yediler. Çekirdeklerini de oraya attılar ve dağa doğru çıktılar. Su başına gelen bir çoban buraya Medineliler’den bir gelen olduğunu hurma çekirdeklerinden anladı ve Huzeyl kabilesine durumu bildirdi. Huzeyl kabilesinden Lihyanoğulları derhal iki yüz kadar okçu ile o dağın etrafını sardı. Onları çembere aldı. Onlara: “Kesin söz veriyoruz. Sizleri öldürmek istemiyoruz.” dediler. Fakat müşrikin sözüne ne kadar güvenilirdi. O yiğit mücahitler kendi aralarında istişare etti ve savaşmaya karar verdiler. Asım (r.a.) fikrini şöyle açıkladı: “Ben bir müşriğin sözüne güvenemem. Hiçbir zaman da onların sözüne inanmadım. Onların himayesine de girmedim. Onlara teslim olmam” dedi. Ellerini açtı ve: “Allah’ım Peygamberini durumumuzdan haberdar et” diyerek dua etti. Sadağındaki okları atmaya başladı. Her attığı ok ile bir müşriki yere serdi. Okları bitince mızrağı ile hücum etti ve birçoğunu delik deşik etti. Mızrağı kırıldı. Hemen kılıcını kınından sıyırıp hücuma geçti. Bir taraftan kılıç sallıyor bir taraftan da şu duayı yapıyordu: “Allah’ım bugüne kadar senin dinini muhafaza etim. Sen de bugün benim vücudumu müşriklere teslim olmaktan koru” diye niyazda bulundu. 
İki yüz kişiye karşı bu on mücahit öylesine çarpıştı ki, yedisi şehit oldu. Üçü esir olarak KureyşIilerin eline düştü. Lihyanoğulları Asım İbni Sabit’in başını keserek Sülafe adındaki kadına satmak istediler. O kadın Asım'ın kafatasından şarap içeceğine dair yemin etmişti. Fakat Asım’ın duası hürmetine Allah Teala cesedine müşrik eli değdirmedi ve onlara teslim etmedi. Bir arı sürüsü bulut gibi geldi ve cesedini korudu. Müşrikler yaklaşmak istedikçe arıların hücumuna uğradılar. Sonunda aciz kalıp: “Bırakın akşam olunca arılar dağılır, biz de başını keseriz” diye kendilerini teselli ettiler ve dağıldılar. Akşam olunca yokları var eden Allah hiç yoktan bir yağmur yağdırdı. Her tarafı sel alıp götürdü. O yüce şehidin cesedi de ortadan kayboldu. Müşrikler ne kadar aradıysa da bulamadılar. Bu hadiseden sonra o: “Arıların koruduğu şehit” diye anılır oldu.

 

( Asımın Neslindeki Asım Kimdir başlıklı yazı NURİ BAŞ tarafından 19.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.